Hz Ebubekir (ra) bir gün dilini tutar ve şöyle der; "Benim bütün çektiklerim senin yüzündendir".
Gerçekten de insanı musibete uğratan, belalara hedef yapan dilin boş bulunmasıdır. Onun içindir ki, diline sahip olana cenneti garanti ederim diyor Hz Peygamber...
Yine o ufuk insan şöyle buyurdu; "Allahım! Dilimin şerrinden sana sığınırım"
Elbette bir peygamberin dili şer üretmez, şer konuşmaz, şerre geçit vermez. Bütün bunlarla beraber Hz Peygamberin "dilimin şerri" sözü ciddi bir uyarı niteliği taşır. En azından bizim gibi dili her şeye müsait olanlar için.
Hz Peygamber (sav) bir seferinde şöyle buyurur; "Evet, insanı yüzüstü cehenneme sürükleyen şey, dilinin ürettiği kötü sözlerdir". (Tirmizi, İman 8, İbn Mace Fiten 12)
"İnsan ya doğru ve güzel söz söylemeli veya sükut etmeli, susmalıdır" (Tirmizi, Zühd 60)
Dilin bela ve afetlerinden korunmak için şu hususlara dikkat etmek gerekiyor.
SÖYLENEN SÖZ DOĞRU OLMALI
Hz. Peygamber çocuğuna seslenen bir kadını duyar. Kadın çocuğuna şöyle diyordu;
"Buraya gel, sana bir şey vereceğim".
Hz Peygamber (sav) kadına ne vereceğini sorar. Kadın "hurma" cevabını verir. Bunun üzerine Peygamberimiz şöyle cevap verir; "Eğer çocuğu çağırıp da kandırsaydın, bir şey vereceğim deyip de vermeseydin bu söz senin amel defterine yalan olarak yazılacaktı" (Ebu Davud Edep 79) Anne ile çocuk arasındaki diyaloglarda bile doğruluktan ayrılmamayı emrettiğine göre Hz Peygamber (sav) "şakadan da olsa her yalan söz aleyhte yazılan bir günahtır" buyurmuşlardır. Hâlbuki bizim günaha karşı iştahlı olmamamız gerekir.
YALANIN İKBALİ OLMAZ
Hz Peygamberin yanına biri gelir ve şöyle sorar "Ey Allahın Resulü! Müslüman içki içebilir mi? (sav) " içebilir (yanılabilir, günaha girmiş olabilir)" der.
Müslüman hırsızlık yapabilir mi diye sorar. Peygamberimiz (sav); "yapabilir" der. Müslüman zina yapabilir mi diye sorar. Efendimiz "evet yapabilir" buyurur. Bunun üzerine adam sorar "Peki, Yalan söyler mi" der. İşte o anda sırtını dayamış olan Hz Peygamber doğrulur ve hiddetle şu cevabı verir; "
Hayır! Müslüman yalan söylemez" buyurur.
Yalan söylemeyi zina kadar, içki kadar, hırsızlık kadar ağır sayıyor peygamberimiz.
Zira yalan, temel disiplini "doğruluk üzerine kurulan" Peygamberlik müessesesinin bütün ilkeleriyle çatışır. Onun için "Asla" der.
Ticaretimizde, ikili ilişkilerimizde, ortaklıklarımızda, alış verişimizde, doğruluk ilkesine riayet ettiğimiz çok söylenemez.
Menfaatimizi doğruluğun önüne koyuyoruz. Kendimizce çoğu kez yalan söylemeyi meşru görüyoruz. Namazla, hacla, imamla, camiyle, Kur'an'la, yalanın bir yerde olamayacağını düşünemiyoruz.
Doğruluk mutlaka kazandırır. Görüntüde kaybettirse de neticede kazandırır. Çünkü doğrunun sahibi ve ortağı Allah' tır. Allah için yola çıkan iki ortağın üçüncüsü ise Allah'tır. Yalan ve sahtekârlık üzerine dünya kuranların ikbali olamaz. Bazen kazanıyor görünseler de, neticede mutlaka hüsrana uğrarlar.
Etrafınıza bakınınız. Emek hırsızlığı yapanların, başkalarının alın terini sömürenlerin nasıl yıkıldıklarını ve yıkılacaklarını görürsünüz.
BÜYÜKLERİN DUALARI
Hz. Âdem'in Duâları:
Ey Allah'ım, Muhammed'in ve O'nun âlinin hakkı için senden isterim. Seni noksan sıfatlardan beri, kemâl sıfatlarla vasıflandırırım.
Şüphesiz ben nefsime zulmettim. Beni bağışla ey Rabbim.
Şüphesiz ki günahları ancak sen bağışlarsın, senden başka kimse bağışlayamaz. Tövbemi kabul et. Zira sen, çokça tövbeleri kabul eden ve bağışlayansın.
Ey Allah'ım, ey Rabbim, ey hay ve kayyûm olan Allah'ım! Ey yerleri ve gökleri yaratan, celâl ve ikram sahibi Allah'ım! Ey noksan sıfatlardan uzak, kemâl sıfatlarla vasıflanan Allah'ım!
Ben nefsime zulmedenlerden oldum.
Ey Allah'ım, senden kalbimi ma'rifet nuru ile ebedî olarak diriltmeni istiyorum. Yâ Allah, yâ Allah, yâ Allah; istiyorum ki rahmetinle, beni imanla canlandırasın, zira sen merhamet edicilerin en merhametlisisin.
Ey Allah'ım, dinimizi salim kıl, imanımızı son anda selb etme. Bize merhameti olmayanları üzerimize musallat kılma. Bizi dünya ve âhiret rızkları ile rızıklandır. Zira Sen her şeye kadirsin. İcabete, de lâyıksın.
Ey hidâyet edici Allah 'ım, itimadım sanadır. Allah tevfık sahibinin velisidir.
O ne güzel arkadaştır.
Her korkuya lâ ilahe illallah, her sıkıntı ve kedere mâşâallah, her bir günaha estağfirullah, her musibete innâ lillâh, her nimete elhamdülillah, her rızâya eş şükrü lillâh, her acayip şeye sübhânallah, her darlığa hasbiyellâh, her kaza ve kadere tevekkeltü alellah.
Her tâat ve ma'siyete lâ havle velâ kuvvete illâ billâh.
SORU - CEVAP
1- Kocamdan habersiz sadaka verebilir miyim?
Hz. Peygamber'e gelen Hayr ismindeki bir kadın, sadaka için mücevher getirir. Peygamberimiz, eşinin haberi var mı anlamında kocası Kab'a sorar. O da haberim var deyince kabul eder. Ve fakirlere dağıtır (İbn Mac'e, Hibad 7). İslam alimleri, ufak tefek bağışlar hariç ciddi bir bağışhayır konusunda eşin haberinin olması gerektiğini belirtmişlerdir. En güzeli bu konuyu eşinizle paylaşmanızdır.
2 - Haram parayla hayır yapılabilir mi?
Haram yoldan edinilmiş para bir kişiye aitse sahibine iade edilmelidir. Sahibi ölmüşse, mirasçılarına verilmelidir. Onlar da yoksa, o kişi adına fakirlere dağıtılmalıdır. Haram para başka yolla edinilmiş de sahibi yoksa bu para genele ait yerlere -hastane, okul gibi- harcanabilir. Ancak bu işlemlerden sevap beklenilmemelidir.
3- Bir kadın yanında mahremi (baba, amca, erkek, kardeş, gibi yakını) yoksa hacca gidebilir mi?
Hacca giden bir kadının yanında mahreminin olmasının gerektiğini bazı alimler söylemişlerdir. Doğru olan budur. Ancak kadın yanına mahrem bulamazsa, güvenilir arkadaş grubuyla hacca gidebilir. Bazı alimler her tür güvenlik varsa tek başına gidebilir derler. Bu durumda hac kabul olur.