Mahşer gününde herkese amel kitabı uzatılacak. Orada kitap üzerinde yapacağımız bir şey yoktur. Tek satırı silemez veya tek satır ekleyemeyiz. Ama şu anda hazırlanan kitap üzerinde yapabileceğimiz çok şey var. Bir tebessüm, bir iyilik, bir af, bir özür, bir gözyaşı, bir hayır duası, belki de amel defterimizdeki günahları silebilir.
Bence bu Ramazan da, ciddi ciddi oturup hesap yapalım. İyiliklerim ve kötülüklerim, helallerim ve haramlarım, ibadetlerim ve günahlarım diye bir çizelge hazırlayalım. Samimi, dürüst ve objektif olarak çizelgeyi dolduralım. Sonra durum kötüyse, neler yapabiliriz diye düşünelim.
Hayat çok uzun değil. Ansızın kopabilir. Muhammed İkbal'in dediği gibi: "Bir nefes verirken, bir nefes alırken Mevla bize iki defa hayat bahşediyor. Nefes veremezsen ölürsün, alamazsan da ölürsün. Bir günde bile kaç kez bize iki âlem bir anda yaşatılıyor." Bu satırlar karamsar, korku dolu bir hayata değil; sorumluluk taşıyan bir hayata çağrıdır.
Kuran'a ve Hadis'e ilgimizi yoğunlaştıralım:
Mutlaka her birimiz Kuran-ı Kerim'i elimize almışızdır. Bazı ayetlerini, bazı surelerini biliyoruzdur. Ama Kuran-ı Kerim'i bir defa olsun baştan sonuna kadar tefekkür ederek okuduk mu? Rabbimizin bizden ne istediğini biliyor muyuz? Kuran-ı Kerim'le ilgili bilgimizi neden ekranda veya camide konuşan ilahiyatçıların sundukları bilgiyle sınırlıyoruz. Daha ötesi yok mu? Mesela, Mekke'de inen ayetlerdeki konuları, vurguları ve temaları ile Medine'de inen ayetlerin temasını, vurgusunu okuduk mu? Hatta daha ötesi, namaz sureleri diye nitelenen kısa sureleri anlamlarıyla okuduk mu? Merak ettik mi?
İşte bu ay Kuran-ı Kerim okumak için bir fırsat. Çok güzel mealler var. Mesela, Diyanet İşleri Başkanlığı'nın meali ile Muhammed Esed'in veya Elmalı'nın mealini karşılaştırmalı olarak okuyabiliriz.
Çoğumuzun hadis bilgisi hayli sınırlıdır. Hadisle ilgili terminolojiye yabancıyız. Elbette okuyucudan bir hadis akademisyeni gibi detaylı bilgi beklenmez. Ama sağlam ve derlenmiş bir hadis kitabı okunabilir. Okunacak hadislerin mutlaka 'şerhi=yorumu' olmalıdır. Aksi halde yanlış algılama ihtimali her an olabilir. Bu bağlamda Sahih-i Müslim, İbn-i Mace veya Riyazü's- salihin (derleme) mevcut yorumlu tercümeleri okunabilir. Özellikle de bugünlerde "fitneler=fiten"le ilgili hadislerin okunmasını tavsiye ediyorum. İnanıyorum ki ufkunuzu genişletecektir.
İnşallah; bu Ramazan ruhumuzda bir kıpırdanma meydana getirir. Dilerim ki; Yüce Rabbe giderken, başımızı kaldırıp bakabilecek yüzümüz olsun.
Denir ki; Bağdatlı Cüneyd bir gün camiye giderken yolda yatan bir sarhoş görür. Sarhoşla karşılaşmamak için yolunu değiştirir.
Camiye diğer bir yoldan girer. Cüneyd o gece rüyasında Hz. Peygamberi görür. Peygamberimiz rüyasında Cüneyd'e sırt çevirir. Bunu gören Bağdatlı Cüneyd altüst olur. Kızarır. Renkten renge girer. Sonra büyük bir utanç ve korku içinde sorar. Efendim, der; "hangi kusurum oldu ki, Siz bana sırt çevirdiniz?" Peygamberimiz rüyasında şöyle cevap verir: "Sen bugün camiye giderken yola düşmüş bir sarhoş gördün. Onu horladın, önemsemedin ve ondan yüz çevirip başka yoldan camiye girdin. Hâlbuki sen onunla ilgilenseydin, onu yanına alıp ayıltsaydın ve ona bu yolun boş olduğunu anlatsaydın doğru olanı yapmış olurdun. Sen ondan yüz çevirdiğin için ben de senden yüz çevirdim."
Kimseyi, hiçbir günahkârı hor görmemek lazım. Belki onun bulunduğu halde biz de olabilirdik. Yarın öyle olmayacağımızı kim garanti edebilir ki...
ONA ÖĞRETSEYDİN YA!
Medine'deki kıtlık yıllarında genç bir delikanlı bir tarlaya gizlice girer. Oradaki buğdayları alıp ağzında ufaltıp yemeğe başlar. Birazını da cebine koyar. Tarlanın sahibi bu genci görünce önce onu döver ve sonra ceplerini boşaltıp Hz. Peygamber'e (s.a.v.) getirir. Şikâyet eder. "Bu çocuk hırsızdır" der. Hz. Peygamber (s.a.v.) tarlanın sahibine döner ve "Onu dövmen mi gerekirdi? Ağzındakini çıkarman mı gerekirdi? Onu doyursaydın ya! Sonra ona güzel bir şekilde gizlice ve izin almadan tarlaya girilmeyeceğini öğretseydin ya!" buyurur. Biz zannettik ki yıllarca, hemen bu gencin elini koparın. Veya hapse atın. Veya kamçılayın denilecek. Hayır, elbette böyle değildir. Yıllarca dini yanlış anladık, yanlış anlattık ve insanları ürküttük. İnsanımızın yüce kitabı ve Allah'ın Peygamberini anlamaları önünde bariyerler oluşturduk. İşte şimdi elimizde imkân var. Hz. Peygamber'in (s.a.v.) hayatını gençlerimize anlatırken bütün bu olumsuzlukları aşabilmenin yolunun ortak akıl, bilgi ve ilimle olduğunu öğreteceğiz.