2011'deki genel seçim öncesinde bütün siyasi partiler seçmene "yeni anayasa" taahhüt etmekteydi. Seçimin ardından TBMM'de yer alan dört siyasi parti taahhüdünü gerçekleştirebilmek için kollarını sıvadı ve TBMM Anayasa Uzlaşma Komisyonu kuruldu.
Komisyon sivil toplum ve vatandaşlar başta olmak üzere, yeni anayasaya dair söyleyecek sözü olan herkesi dinledi. Yetmiş bine yakın vatandaş, beş yüze yakın özel ve devlet kurumundan gelen ve yekûnu yaklaşık otuz bin sayfa olan görüşler, bir tanesini dahi atlanmadan değerlendirildi. Türkiye'nin "anayasa hafızası" niteliğindeki bu görüşlerin toplanması Uzlaşma Komisyonunun üç önemli kazanımından ilkidir.
Türk siyasal hayatında neredeyse her siyasi parti, Türkiye'yi geleceğe taşıyacak, demokratik, sivil, özgürlükçü anayasa ihtiyacını yinelemiştir. 1982 Anayasasıyla yaşıt yeni anayasa arayışımıza dair siyasi partilerin somut olarak ne önerdiklerinin ortaya çıkması da Komisyon çalışmalarında gerçekleşebilmiştir. Anayasa önerilerinin netleşmesi ikinci kazanımdır.
Üçüncü ve son kazanım ise, Komisyonun müzakere ettiği 172 maddeden 60'ında uzlaşmış olmasıdır. Bu kazanım çoğu temel haklara ilişkin maddelere dair uzlaşmayı göstermesi açısından geçmişe yönelik değerli iken Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun 30 Aralık'taki açıklamasıyla geleceğe yönelik olarak da önem kazanmıştır. İlgili açıklamaya göre Başbakan, ana muhalefet lideri Kemal Kılıçdaroğlu ile yaptığı görüşmede yeni anayasa çalışmalarına en baştan başlamak yerine Komisyon bakiyesinden devam edilmesini önermiş, CHP de bu öneriye sıcak bakmıştır.
Böylelikle Komisyonun çalışmalarına kaldığı yerden devam edeceğine dair beklenti oluşmuştur. Bu aşamada yapılması gereken, "Anayasa Uzlaşma Komisyonu Çalışma Esasları"na ilişkin hükümlerin gözden geçirilmesi; bilhassa da 2013 yılında bu komisyonun dağılması ve işaret ettiğimiz kazanımlardan yeterli ölçüde istifade edilememesi sonucunu doğuran "kararların oybirliği/tam mutabakat ile alınması" ilkesinin hakkaniyetle gözden geçirilmesi olmalıdır.