1 Türkiye-ABD ilişkilerinde gelinen noktayı nasıl tarif edersiniz? Tarafların anlaşmazlık yaşadığı temel konular nelerdir?
Türkiye-ABD ilişkilerinin biraz gergin olduğunu söylememiz gerekiyor. Günümüzde özellikle Suriye krizini ilgilendiren iki temel konu; (a) Suriye'nin geleceği, (b) PKK-PYD ilişkisi üzerinden Ankara-Washington diyalogu sıkıntılı görünüyor. Ancak ABD ve Türkiye bu konular dışındaki alanlarda (örneğin mülteci meselesi, yabancı yatırım, küresel terörizm, doğu-batı enerji transferi ve en önemlisi de DAİŞ'e karşı mücadelede işbirliği vb. alanlarda) temasta olmayı sürdürüyorlar. Öyleyse gelinen noktadaki ana resim şöyle; Suriye meselesi üzerinden Ankara ve Washington arasında görüş farklılıkları olsa da Türkiye ve ABD birbirlerinden vazgeçmedikleri gibi, ilişkiyi sürdürme kararlılığındalar. Ankara'nın beklentisi müttefiki olan ABD'nin Ortadoğu ve Avrupa'da yaşanan şiddet sarmalının ortasındaki Türkiye'nin konumunu ve endişelerini anlamaya çaba göstermesi.
2 Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ABD ziyareti öncesinde bazı çevrelerin ziyareti engellemeye yönelik çabalarını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Sayın Cumhurbaşkanı'nın kişiliğinden ve yönetim tarzından bağımsız olarak Cumhurbaşkanlığı makamı Türkiye Cumhuriyeti'nin temsilcisidir. Bu nedenle Sayın Cumhurbaşkanımızın yönetim anlayışını tartışmaya açmaya çalışılarak yapılmak istenen Türkiye'nin dış ve güvenlik politikasındaki manevra alanını kısıtlamaya çabalamaktır. ABD ziyareti öncesi yaşananlar da bu çerçevede değerlendirilebilir.
3 Obama yönetiminin son aylarına girilirken ziyaretten ve Nükleer Güvenlik Zirvesi'nden verimli bir sonuç çıkması mümkün mü?
Obama yönetiminin son aylarında radikal değişikliklere neden olacak inisiyatifleri almaktan kaçınacağı muhakkak. Dahası Obama ve sonrasını düşündüğümüzde ABD'nin dış ve güvenlik politikasının sınırlarının da aynı kalacağını söylemek mümkün. Tüm bu devamlılık beklentisine rağmen Obama ve halefi arasında izleyeceği politika açısından nüanslar olacaktır ve bu küçük farklar Türkiye'nin nefes almasına da olanak verebilir. Bu nedenle Obama'nın kişiliğinden bağımsız olarak Washington'da politika yapım sürecine katkısı bulunan aktörlerle temasta bulunmakta, zemin yoklamak ve nabız tutmakta, bunu da kararlı bir biçimde yapmakta sonsuz fayda var. Erdoğan'ın Washington ziyareti ve süreçte lobi görüşmelerine vakit ayrılması Ankara'nın bu açıdan farkındalığını gösteriyor. Nükleer Güvenlik Zirvesi'nin başarısının ya da başarısızlığının Obama yönetiminin son aylarını yaşıyor olması ile bir ilgisinin olmadığı kanaatindeyim. Hassas materyallerin güvenliğinin sağlanması, sivil amaçlı nükleer enerji kullanımının önündeki zorlukların bertaraf edilmesine katkıda bulunabilir. Bu açıdan zirveye katılan ülkelerin bir norm ve farkındalık oluşturmaları önemli. Asıl sorun ise başka bir yerden kaynaklanıyor. NPT anlaşması çerçevesinde nükleer silah tekeline sahip 5 güç -ki onlara P5 ülkeleri deniyor- oluşturulacak normlara saygı duymalılar. Yoksa varılan uzlaşmaların etkili olması beklenemez. Kısaca son zirve yaralı ya da topal nasıl tarif ediyorsak öyle yarım başladı. Bu yarımlığın nedeni Obama yönetiminin gidici olması değil P5 ülkesi Rusya'nın zirveye katılmama kararı.
4 ABD'de yaklaşan seçim sonrası Türkiye-ABD ilişkileri yeniden eski seviyeye döner mi?
Bu soruya evet ya da hayır diye cevap vermek zor çünkü bu sorunun cevabı ilk soruya verdiğimiz cevap ile yakından bağlantılı. Gelecek Amerikan yönetiminin Suriye'nin geleceği ve PKK-PYD bağlantısı sorunları karşısında takınacağı tavra göre ilişkilerdeki anlaşmazlık noktaları devam edebilir ya da ortak bir anlayışa doğru dönüşebilir. Kilit, Suriye meselesi olacak yani. Suriye'nin önemini hiç yadsımadan vurgulamamız gereken bir husus var: Türk-Amerikan ilişkilerinin geleceğinin kilidi Suriye ise de kapının gerisinde ve berisinde işbirliği yapılabilecek, hala yapılagelen önemli meseleler var. Ticaretten DAİŞ karşıtı mücadeleye kadar... Bu hususlarda işbirliği muhakkak devam edecektir.
5 Özellikle Suriye konusunda Rusya'nın çekilmesi sonrası yeni bir gelişme beklenmeli mi?
Rusya'nın Suriye'den çekildiğini açıklamasının taktik ya da kozmetik bir hamle olduğunu bilmek gerekiyor. Stratejik düzeyde Rusya özelde Suriye'de, genelde Ortadoğu'da yerini sağlamlaştırdı. Dolayısıyla müzakere masasında da kendine sağlam bir yer edinmiş oldu. Suriye oyununda yer alan tüm aktörler Rusya'nın bu konumunun farkında olarak bundan sonraki hamlelerini planlayacaklardır.