Almanya Başbakanı Merkel'in Türkiye'yi son ziyaretinin gündemi yoğun ve karmaşık olmasına rağmen öne çıkan konu "İslamist" terör kavramını
kullanması oldu. Merkel'in İslam ve terör kelimelerini yan yana kullanması Erdoğan'ın haklı tepkisine neden oldu ve bu kullanımın Müslümanları rencide ettiğini söylemek zorunda kaldı. Merkel'in ifadesi basit bir dil sürçmesi ya da özensiz bir kelime seçimi olarak değil İslam karşıtı yeni dalganın etkisi olarak görülmeli. İngiltere menşeli bir araştırma kuruluşunun 10 Avrupa ülkesinde 10 bin kişi ile yaptığı yeni bir araştırmaya göre Müslüman ülkelerden Avrupa'ya göçe yüzde 60'a varan oranda muhalefet var. Bu ülkelerin vatandaşları Müslüman göçünün derhal durdurulması gerektiğini düşünüyorlar. ABD kaynaklı başka bir yeni araştırmaya göre ise Avrupa ülkelerinde terör, Müslüman göçmenlerle doğrudan ilişkili görülüyor. Dolayısıyla içinde mülteciler konusunun da olduğu maddeleri görüşmek üzere Türkiye'ye gelen Merkel'in potansiyel tehlikelerden söz ederken "İslamist" terör ifadesini kullanmasının, gerçek gündemi bir yandan örterken bir yandan da potansiyel çözümlere ilişkin bir ümitsizlik yarattığı söylenebilir.
Ortak düşmanlara karşı ortak adlandırmalara ihtiyaç duyulmasının nedeni adlandırmaların o kadar da masum olmaması, dahası her zaman mücadele etmenin bir parçası olmalarıdır. 2000'li yılların başından beri İslam adına hareket ettiğini iddia eden terörist örgütlere ilişkin adlandırmaların nasıl olması gerektiği Batı'da yoğun olarak tartışılmasına rağmen DEAŞ teröründen sonra İslam'ın terör ile ilişkisini kuran yeni bir dalga ortaya çıktı. İslam'ı kullanarak terör üreten grupların İslam kelimesi ile etiketlenmeleri tüm dünyada öyle ya da böyle İslam'a karşı, her yönetim ya da liderin kendine özgü yöntemlerle yürüttüğü yeni bir İslam karşıtı dalga üretti. Dahası terörün İslami görünümlü olanına ilişkin algılar ve ardından gelen politikalar Avrupa ülkelerinin hem mülteci politikaları hem de terörle mücadelelerinde belirgin rol oynamaktadır. "İslamist" terör ve türevi kavramların kullanımına ilişkin yeni dalganın itici güçlerinden biri Suriye'de 2011'de başlayan kaostur. Böylece içinden aynı anda hem mülteci krizi hem de terör çıkan kaos Avrupa ile ortak gündemimiz haline geldi. İkinci Dünya Savaşı'ndan beri en büyük mülteci krizi ile karşılaşılmasına rağmen Avrupalı liderler uzun zaman meseleyi geçici ve kısa dönemli çözümlerle ele aldılar. Stratejik bir sıkışmışlık görüntüsü vererek bir yandan sınırları kapatma girişimlerinde bulunurken diğer yandan da Türkiye ile sorumluluk paylaşmak istediklerini söylediler. Avrupa
liderlerini bu ilişkide güvenilmez kılan unsurlar hem aşırı pragmatist tutumları hem de İslam'la ilgili endişeli söylemleri ve böylece mültecilere ve İslam'a karşı verdikleri mesajlar, tetikledikleri karşıtlık dalgası oldu. İslam-terör ilişkisini güncelleyen yeni dalga bugün açıkça mülteciler konusundaki politika ve tutumlarda belirleyicidir. "İslamist" terörün Merkel'in söyleminde öne çıkmasının diğer bir nedeni Almanya'ya iltica eden Türkiye kaynaklı PKK/ PYD/ FETÖ gibi terörist yapılanmalardır. Bu yapılanmaların Suriye'deki savaşta alınan pozisyonlar bahane edilerek
Türkiye'deki hükümeti "İslami" terörle suçlamak istedikleri ve bu yönde Avrupa'da yoğun faaliyet yürüttükleri unutulmamalıdır. Erdoğan'ın tepkisi üzerine Merkel'in "İslamist" kelimesini İslam'dan ayırdığını söyleyen açıklaması özellikle bu bilindik doktrinasyonları akla getirmektedir.
Türkiye'ye sık gelen Merkel'in son yıllardaki ziyaretlerinin ortak motivasyonu genellikle mültecilerin nasıl Türkiye'de tutulacağı oldu. Bu motivasyonun ardındaki dinamiklerden biri Avrupa'da yükselen ve liderlerin söylemleri ile keskinleşen mülteci-İslamterör ilişkisini kuran yeni dalgadır. Türkiye'nin Avrupa Birliği üyelik müzakereleri de bu tablonun dışında değerlendirilemez. Hollandalı siyasetçi Wilders'in yayınladığı videoda Türklere seslenerek "Siz Avrupalı değilsiniz ve hiçbir zaman olmayacaksınız. Türkiye gibi bir İslam devleti Avrupa'nın bir parçası olamaz. Daha fazla İslam istemiyoruz..." demesi basitçe Avrupa sağının klasik refleksi değildir artık. Avrupalı liderlerin söylemlerinde belirginleşen, içinden geçilen dönemin dinamikleri ile oldukça sertleşen ve Avrupa toplumundan yükselen yeni bir İslam karşıtı dalgadır. Bu yeni dalga Avrupalı liderlerin söylemleri sayesinde birbirine benzer hayaletlerin her an karşımıza çıkmasına neden olmaktadır.