Seçim öncesi ittifaklara ilişkin beklenen yasa teklifi 21 Ocak'ta TBMM Başkanlığı'na sunuldu.
Böylece Türkiye'de seçim ittifaklarının yasal çerçeveye kavuşturulmasına yönelik ilk adım atıldı. Yasa teklifi seçim ittifakları, seçim güvenliği ve yerel yönetim seçimlerine ilişkin önemli değişiklikleri içinde barındırıyor.
"Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun", "Siyasi Partiler Kanunu", "Mahalli İdareler ile Mahalle Muhtarlıkları ve İhtiyar Heyetleri Seçimi Hakkında Kanun" ve "Milletvekilli Seçimi Kanunu" olmak üzere dört temel kanunda değişiklik öngörüyor.
Beklendiği gibi yasa teklifi seçim sistemi ve yüzde 10'luk seçim barajında herhangi bir değişiklik teklifini kapsamıyor.
Oldukça kapsamlı olmasına rağmen 2019'a giderken yasa teklifinin kamuoyunda en çok merak uyandıran maddeleri seçim ittifaklarına ilişkin maddeleri olmuştur. Bu maddelerde genel olarak ittifaka dahil olabilecek partilerin sayısında herhangi bir kısıtlamanın olmayacağı, adlı veya adsız ittifakların olabileceği, seçmenin ittifak sütununun herhangi bir yerine mühür basması durumunda bunun ittifak için ortak oy olarak sayılacağı ve daha sonra bu ortak oyun ittifaka dahil partiler arasında dağıtılacağı, ittifak yapan siyasi partilerin milletvekili sayısının hesaplanmasında ittifakın toplam oyunun esas alınacağı ve bu milletvekilliklerinin ittifaktaki siyasi partilerin aldıkları oy oranında paylaştırılacağı öngörülmektedir.
Bu sayılanlar aslında meselenin teknik yönünü ortaya koymaktadır. Ancak asıl önemli olan husus seçim ittifaklarına ilişkin bu teknik düzenlemelerin Türkiye'de siyaset üzerinde yaratacağı etkidir. Bu etkiler birkaç başlıkta ele alınabilir:
1) Seçim öncesi ittifaklar Türkiye'de "blok siyaseti"nin ortaya çıkmasına yol açacaktır.
Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin öngördüğü yüzde 50+1 koşulunun bir gereği olarak -ittifaklara ilişkin teklif yasalaşırsa- Türkiye'de iki partili sistem olmasa da iki bloklu bir siyasete doğru kayış yaşanacaktır. İttifak içindeki partilerin oy pusulasında kendi kurumsal kimlikleriyle yer alması iki partili sistem yerine iki bloklu siyaseti pekiştirecektir. Mevcut durumda AK Parti ve MHP bir blokta (belki BBP de bu bloka girebilir) yer alırken ve diğer tarafta ise hangi partilerden oluşacağı henüz netleşmeyen ancak CHP, HDP, İYİ Parti ve Saadet Partisi'nin farklı kombinasyonlarını içeren muhtemel bir blok teşkil edilecektir. Yeni sistemde halk oluşan bloklar aracılığıyla kimin kiminle mutabakata vardığını gözlemleyecek ve bir tercihte bulunacaktır.
Cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminde partilerin başarısı kurdukları ittifakların ne derece toplumsal karşılığının olduğuna bağlıdır.
2) Yasa teklifine göre ittifaka giren partilerin geçerli oyları toplamının yüzde 10'u geçmesi durumunda aldıkları oya bakılmaksızın siyasi partilerin her biri barajı geçmiş sayılacaktır. Bu düzenleme birçok parti için seçimlere ittifakla girmeyi daha cazip hale getirmektedir. Dolayısıyla 2019'da ve sonrasındaki seçimler "ittifakların seçimi" olacaktır.
Ancak yeni sistemde seçim öncesinde siyasi partiler arasındaki bu iş birlikleri koalisyon anlamına gelmemektedir.
Siyasetin pratiğinde partiler arasındaki ortaklıklar farklı formatlar kazanabilir.
Bu bağlamda parlamenter sistemdeki koalisyon ile seçim öncesi ittifak birbirinden farklı iş birlikleridir.
Parlamenter sistemde koalisyonlar seçimler bittikten sonra parlamentoda parti liderleri veya siyasal elitler arasında kurulmaktadır.
Parlamenter sistemde halk oyunu kullandıktan sonra partiler arasındaki olası koalisyon görüşmeleri ve pazarlıklarını sadece izlemektedir.
Oysa yeni sistemde seçim öncesindeki son ana kadar halk oy gücünü elinde tutmakta, taraftarı olduğu veya sempati duyduğu partinin ittifak girişimlerini değerlendirebilmektedir.
Parti yetkililerinin kurduğu ittifakın toplumsal karşılığı yoksa halk seçimde partisini cezalandırabilme imkânını korumaktadır.
Ayrıca parlamenter sistemdeki koalisyonda halk yürütme gücünü hangi partilerin kullanacağını seçimden önce bilemezken yeni sistemde örneğin "Cumhur İttifakı" seçimi kazanırsa Erdoğan'ın yürütme gücünü kullanacağı bilinmektedir. Bunun yanı sıra seçim sonrası dönemde MHP'nin AK Parti'ye olan desteğini çektiği bir senaryoda dahi parlamenter sistemin tersine yürütme gücü üzerinden bir siyasi kriz ortaya çıkmayacaktır. Dolayısıyla yeni sistemde koalisyon değil seçim öncesi ittifak vardır.
3) Yeni sistemde TBMM'nin temsil kabiliyeti güçlenecektir. Yukarıda belirtildiği gibi ittifakın yüzde 10'u geçmesi durumunda ittifak içindeki partilerin oy oranlarından bağımsız olarak barajı geçmiş sayılması, parlamentoda temsil edilen siyasal görüşlerin çeşitlenmesine ve temsilde adaletin daha güçlü tesis edilmesine katkı sağlayacaktır. Ancak bu durum aynı zamanda çok parçalı bir parlamento yapısının ortaya çıkması ve Cumhurbaşkanlığı seçimini kazanan partinin parlamentoda çoğunluğu elde edemediği durumda kanun yapma süreçlerinde krizlerin belirmesi gibi bir riski de içinde barındırmaktadır.
4) Yeni sistem küçük partileri işlevselleştirmektedir.
Daha önceden desteklediği partinin barajı geçemeyeceği ve oylarının heba olacağından endişelenen seçmenler ittifak imkânı ile birlikte kendi destekledikleri küçük partilere yönelebilirler.
Bu hem Cumhurbaşkanlığı hem de milletvekilliği seçimlerinde küçük partileri kilit parti pozisyonuna getirebilir.
Anlaşılıyor ki ittifaklara ilişkin bu yasa teklifi orta vadede Türkiye'de seçmenlerin oy verme davranışları, parti sistemi ve nihayetinde siyasal kültürde bir değişim süreci başlatma potansiyeline sahiptir. 2019 seçimleri üzerindeki etkisi ise "Cumhur İttifakı"nın karşısında konumlanacak blokun hangi partilerden oluştuğuna ve bu bloktaki partilerin kurdukları ittifakı tabanlarına açıklayabilme kapasitelerine bağlıdır.