HDP konusunda hukuki resmin net olduğunu düşünüyorum. Parti kendini kapattırmak için elinden geleni yapıyor. Hukuki boyutu benim görebildiğim kadarıyla net olmakla beraber partiyi kapatmanın olası siyasi sonuçları daha muğlak.
Önce kolay sorulardan başlayalım. HDP konusunu soyut, dinleyenin istediği yere çekebileceği esneklikte tartışanlar laf kalabalığından başka bir şey yapmıyor. Bu konuyu tartışanların bazı sorulara net cevaplar vermesi gerekmekte.
Bir siyasi parti başkanının PKK elebaşısına "başkan" şeklinde hitap edebilmesi demokratik özgürlükler içinde değerlendirilebilir mi? Peki aynı siyasi parti başkanı aynı terör örgütü elebaşısının heykelini dikmeyi miting meydanından vadederse bu da demokratik bir hak olarak mı değerlendirilmeli?
Bir partinin eş başkanları "Sırtımızı PYD'ye dayadık," "PKK bir halk özgürlük hareketidir," "Partimiz Öcalan'ın projesidir" ifadelerini sarf edebilmeli mi?
Kandil'den gelen talimat üzerine bir partinin belediye başkanları koordineli bir şekilde özerklik ilan edip, belediye araç ve iş makinalarıyla sokakları hendeklerle kazıp, bombalarla tuzaklayıp ayaklanma başlatabilmeli mi?
Partinin ABD'deki temsilcisi tüm mesaisini Amerikan kamuoyuna PKK'nın bir terör örgütü olmadığını, bu sebeple terör örgütleri listesinden çıkarılması gerektiğini anlatarak harcıyorsa bu kişinin maaşı Türkiye'nin HDP'ye sağladığı hazine yardımından ödenmeye devam edilmeli mi?
Bir partinin parti ofisleri ile belediyeleri gençlik merkezlerinde çocuk ve gençlere Öcalan kitapları ve örgüt broşürleri dağıtıp bu çocukları ailelerinden gizli şekilde Kandil'e gönderiyorsa bunu seyahat özgürlüğü içerisinde mi görmeliyiz?
Bir partinin bırakalım kurtarılmış bölge olarak gördüğü yerleşkeleri, İstanbul'daki parti ofisleri bile Öcalan resimleri, PKK flamaları ile donatılıyorsa buna izin verilebilir mi?
Bir partinin il başkanlığında arasında o ilin belediye başkanının da olduğu bir kalabalık ayağa kalkarak topluca PKK marşı okuyabilmeli mi?
Bir partinin belediyeleri sokaklara ve gençlik merkezlerine PKK militanlarının isimlerini verebilmeli mi?
Bu sorulara "evet" cevabını veriyorsanız HDP'nin ciddi bir haksızlığa uğradığını düşünüyor olmalısınız.
Peki şimdi bu soruları PKK için değil de DEAŞ için veya El-Kaide için sorun. "Evet" olan cevabınız "hayır"a mı döndü? O halde sizin için konu sadece HDP değil. PKK ile de bir sorununuz yok demek.
Veya aynı soruları ABD, Fransa, Almanya gibi ülkelere uyarlayalım. Misal Fransa'da bir siyasi parti düşünün, parti ofisleri DEAŞ bayraklarıyla donatılmış olsun, "DEAŞ bir halk hareketidir" diyen başkanı olsun, böyle bir parti. Bomba döşenmiş belediye araçlarına filan girmiyorum bile, çünkü tek bir cümle bile bunun ne kadar saçma, hayal dahi edilemeyeceğini ortaya koyuyor. Zaten bu devletlerin de kendi ülkelerinde izin vermeyecekleri eylemlere Türkiye'nin izin vermesini beklemeye hakları yok.
Benim yukarıda sıraladığım sorulara cevabım "hayır", sizin de öyleyse HDP'yi zor bir yargı süreci beklediğini düşünüyorsunuzdur. Bu açıdan bakınca davanın hukuki boyutu oldukça net görünüyor.
Davanın hukuki sonucunu tahmin etmek zor değil ancak siyasi sonuçlarını kestirmek zor. İlk problem şu: HDP'den önce kapatılan benzer partiler faaliyetlerine yedek partilerde devam etti. HDP sonrasında da benzer bir durum yaşanabilir. O zaman kimileri "Madem aynı parti başka tabela altında devam edecekti, HDP niye kapatıldı" sorusunu soracak. Bu, hukuken olmasa da siyaseten cevabı zor bir soru.
İkinci problem ise daha çetrefilli. HDP'ye oy veren milyonlarca seçmen var. Bu seçmenlerin temsil problemi nasıl çözülecek? Bu da zor bir soru. Bu seçmenlerin bir kısmı HDP barajı aşsın ve AK Parti bölgeden daha az milletvekili çıkarsın diye stratejik oy kullanan muhalif seçmenler. Bir kısmı LGBT gibi konulardaki net desteği nedeniyle HDP'ye oy verenler. Bir kısım seçmen PKK'ya sempati beslemese de HDP'nin ana dilde eğitim ve özerklik gibi talepleri nedeniyle oy veriyor. Bir kısım ise pek çok kereler gözlemlediğim HDP mitinglerinde elleriyle zafer işareti yapıp örgüt sloganları atan PKK sempatizanları.
"HDP kapatılırsa bu seçmenlere ne olacak" sorusu önümüzdeki bir diğer zor soru. Oy verme saikleri ne olursa olsun, bu kitleleri topluma yabancılaşma, düşmanlaşma, militanlaşma süreçlerine itebilecek etkenlerden kaçınmak gerekiyor. Bu zor bir dilemma. Bir yanda HDP kapatılmazsa parti binalarında radikalleştirilip Kandil'e gönderilmeye devam edilecek gençler, bir yanda HDP kapatılınca "Artık siyaset yapma imkanı kalmadı, tek yol dağ" diyecek Kandil. İki türlü de bir kesimi radikalleştirecek bir süreç, bir dilemma.
Ben şahsen HDP'nin kapatılacağını düşünüyorum. Bu kadar çok ve bu kadar net terör propagandası, finansmanı ve desteğin her türlü örneğiyle HDP'nin bu davadan çıkabilmesi çok zor. Ancak kapatma davasının terörle mücadele açısından yukarıda sayılan siyasi etkileri olacak ve bunları düşünmek, çözüm üretmek siyasi karar alıcılar ve uygulayıcıların işi. Gönül isterdi ki HDP'den bir kişi dahi olsun çıkıp PKK'yı kınayabilsin, "operasyonlar dursun" demek yerine "PKK öldürmeyi bıraksın" diyebilsin. Belki bunu diyebilecek bir kişi çıkabilse bu cesaret bulaşır ve HDP sivilleşebilirdi. Biz de hala parti kapatma davalarını konuşuyor olmazdık. Ancak mevcut durumda zor bir siyasi süreç bizi bekliyor olacak.