Suriye iç savaşını çözmek adına Cenevre'de başlayacak olan barış görüşmelerinin gittikçe karmaşık bir hal alan Suriye iç savaşına müdahil olan aktörlerin çok farklı tutumları nedeniyle başarıya ulaşması düşük bir ihtimal olarak görülmektedir.
Burada özellikle krizin başından itibaren kararlı adımlar atma hususunda çekingen davranan ABD ve Avrupa'nın DAİŞ Suriye'de etkin hale geldikten sonra PYD ile ilgili tutumlarını stratejik ortakları olan Türkiye'yi irrite etmek pahasına değiştirdiği görülmektedir. Daha önceki iki Cenevre konferansına davet edilmeyen ve katılma isteği dikkate alınmayan PYD'nin bu seferki görüşmelere dahil olması için özellikle ABD'nin yoğun çaba sarf ettiğine şahit olduk. Avrupa Birliği üyesi ülkeler ise mülteci krizinde işbirliğine muhtaç oldukları Türkiye'yi irrite etmemek adına bu konuda çok fazla ön plana çıkmadılar.
Batı blokunun bütün bu strateji değişikliğinin arka planında DAİŞ'in Irak ve Suriye'de artan etkinliği ve Avrupa'da artan terör saldırıları bulunmaktadır. Hem ABD hem de Avrupa PYD'yi medya kampanyaları ve silah yardımıyla DAİŞ'e karşı savaşacak seküler bir güç olarak kurgulamış durumdadır.
Buna rağmen böyle bir yaklaşımın PYD'yi Türkiye'nin ulusal güvenliğini tehdit eden PKK'ya bağlı bir terör örgütü olarak tanımlayan Türkiye tarafından kabul edilmesi mümkün gözükmemektedir. Burada hem ABD hem de Avrupa kullanım değeri ne olursa olsun bir terör örgütünü kendisine bir tehdit teşkil etmediği için doğrudan desteklemekte ve meşrulaştırmaktadır.
Bu noktada PYD'nin Suriye iç savaşı denkleminde neredeyse bütün aktörlerin üzerinde hesap yaptığı bir piyona dönüşmüş olduğunu vurgulamak gerekir. PYD Suriye'de palazlanmasını her şeyden önce Esed rejiminin savaşın başından beri verdiği desteğe borçludur. Esed rejimi aynı zamanda doğrudan ve dolaylı verdiği desteklerle DAİŞ'in Suriye'de yayılmasından da sorumludur. Esed rejimi bu şekilde biri seküler diğeri dini kökenli iki terör örgütü vasıtasıyla savaşı kendi lehine çevirmek istemekte ve muhalifleri yıpratmaktadır.
ABD ve Avrupa ise PYD'yi hem DAİŞ'e karşı kullanmak istemekte hem de Türkiye'yi köşeye sıkıştırmak için bir manivela olarak kullanmaya çalışmaktadır. Buna rağmen Türkiye'nin sert muhalefeti sonucu ABD ve Avrupa PYD'nin müzakerelere davet edilmesi hususunda başarısız olmuş durumdadır. Sonuçta daha büyük çıkarlar söz konusu olduğunda satrançta ilk piyonların feda edilmesi strateji ve taktik gereğidir. PYD'nin Cenevre'de başına gelenin de bu olduğu görülmektedir.