Muhalefet partileri eski sisteme dönüş tartışmalarını, içeriğini tam ortaya koymadan, gündemde tutmaya devam ediyor. Daha çok "güçlendirilmiş/iyileştirilmiş" ismiyle parlamenter sistem etrafında devam eden tartışmalarda aktörler, muhalefetin söz konusu sistem üzerinde ilkesel bir uzlaşıya vardıklarını dile getiriyorlar. Ancak tüm muhalif partiler, şu ana kadar ortak bir çalışma yapmak yerine kendi sistem tasarıları üzerinde çalışmayı tercih etti ve bu doğrultuda Gelecek Partisi ve İYİ Parti, önerilerini kamuoyuyla paylaştı. Buna ek olarak DEVA Partisi'nin de çalışmasının hazır olduğu, CHP'nin ise çalışmalarını büyük oranda tamamladığı dile getiriliyor.
Bu noktada muhalefet aktörleri tarafından basına yapılan açıklamalarda üzerinde anlaşılan temel ilkelerin, başkanlık sisteminden parlamenter sisteme kesin dönüş ve bu sistemi bir pekiştirme sıfatı kullanılarak eskisinden farklılaştırma çabası olduğu görülüyor. Ancak bu çaba, sistem önerileri siyasi söylemlerden arındırılarak yalnızca tasarım açısından incelendiğinde boşa düşmekte. Bunun temel sebebi ise önerilen veya tartışılan tasarım ve mekanizmaların, bu sayede hayata geçirileceği iddia edilen değişimler ile çatışmasıdır. Bu da muhalefetin kullandığı söylem ve önerdiği sistem tasarımının birbiriyle çelişmesi sonucunu doğurmaktadır.
Tasarımdaki sorunlar
Gerek literatür gerekse pratik uygulamalar incelendiğinde muhalefetin "güçlendirilmiş/iyileştirilmiş" parlamenter sistem olarak adlandırdığı bir hükümet modeline rastlanılmamaktadır. Ancak yapılan tartışmalar ve bazı somut önerilere bakıldığında muhalefet blokunun aslında "rasyonelleştirilmiş parlamentarizm" odaklı bir modeli öncelediği görülmektedir. Dolayısıyla önerilen sistemin bu kavram ve mekanizmaları temel aldığı, ancak yeni bir kavramsallaştırma ile Türkiye'nin geçmişte sahip olduğu ve büyük sorunlara yol açan parlamenter sistemden farklılaştırma görüntüsünü vermeye çalıştığı anlaşılmaktadır.
Fakat bu noktada muhalefetin rasyonelleştirilmiş parlamentarizmin sunduğu birçok mekanizmayı kendi tasarımlarında kullanmadığı, yalnızca yenisi kurulmadan mevcut hükümeti düşürmeyi engelleyen bir mekanizma olan yapıcı/kurucu güvensizlik oyunu sistem tasarımlarına eklemeyi tercih ettikleri görülmektedir. Bu durum, yine tüm muhalefet aktörlerinin üzerinde uzlaştığı yegâne tasarım özelliği olması bakımından ayrıca dikkat çekicidir.
Öte yandan rasyonelleştirilmiş parlamentarizmin sisteme getirebileceği mekanizma ve kurallar incelendiğinde, muhalefetin geçmişte sahip olunan parlamenter sistemin sorunlarını büyük anlamda yanlış yorumladığı görülmektedir. Her ne kadar yapıcı güvensizlik oyu, hükümetin gensoru ile düşürülmesini zorlaştırarak hükümete istikrar kazandırma anlamında olumlu bir mekanizma olsa da Türkiye'de geçmişte yalnızca iki hükümetin gensoru ile düşürülebildiği düşünüldüğünde aslında bu mekanizmanın parlamenter sistemi gerçek anlamda güçlendirmekte yetersiz kalacağı açıktır. Dolayısıyla muhalefet blokunun yalnızca yapıcı güvensizlik oyu ile revize edilmiş bir parlamenter sistem tasarımını pekiştirme sıfatı kullanarak yeni ve etkin bir model olarak sunması oldukça sorunludur.
Rasyonelleştirilmiş parlamentarizmin en önemli gayesi, yürütme organına güç kazandırılarak istikrarın sağlanması ve sürdürülebilir bir yönetimin kurulmasıdır. Bu noktada yürütmeyi güçlendirmek adına, özellikle güçlü yasama desteğine sahip olmayan ancak alternatifi de kurulamayan hükümetlerin kanun veya kararname çıkarmasını kolaylaştıran mekanizmalar bulunmaktadır. Bunlardan bazıları özellikle yapıcı güvensizlik oyu sebebiyle ortaya çıkabilecek sorunların çözümüne yöneliktir ve yerine yenisi kurulamayan, fakat yasama desteğini de kaybeden hükümetlerin yürütme ve yönetim kabiliyetlerini sürdürmek adına kanun/kararname çıkarmasını kolaylaştıran mekanizmalardır. Muhalefet partileri ise kurucu güvensizlik oyuyla birlikte getirebileceği, hatta gerçek anlamda "güçlendirilmiş" bir parlamenter sistem için gerekli olabilecek bu mekanizmaları şu an için ne tasarımlarında ne de açıklamalarında kullanmaktadır. Partilerin önemli hukukçu ve akademisyenlerle çalıştıkları düşünüldüğünde bu tercihin bilinçli olduğu da bir gerçektir.
Söylem ile sistem arasındaki çelişkiler
Türkiye'nin parlamenter sistem tecrübesindeki esas problem istikrarsızlıktı. Bunu yeni bir model tasarlama iddiasındaki muhalefet partilerinin de kabul ettiği görülmektedir. Ancak bu istikrarsızlık probleminin kaynağı, özellikle koalisyon hükümetlerinin güçlü bir yapıyla ve çoğunlukla kurulamaması sonucu kendi içinde yaşadığı uyum ve etkinlik problemleriydi. Türkiye'de parlamenter sistem tecrübesindeki tek parti iktidarları ile koalisyon hükümetleri dönemlerinin yönetim ve başarı farkları bunun en büyük göstergesidir. Dolayısıyla istikrarsızlık probleminin esas olarak etkinlik ve uyum noksanlığı sonrası ortaya çıktığı unutulmamalıdır. Ancak muhalefet bloku, kullandıkları söylem ve yaptıkları açıklamalarda güçlendirilmiş parlamenter sistemle eski sistemdeki istikrar probleminin çözüleceğini ve bu sayede farklı bir model olacağını iddia etmektedir. Öte yandan somut öneri ve tartışmalar incelendiğinde hükümet düşürmeyi zorlaştırmak dışında bu probleme getirilen somut bir öneri yoktur. Bu da söylem ile sistem tasarımı arasında bir çelişkiye sebep olmaktadır.
Muhalefetin söylemi ile önerdiği sistem arasındaki en büyük çelişki ise tam ve sert bir kuvvetler ayrılığının sağlanacağıdır. Ancak parlamenter sistemde yürütme organı olan hükümet, yasama organı olan parlamento içerisinden çıkmaktadır ve yine hükümet parlamentoya hesap vermek durumundadır. Bu da doğal olarak yumuşak kuvvetler ayrılığını doğurmaktadır ve bu literatürdeki genel kabullerden, değişmezlerden biridir. Dolayısıyla bu iddia parlamenter sistemin ruhuna aykırıdır ve mümkün değildir.
Bir diğer konu ise güçlendirilmiş veya iyileştirilmiş parlamenter sistemin tam olarak neyi ifade ettiğiyle alakalı çelişkilerdir. Burada iki ihtimal bulunmaktadır. İlki, yukarıda da belirtildiği gibi muhalefetin rasyonelleştirilmiş parlamentarizm temelli bir yaklaşıma sahip olmasıdır. Ancak bu durumda muhalefetin öneri ve tasarımlarında parlamenter sistemin rasyonelleştirilmesi mekanizmalarına yeteri kadar başvurulmamıştır. Bu sebeple parlamenter sistem, iddia edilenin aksine güçlendirilmekten oldukça yoksundur. Buna ek olarak rasyonelleştirilmiş parlamenter sistemin odağı, tamamıyla hükümeti parlamento karşısında güçlendirmek üzerinedir. Eğer muhalefetin sistem tasarımında atıf yaptığı iyileştirme, rasyonelleştirme odaklı ise yine muhalefetin yeni sistemde meclisi kuvvetlendirme iddiası büyük bir çelişki taşımaktadır. Çünkü rasyonelleştirilmiş parlamentarizmin temel gayesi, hükümetin güç, istikrar ve etkinliğini meclis karşısında artırmaktadır.
İkinci ihtimal ise muhalefetin parlamenter sistem önerisini pekiştirme sıfatı kullanarak sunması, rasyonelleştirmekle alakasız olarak, tamamen siyasi amaçladır. Bu da aslında muhalefetin kamuoyunun eski parlamenter sistem hakkında sahip olduğu olumsuz algıya yenilmemek ve önerdikleri sistemin farklı olduğuna vurgu yapmak amacında olduğunu göstermektedir. Ancak bu da yine bir çelişki doğurmaktadır. Çünkü muhalefetin şu an için önerdiği veya tartıştığı model, hükümet sistemi olarak eski parlamenter sistemle çok büyük oranda paralellik göstermektedir ve iddia edilenin aksine kapsamlı bir güçlendirme/iyileştirme sunmamaktadır.
Sonuç olarak muhalefet blokunun mevcut siyasal sistemi eleştirmesi gayet olağandır. Cumhurbaşkanlığı sistemi de henüz kurumsallaşma aşamasında olan ve pratikte karşılaşılan sorunlar neticesinde değişikliklere uğraması muhtemel bir modeldir. Ancak muhalefetin sistem tartışmasını mevcut sistemi reformlarla iyileştirmek yerine tamamen parlamenter sistem odaklı bir boyuta taşıması ve kırmızı çizgi haline getirmesi oldukça problemlidir. Üstelik bunu yaparken kendi alternatif sistem önerilerinde ve kullandıkları söylemlerde büyük çelişkiler göstermektedir. Dolayısıyla mevcut sistemde reform yapmak yerine yeni bir tasarım üretme iddiasındaki muhalefet bloku, ne yazık ki kendi çelişkilerini üretmektedir.