Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan 2 Mart'ta uzun süredir üzerinde çalışılan ve merakla beklenen İnsan Hakları Eylem Planı'nı açıkladı. Açıklanan plan ilk olarak 11 temel ilke kapsamında 9 amaç, 50 hedef ve 393 faaliyet alanını içeren, oldukça kapsamlı ve nitelikli bir metin olarak dikkat çekti. Bunun yanında başta insan hakları olmak üzere hukukun evrensel standartlarını vurgulanması ve bu vurguların özellikle Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihatlarını işaret etmesi ayrıca önemliydi. Dolayısıyla açıklanan belgenin temel felsefesinin birey odaklı, insan hak ve özgürlüklerini temel alan bir yaklaşımla Türkiye'nin hukuk devleti niteliğini ve demokrasisini güçlendirmek olduğu söylenebilir. Bunun yolunun ise evrensel değer standartlar ve uygulamalardan geçtiği, Türkiye'nin de bu yolu takip etmek mecburiyet ve hedefinde olduğu açıklanan belgede görülmektedir.
AK Parti iktidara geldiği Kasım 2002'den beri reformcu kimliğiyle öne çıkan bir parti. Bu reformların merkezinde ise Erdoğan'ın da sürekli olarak dile getirdiği "İnsanı yaşat ki devlet yaşasın" yaklaşımı yer almaktadır. Bu yaklaşım doğrultusunda AK Parti, bir ayağı savunduğu değerlerde sabit kalarak sürekli reform ve gelişimi ilke edinmiş bir siyasi harekettir. AK Parti'ye 19 yıllık iktidar başarısını getiren en önemli etkenlerden biri de sürekli daha iyisi için arayış içerisinde olma özelliğidir. Bunun paralelinde de "Sessiz Devrim"leri ve Türkiye'de tartışılması dahi düşünülemeyen adımları hayata geçirebilme kararlılığı ve cesaretini göstermesidir. Açıklanan son eylem planı da esas itibarıyla 19 yıldır süreklilik arz eden söz konusu reform hamlelerinin son adımı olarak değerlendirilebilir.
Öte yandan bu adıma muhalefet kanadından gelen tepkiler ne yazık ki günlük çıkarların, sığ siyasetin ve itibarsızlaştırma amaçlı reflekslerin hala Türkiye siyasetinde hâkim olduğunu tekrar gösterdi. Muhalefet partilerinden çeşitli isimler ve buna ek olarak iktidar karşıtı olan diğer çevreler daha eylem planını detaylı bir şekilde değerlendirme ve tartışma gereği duymadan peşinen hükümlerini verdi. Bu da aslında söz konusu kesimler adına insan hak ve özgürlükleri konusunda başarısızlıkla sonuçlanan bir samimiyet testi oldu.
Türkiye'nin kör muhalefet sorunu
Muhalefetin görevi tabii bir şekilde iktidarı eleştirmektir. Bu hem seçmenin hem de demokrasinin muhalefete verdiği bir haktır. Böylelikle seçmen, muhalefet vasıtasıyla iktidarın hata ve yanlışlarını görme imkanı elde eder. Ancak muhalefetin bir diğer hedefi de gelecek seçimlerde iktidara gelmektir. Bu da seçmeni kendilerini mevcut iktidardan daha başarılı bir olacaklarına ikna etmesi ile mümkün olur. Bunun yolu ise muhalefet rolünde gösterilen eleştiri performansının ne kadar doğru, haklı ve yapıcı olduğundan ve iktidarın yanlış politikalarına sunulan güçlü alternatiflerden geçmektedir.
İşte ne yazık ki Türkiye'de 19 yıldır AK Parti iktidarını ciddi anlamda sınamaktan yoksun, muhalefeti yalnızca mesele fark etmeksizin karşı çıkmak ve eleştirmek olarak kabul eden bir kör muhalefet sorunu bulunmaktadır. Bir diğer ifadeyle Türkiye siyaseti ülke, toplum veya devlet yarar ve çıkarlarını gözetmeksizin her şart altında eleştiren ve karşı çıkan bir muhalefet sorununa sahiptir. Bu sebepledir ki muhalefetin 19 yıldır devam eden iktidar özleminin sebeplerinden biri de haksız, hatalı ve yanlış eleştirinin doğrudan eleştiri sahibine zarar vermesidir.
İnsan Hakları Eylem Planı'na yönelik muhalefet kanadından gelen eleştiriler de söz konusu kör muhalefet refleksleriyle yapılmaktadır. Açıklanan metnin pratik uygulamaları da tasarlayarak güçlü bir yol haritası sunması, buna ek olarak oldukça nitelikli ve kapsayıcı olması, bunun da ötesinde muhalefetin sürekli olarak eleştirdiği temel ve hak ve hürriyet sorunlarını çözmek ve bu hakları güçlendirme hedefini ortaya koyması dahi bu adımın muhalefetin sığ eleştirilerinden payını almasını engelleyemedi.
Eylem planı ve bağcıyı dövmek
İşte muhalefetin kendilerinin de savunduğu yönde bir eylem planının açıklanmasının ardından oldukça negatif reaksiyonlar göstermesi ve plana yönelik oldukça sığ eleştiriler dile getirmesinin esas sebebi de eylem planının noksanlığı değil bu kör muhalefet alışkanlığıdır. Bu noktada sığ eleştiri ve yorumların bazıları şu şekildedir: "Sözde İnsan Hakları Eylem Planı", "19 yıldır insan hakkının olmadığının itirafı", "Avrupa'dan 1,2 milyon avro almak için masal yazıldı", "gündem değiştirme çabası", "inandırıcı değil", "Cumhurbaşkanlığı sistemi insan haklarıyla çelişiyor, önce o değişmeli", "Erdoğan muhalefet lideri mi?", "düzenlemeler kozmetik", "yeni bir şey yok", "1948'deki İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi'nin yeniden keşfi".
Burada da görüldüğü üzere muhalefet, eylem planının içeriğiyle ilgili somut ve yapıcı bir eleştiri yapmak yerine tamamen AK Parti ve Erdoğan karşıtlığı üzerinden negatif bir söylem geliştirmektedir. Ancak bu kör muhalefet tarzı sebebiyle hem eylem planının oldukça pozitif içerik, gündem ve hedefleri hem de yine muhalefet tarafından sıkça şikayet edilen ve toplum ve bireyler açısından oldukça faydalı olacak hukuki adımlar daha en başından itibarsızlaştırılmaktadır. Dolayısıyla muhalefet, sırf bağcıyı dövmek için üzümü kötülemektedir. Ancak bu itibarsızlaştırma sürecinden esas zararı gören eylem planı ve uygulamalarında faydalanacak toplum ve bireylerdir. Ne yazık ki Erdoğan ve AK Parti'yi eleştirmek adına yine toplumun ve bireylerin fayda ve çıkarları göz ardı edilmekte, içeriğine güçlü ve somut eleştiri getirilemeyen eylem planı, hazırlayıcıları ve uygulayıcıları üzerinden kör muhalefet tarzına kurban edilmektedir.
Türkiye'de toplum ve bireylerin çıkarlarını düşünen herkesin açıklanan İnsan Hakları Eylem Planı gibi temel hak ve hürriyetleri korumayı ve güçlendirmeyi amaçlayan tüm adımları memnuniyetle karşılayacağına şüphe yoktur. Bu noktada içerikle ilgili eleştiriler getirilebilir ve bu eleştiriler atılan adıma olumlu katkılar sağlayacaktır. Ancak bu adımları gündelik siyasetin anlık çıkar ve menfaatleri için sığ eleştiri ve yorumlarla itibarsızlaştırmak eleştirene fayda getirmeyeceği gibi atılan adımdan olumlu etkilenecek toplum ve bireylere zarar vermektedir. Dolayısıyla muhalefetin gözü kapalı saldırılarından iktidar değil bireyler negatif etkilenmektedir.