Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ABDULLAH İNCE

“Dindar Nesil” çöktü mü?

Kültür bir toplumun yüzyıllar içinde ürettiği birikimin görünen yüzüdür. Dolayısıyla toplumun inançları, değerleri ve tarihinden bağımsız düşünülemez. İslam,Türk toplumunun kültürüne, sosyal ilişkilerine öylesine nüfuz etmiştir ki "Türklük", Müslümanlıkla özdeş hale gelmiştir.

Hamuru İslam'la yoğrulmuş bir toplumda, gelecek nesillerin dindar olmasını beklemek doğal bir beklenti olsa gerek. Bu anlamda "dindar nesil" siyasi bir proje olmanın ötesinde toplumumuz için varlık yokluk meselesi, geleceğe güvenle bakabilmenin teminatıdır. Dindarlıktan ne anladığımız bu yazının konusu değil.

Din yorumumuzun oluşmasında, dini kurumların etkisi oldukça yüksektir. Bu sebeple yüzyıllardır devlet geleneğinin bir tarafında dini eğitim kurumlarımız vardır.

3 Mart 1924 yılında çıkarılan Tevhid-i Tedrisat Kanunu ile medreseler kapatılırken hemen imam-hatipler ve ilahiyat fakültesinin açılması bu konudaki sürekliliği gösterir. Çizgi dışı politik tercihleri bir yana bırakırsak, Cumhuriyet döneminde din eğitimi kurumlarının gelişimi hep pozitif yönde ilerlemiştir. Siyasi irade resmi din eğitimi kurumlarının yerine konacak başkaca alternatif olmadığını düşünmüş olmalı.

Ancak zaman zaman resmi din eğitimi kurumlarının imajı ile ilgili ilginç görüş, yorum ve haberler Türk medyasının bu önemin farkında olmadığını gösteriyor.

Bir "imaj çalışması" gibi görünen bu iddialara göre imam-hatip gençliği deizme kayıyor, ilahiyatlarda inançsızlık artıyor, dindarlık azalıyor. Güya bazı bilimsel çalışmaların sonuçları da bu iddialara delil teşkil ediyor. Buna göre Sakarya Üniversitesi'nde ve başka bazı üniversitelerde yapılan tezlerin sonuçları gençlerin dine ilgisinin azaldığını gösteriyor.

Şüphesiz bir metin "okuma biçimine göre" farklı anlamlar kazanabilir. Böylece "biraz çaba gösterildiğinde" aynı metinden farklı sonuçlara ulaşmak mümkündür. Niyetler ve temenniler devreye girdiğinde "aradığınız sonuca" ulaşmanız daha kolaydır.

Gerçekten ilahiyatlarda dindarlık azalıyor mu? İmam-hatip nesli deizme mi kayıyor?

Öncelikle bir konuda oranların arttığını iddia edebilmek için, elde geçmişe dair oranların olması gerekiyor. Dolayısıyla bu iddiaların hiçbiri bahsi geçen oranların geçmişe göre arttığını ortaya koyamıyor. Ancak bilimsel çalışmaların verileri, yüksek olduğu iddia edilen oranların da öyle olmadığını gösterecek düzeyde.

İşte İHL ve İlahiyat öğrencileri ile ilgili bazı tezlerin sonuçları:

Dilek Menküç, "Öğretmenlerin görüşleri ışığında liselerde deizm düşüncesinin fazla etkili olmadığı" sonucuna ulaşmış (s. 175).

Merve Harmankaya, lise gençliğinde deizm akımının başladığını söyleyemeyiz, yeni nesilde değişen şey inançtan çok algıdır diyor. Yazara göre karşımızdaki nesil deist değil sorgulayıp tartışan bir nesil. Yazarın bir başka tespiti de araştırmasına katılan İHL öğrencilerinde deizme hiç rastlanmaması (s. 58).

Abdüsselam Taluk, İHL öğrencilerinin tamamı Allah'a inanmakta ancak doğal olarak Allah tasavvuru konusunda farklılıklar bulunmaktadır tespitini yapmış.

Fatma Taşdemir'in çalışmasında, İHL 11. ve 12. sınıf öğrencilerinin yüzde 85'i dini kurallar yaşayışımı, tutum ve davranışlarımı etkiliyor diyor (s.53). Bu öğrencilerin yüzde 93,5'i Ramazan ayı boyunca orucumu tutarım demektedir. Kız öğrencilerin örnekleme dâhil olduğu dikkate alınırsa oran daha da yüksek olmalı.

İlahiyat fakültesi öğrencileri ile ilgili bazı çalışmaların verileri de şu şekilde:

Nurettin Korkmaz, yaptığı tez çalışmasında ateizmin ilahiyat fakültesi öğrencileri tarafından benimsenmediğini (s. 33) ayrıca öğrencilerin tamamına yakınının (yüzde 99,3) Hz. Muhammed'i kendisine rol model olarak gördüğünü ortaya koyuyor.

Firdevs Çalışkan'ın çalışmasında ilahiyat fakültesi öğrencilerinden oluşan katılımcıların yüzde 93,9'u "din Allah tarafından gönderilmiş dünya ve ahiret nizamıdır" derken yüzde 5,3'ü dinin çağdaş yorumu gereklidir diyor.

Araştırmacıların ulaştığı sonuçlar bu şekildeyken bilimsel çalışmalara göre "dine ilginin azaldığını, gençlerin –bilhassa İHL ve ilahiyat öğrencilerinin- deizmi seçtiğini" iddia etmek, bir tespit değil temenni, temenniden de öte belirli bir niyet taşıyan "ileri okumalar" gibi görünüyor.

Son bir not; İHL ve ilahiyat fakültelerinde verilen eğitim taklidi imandan tahkiki imana geçmek için sorgulamayı telkin ediyor.

Gençlerin tahkiki imana erişme isteği bizi neden korkutsun.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA