Pandemi sonrası eski günlere dönüş olmayacağını pek çok sektör kavradı. Ancak değişimin nasıl olacağını anlamak kolay olmayabilir. Bunun için müzik endüstrisindeki değişime göz atmakta fayda var. Yani tüketici, müzisyen, yayıncı arasında nasıl bir ilişki var? Şimdi hepsinde yaşanan değişime yakından bakarak, pandemi dönemi sonrasında yaşanacak değişimleri anlamaya çalışalım.
Müzik endüstrisi 'dijital bela' olarak gördüğü, MP3 adını duymaya başlayalı 30 yıl oldu. İnternet, müziğin dijital paylaşımını ve tüketimini katbekat artırdı. Hiç tanınmamış müzisyenlerin kendi ülkesinin dışına çıkmasını sağladı. MP3 indirme ve paylaşım sitelerinin yayılma hızı bir ara müzik endüstrisine ölümün soğuk nefesini hissettirdi. Aslında sanatçılardan ziyade müziğin patronlarının el değiştirmesi durumu olduğunu kısa sürede gördük.
Etiketsiz müzik paylaşım servisleri 1993 yılında başladı. İnternet Yeraltı Müzik Arşivi (Internet Underground Music Archive - IUMA), MP3 indirilebilen şarkıların ilk ücretsiz çevrimiçi müzik arşivi olarak piyasaya sürüldü. İmzasız müzisyenlerin kayıt etiketlerinden kaçınırken müzik paylaşmasına, kitleleriyle iletişim kurmasına ve müziklerini hayranlara dağıtmasına izin verdi. İmzasız sanatçılar satış gelirinden çok aradıkları şöhreti dijital müzikte buluyordu. Bu ücretsiz çevrimiçi arşiv, müziklerini pazarlamak için harika bir yöntemdi.
MÜZİĞİN PATRONLARI DEĞİŞİYOR
MP3'ün günah keçisi ilan edilmesi için 1999 yılını yani Napster'ı bekledik. Müzik endüstrisinin geleneksel patronları ölüm nefesini enselerinde hissedince dijital müzikle barış yapmanın yolu kısa sürede bulundu. Apple'ın kurnaz ve efsanevi kurucusu Steve Jobs, 2001 yılında duyurduğu müzik çalar yazılımıyla 1 dolara şarkı indirme fikrini müziğin patronlarına kabul ettirdi. Dijital müzik artık kendine yasal dayanak bulurken, plak, kaset ve CD krallarının ölümünü geciktirdi. iTunes, dijital müzik paylaşımıyla ölümü gören müziğin patronlarının sıtmaya razı olduğu teklifti. 1 dolara müzik indirme fikrini Steve Jobs daha iyi bir zamanda kabul ettiremezdi. Sonra zaman servisle tasarımın çekiciliğini bir araya getiren Apple lehine gelişti. Ancak kişiselleşen ve buluta çıkan müzik, müziğe yeni dijital patronlar kazandırdı.
KİŞİSELLEŞEN MÜZİK
2002 yılında Last.fm, dinledikleri parçaların ayrıntılarını kaydettikten sonra her kullanıcının müzik zevkine ilişkin ayrıntılı bir profil oluşturmak için bir müzik danışmanı kullanan bir platform olarak lansman yaparak dikkat çekti. Site çok sayıda sosyal özellik sunuyor ve kullanıcının favorilerine benzer sanatçıları öneriyordu. Müzik zevkini analiz eden bu teknoloji, mevcut akış hizmetlerinde algoritma öneren gelecekteki platformların atası olarak kabul edilebilir. Hatta sadece müzik servislerinin değil, Netflix önerilerinin altında da Last.fm'in parmağı olduğu söylenebilir. Böylece kişiselleşen servislerin ilk tohumu atılmış oldu. Bu belki de algoritma zekasıyla alışverişte Amazon'un da önünü açan bir gelişmeydi.
ÜCRETSİZ SERVİS
Ücretsiz ama reklamlı radyo servislerinin atası Pandora Radyo, dinleyicinin tercihlerine göre kişiselleştirilmiş radyo istasyonları oluşturmak için algoritmalar ve karmaşık bir şarkı sıralama programı kullanmak amacıyla 2005 yılında dijital vitrine çıktı. Bu, kullanıcıların reklamlarla ücretsiz olarak dinleyebilecekleri veya kesintisiz akış için ayda 10 dolar ödeyebilecekleri 'freemium model' denilen 'ücretsiz' kullanım modelinin ilk örneklerinden biriydi. Ücretsiz kelimesinin tırnak içinde olmasının sebebi, aslında hiçbir hizmetin ücretsiz olmadığının altını çizmekti. Yani kullanan kişinin profilinin pazarlandığı bir model söz konusu...
YENİ MÜZİSYENLER GELİYOR
Şimdi biraz da müzisyenler tarafından olaya bakalım. Aslında yeni müzisyenlerin gelmesi çok kolay değildi. Bir müzisyen adayının Unkapanı'nda kendisini keşfedecek insanı bulması filmlere bile konu olmuştu. Dijitalleşmeden sonra işler hemen değişmedi. Müzisyenlerin kolay, basit şekilde eserlerini paylaşacakları bir platforma ihtiyacı vardı. 2007 yılında Soundcloud, müzisyenlerin parçalarını ücretsiz olarak dağıtmalarını sağlayan çevrimiçi bir ses dağıtım platformu olarak piyasaya sürüldü. Myspace'teki müzik sayfalarına benzer daha sosyal bir bileşen ekleyen Soundcloud, sanatçıların ve hayranların iletişim kurmasına izin verdi. Müzisyenler, bir dosyayı basit bir şekilde yükleyerek hayranlarıyla müzik paylaşabiliyor ve dinleyiciler de şarkılarla ilgili geri bildirim bırakabiliyor. Yani tanınmamış sanatçıların ortaya çıkışı için harika bir platform oldu. Üstelik bu platformun listeleri altüst etmesine bugün bile şahit oluyoruz. Yine çevrimiçi bir müzik mağazası olan Bandcamp, daha küçük, bağımsız sanatçıların müziklerini paylaşmalarına ve kişiselleştirilmiş bir mikro sitedeki doğrudan bir kitleye satış yapmalarına olanak tanıyan bir platform olarak lanse edildi. Yani sanatçılar bir adım ileri gittiler. Mikro siteler ayrıca sanatçı bilgileri, sosyal medya bağlantıları ve ticari bağlantılar da sundu. Site, 2010 yılında plak şirketini bırakan ve bunun yerine Bandcamp'te satışa başlayan Amanda Palmer da dahil olmak üzere birçok sanatçı tarafından başarıyla kullanıldı.
MP 3 TELEFONLA 20 YIL ÖNCE BULUŞTU
2000 yılında piyasaya sürülen Siemens Mobile SL 45 sayesinde telefonda ilk bellek kartı (32 MB) ve MP3 çalar ile tanıştık. Bir yıl önce Samsung da MP3 çalar konusunda ilk adımı atmıştı. Aslında Güney Kore ve Tayvan merkezli markaların yükselişi bu dönemde oldu. Çinliler ise 2000'li yılların ikinci yarısını bekleyecekti. Siemens Mobile hızlı giriş yaptığı pazardan aynı hızla çekilirken Apple, iPod ve iTunes ile hayran kitlesi yaratan tasarımlarına 2007 yılında iPhone ile devam edecekti. 2008 yılı ise müzikte başlayan 1 dolara şarkı indirme mantığını Apple yazılımlara uyarlayarak AppStore ile uygulama yazılımı marketinin doğuşuna tanıklık etmemize sebep oldu.
İNDİRME, BULUTTAN DİNLE
2009 yılında Spotify, müzik korsanlığının üstesinden gelmek için yeni bir yola girdi. Platform, kullanıcıların dinleyecekleri sonsuz bir müzik kataloğu sunuyordu. İndirme başına ödeme almak yerine, sanatçılar şarkıları her online olarak dinlendiğinde telif hakkı ödemesinin bir kısmını alacaklardı. Spotify'ın iş modeli, Spotify'ın ücretsiz sürümünde yayınlanan reklamlardan ve Spotify'ın reklamsız Premium hizmetine erişmek için yapılan abonelik ücretlerinden elde edilen geliri artırmaya dayanıyordu. Yani bulut teknolojisini kullanarak müzik servisi modeli kuruldu. Şu an yerli müziğin çoğunlukla dinlendiği pazarda da Türk Telekom Muud gibi yerli servisler de bulunuyor. Sanatçılarla birebir ilişki kuran bu Muud gibi servisler yerel talebin güçlü olmasından da destek alarak hizmetini yaygınlaştırıyor.
GÜRÜLTÜYÜ UNUTTURAN KABLOSUZ KULAKLIKLAR
Akıllı telefon üreticileri fotoğraf makineleri yetmezmiş gibi, kablosuz kulaklık konusunda da hızla mesafe aldılar. Apple, Air Pods Pro ile sahneye son müzik oyuncağını çıkardı. Huawei FreeBuds 3i, kapalı tasarımı ve yenilenen aktif gürültü engelleme özelliği ile gelen ürünüyle yanıt verdi.
Huawei FreeBuds 3i'nin kulaktan taşan daha uzun ayakları ve daha uzun şarj kutusu var. Ergonomik tasarımlı gövdesiyle Huawei FreeBuds 3i yüksek kaliteli ses ve etkileyici aktif gürültü engelleme deneyimini bir arada sunuyor.
Huawei FreeBuds 3i, iki adet dışarı bir adet de içeri bakan entegre mikrofonları yardımıyla benzersiz bir gürültü engelleme teknolojisi sunuyor. Dışarı bakan mikrofonlar dış gürültüleri algılayıp buna göre aktif gürültü engelleme sinyalleri üretirken, kulak içine bakan mikrofon ise kulak kanalında hâlâ var olan gürültüleri algılayıp aktif gürültü engelleme özelliğini daha da geliştiriyor. Bu şekilde FreeBuds 3i, 32dB'e kadar olan arka plan gürültülerini engelleyebiliyor. Bu yeni gürültü azaltma teknolojisi sayesinde kullanıcılar hem müzik dinlerken hem de telefonda konuşurken kristal berraklığında sese ulaşabiliyorlar.
Bütün Huawei cihazlar arasında anında bağlantı sağlayan gelişmiş sistemi, FreeBuds 3i'nin şarj kutusunun kapağı açıldığı anda çalışıyor. Telefon ekranındaki bildirim ile anında bağlantı kurulan kablosuz kulaklıkların o sırada ne çaldığı ve ne kadar şarjının kaldığı da bildirim ekranında görülebiliyor.
Kullanıcının her hareketine uyum sağlaması için tasarlanan Huawei FreeBuds 3i'nin yüzeyleri dokunmatik sensörler ile donatılmıştır. Kulaklık yüzeyine çift dokunarak müzik veya arama fonksiyonlarını başlatabilirken, uzun dokunarak aktif gürültü engelleme özelliğini devreye alabilirsiniz. Ayrıca kulaklık kulaktan çıkartıldığında müzik otomatik olarak duruyor ve geri takıldığında kaldığı yerden devam ediyor.