Apple'ın efsanevi ismi ve kurucusu Steve Jobs'ın bir sözü var: "İnsanlar dik duran ekranlara dokunmak istemez." Bu söz Apple'ın dokunmatik ekranlı dizüstü bilgisayarlara niye sıcak bakmadığını ortaya koyuyor. Çünkü, kullanıcılar için dokunmatik çubuğun yeterli olduğunu düşünüyorlar. Düşündüğünüzde insanın elini her defasında yer çekimine karşı koyarak kaldırması doğal bir davranış değil. Yazma ve dokunma eylemi için klavyenin seçilmesinin bir mantığı olduğunu söyleyebiliriz. Biz de bu durumu Poltio'nun anketiyle insanlara sorduk.
Her yıl küçük bir makyajla aynı model dizüstü bilgisayarların güncellenmeyeceğini iyi bilen Apple, epey nazlansa da, sonunda dokunmatik çubuğa sahip yeni MacBook Pro'yu sahneye çıkardı.
Ben de 17 gün kullandığım, 13 inç ekranlı MacBook Pro'nun parmaklarımın ucunda bıraktığı deneyimi paylaşayım. Uzay grisi renkli 13 inç MacBook'u, kutusundan çıkardığımda ilk olarak tasarımı dikkatimi çekiyor.
Rengiyle otomobili çağrıştırsa da iPhone, bu renkleri MacBook Pro'yla bütünleştiriyor. İçindeki pelur kağıdını, ekranın çabuk kirlenmesine bir çözüm bulana kadar yanımdan ayırmadım. Eşeğe semeri ağır gelmez hesabı, bir kilodan biraz fazla olan ağırlığıyla da Pro sınıfı dizüstü beni yormadı, üzmedi.
ŞARJI YANIMDA TAŞIMADIM
MacBook'un kutusu da kendisi de az yer kaplıyor. Ama kendisinden biraz irice olan şarj cihazı beni şaşırttı. Ancak 12 inç MacBook'un şarjını kullanmaktan çekinmedim.
Bir kere denedikten sonra çantada küçük olanı taşımaya karar verdim. Evden işe giderken şarjı yanıma almadım. Seyahatte küçük olan MacBook şarjını taşıdım. İyi de yapmışım. Çünkü çantada daha az yer kapladı.
İlk gün tam şarj ettikten sonra ne olur ne olmaz diye güç kablosunu da yanıma aldım. Ancak sonrasında onu da yanımda taşımama gerek kalmadı.
Ancak asıl pil testini Los Angeles uçuşunda yaptım. Uzun uçuşlarda internet bağlantısı olduğundan müzik ve video izlememe rağmen uçuşun yarısında, şarjın yarısından biraz fazlası tükenmişti.
Yani yolculuk sonuna kadar idare etmesi zordu. Uykuya dalarken kapağını açık unuttum. O da istediğim sürede uyku moduna geçti. Uyandırmak için parmak izi okuyucusunu kullanmak işimi kolaylaştırdı. Parmak izi okuyucusu her seferinde şifre kullanma derdinden kurtardı. Dokunmatik çubuk, şık görüntüsüyle oldukça cazip. Uyumlu uygulamalarda daha formda davranıyor.
Safari kullanırken favori sitelerimi tek dokunuşla açma şansı sunuyor. YouTube izlerken değil, Apple uygulamalarında çubuk özelleşti. Çok fazla uygulamada kullanma şansı bulamadım. Ancak fotoğraf ve video uygulamalarında işimi çok rahatlattı. En sevdiğim yanı ise klavyenin hızlı yazmaya olan yatkınlığı.
En çok beğenilen özellikleri
Kullanıcıların kanaatini öğrenmek için Poltio'nun anket platformuna katıldım. Önce en çok beğenilen özellikleri sordum. Üç gün içinde anketi 640 kişi yanıtlamıştı. Sonuçlarda ilk sırada dokunmatik çubuğu göreceğimi düşünürken bir sürprizle karşılaştım. Yüzde 40'lık oranıyla birinciliği uzun pil ömrü almıştı. İkinci sırada yüzde 27.7 ile grafik ve işlemci hızı geldi. Dokunmatik çubuk (Touch Bar) ise yüzde 17 ile üçüncü sırada yer aldı. Dokunmatik dörtgen ise sonuncu sıradaydı. Demek ki insanlar dokunmatik çubuğu deneyimlemeden methiyeler düzmek istemiyor. Yani uygulamaların sayısı arttıkça insanların bu konuya daha olumlu bakacağı kesin.
Her yıl küçük bir makyajla aynı model dizüstü bilgisayarların güncellenmeyeceğini iyi bilen Apple, nazlansa da, dokunmatik çubuğa sahip MacBook Pro'yu sahneye çıkardı
Fiyatını beğenen yok
Anketin ikinci sorusu ise, yeni MacBook Pro'da en beğenmediğiniz özellikler oldu. Tahmin edeceğiniz gibi yeni MacBook Pro'nun en beğenilmeyen yanı açık ara fiyatı oldu. USB-C girişi veya dokunmatik ekranı kafaya takan pek yok! 13 inç MacBook Pro'nun satış fiyatı 7 bin 200 TL'den başlıyor. 15 inç versiyonunun üst düzey özelliklerle olan fiyatı ise 12 bin TL'ye ulaşıyor. Bu duruma doların yükselişinin de tuz biber ektiğini söyleyelim.