Mitolojide 'Media' abidik gubidik sihirler yapıp insanları kandıran büyücünün adıdır. Kendisine, antik zamanların gördüğü en yaygaracı cadı da denir...
Günümüz medya dünyasındaki kirlenme, çürüme ve çöküş ayyuka çıkınca düşündüm de bu yeni bir şey değil, bildim bileli var.
Ama daha çok fısıldamalar, dedikodular şeklinde idi. Çocukluğumda Bakırköy'de Uğur Dündar hakkında neler söyleniyordu, neler. Sonra büyüdük ve başka kulvarlar açıldı. Para dolu valizlerle yakalananlar, haber yapmak için alınan balyalar. Siyasilerle pazarlık yapanlar. Halkla ilişkiler şirketlerinin ünlü gazetecilerin köşe yazılarında isim geçirtmek için ücret tarifeleri. Kimine bizzat tanık olduk, kimi karanlıkta, şehir efsanesi düzeyinde kaldı. Zaten patlayan skandallar da aman genişlemesin diye örtüldü, unutuldu gitti.
90'lı yıllar böyle şeylerle doluydu. Eroin laboratuvarının peşinde iki muhabir mesela yok oldu! Önce katili bulana ödül kondu, sonra ne olduysa birden susuldu! Bu hikâyeyi İndiragandi romanımda yazdım...
Medya öyle bilinmez ilişkiler içindeydi ki sevilen bir gazeteci-yazar güpegündüz bacağından vuruldu da, basın dünyasından tek ses çıkmadı. O dönemin 'delimsi' ve de ünlü haftalık Aktüel dergisinin genç kalemleri dışında...
Yani bizdeki medya rezaletlerinin miladı 90'lardır desem yalan olmaz.
***
Her şeyi ve herkesi eleştirme, belirleme hürriyeti isteyen gazeteci, okların kendine dönmesinden haz etmez. Mesleki tutuculuğu öyle bir seviyedir ki sağlam bir eleştiri esnasında şirretliğin daniskasını yapar yapmıştır. Arşivler böyle patavatsızlıklarla doludur.
Siyah beyaz yılların entelektüel birikimleriyle zevklenen köşe yazarı atışmaları maalesef epey geçmişte kalmıştır. Zamanımızda polemik denen fikir savaşı 500 kelime ile filan, haddini hududunu bilmeyen yarım akıllıların tekme tokat ve kazma sapıyla yaptıkları kör döğüşüne benzer.
Bunun nedeni nedir derseniz, aydınların medya dünyasından çekilmeleridir diyebilirim size. Zaten ilim irfan çizgisini izleyen münevverleri medya da istememektedir. Belki kenar köşede kalmış birkaç kalem müstesna...
Ama en önemlisi astronomik rakamlarla gazetecilik yapanların kendilerini kapattıkları sırça köşklerdir. Öyle akıl almaz maddi zenginliklerdir, öyle paralardır ki bunlar, kaybetme korkusu dilleri felç eder. Etmiştir...
***
Televizyonlarda, yazılı basındaki derin sıkıntı bundan dolayıdır. Genç insanların hızla bu mecraları terk etmesi bundan. Twitter tekrarı olan bu trolleşmiş kültür canlı, geliştirici bir düşünce zenginliği yerine homurdanan bir yetersizlik olarak insanların ilgisini hızla kaybediyor.
Basındaki kültür sanat sayfalarının, eklerinin kalkması, derinlikli zihin açan bakışlara burun kıvrılarak bakılması hep 90'ların işidir, orda başlamıştır.
Benim anladığım; medya hakkında sağlam bir özeleştirinin, bir muhasebenin saati çoktan çalmıştır. Fakat saatin de çala çala pili bitmiştir!
***
Öte yandan Financial Times'ın yayınladığı tahrif edilmiş fotoğraf rezaleti şunu gösterdi: Bu adamlar gerçekten Türkiye'den tırsıyorlar. Medya üstüne tefekkür eden batılı düşünürleri bile utandıran bu ergen-trol öfke ülkemizin nasıl bir kıskançlıkla izlendiğini de ortaya çıkardı.
Pasif savaşların ideolojik aygıtı olarak medya üzerine düşünmeli. Ama bir 'yakın gelecek devi' olarak önce kendinle yüzleşen, kendi özgün medya ahlâkını kotarmış bir ülke olmalı...
***
Anadolu mitolojisindeki adıyla Media'ya ya dönersek onun bir sihirbaz olduğu ve bütün zehirleri bildiği söylenir. Öyle oyunbazdır ki, sevdiği kişi için kendi abisini, babasını, ailesini tongaya düşürür! Sihirli flütüyle peşine takılanları hipnotize edip dipsiz bir kuyuya indirdiği ve orada uyuttuğu rivayet edilir.
Bu noktada sorulması gereken soru bir ihtimal şudur:
Çağımızda Media'nın sevgilisi kimdir?..