Pratisyen bir Doktor, PKK'nın öldürdüğü doktor için "Öldürüldüğüne çok sevindim. Cahil biri eksildi dünyadan" diyor. Sonra gelen tepkiler üzerine "hesabım hacklendi, ben yazmadım, adım bu olaya karıştığı için üzüntülerimi bildirir, TR halkından özür dilerim" şeklinde sahtekârlıkta ışık hızını geçiyor. Korkak ve sinsi bir fıtrat. Omurgası deforme, bir alt-insan...
Bodrum'da kıyıya vuran Suriyeli çocuğun cesedi sadece Avrupalıların, Amerikalıların Esed ikiyüzlülüğünü suratlarına vurmadı. HDP'si, CHP'si, Suriyeli mültecilere kin kusan sol-faşolar, hadsiz bir mutant olarak Özkök filan hepsi. Ülkesini taş devrine döndüren Esed'le hatıra fotoğrafı çektiren ne kadar timsah varsa şimdi günah çıkarma seanslarında. Ama boşuna. Kuyrukları kısıldı halkın gözünde.
"Batıcıların" sırtını döndüğü bir katliam gerçeği olarak, Silvan'da mayına basan minik Fırat'ın babası Sabri Simpil'le birlikte söylersek eğer: "Çocuğum paramparça oldu. Buralardan İslam gitmiş!"
Sağduyuları kadar haysiyetlerini de kaybetmiş ex aydınlara misal, bir Mithat Sancar utanmadan "PKK olgun davrandı" diyebiliyor. CNN'de, genç çocukların cesetlerinin üstüne basmış, paçalarına kan sıçramasın diye sıvayarak.
Ne aydın ama! İnsanı bunların içinden çekip almışlar. Boş bir kabuk kalmış geride.
Başörtülü bir hanım bakana yapılan linç bütün insaf sınırlarını aşmış. Söylemediği sözler üzerinden vuruluyor, alay malzemesi yapılıyor. Bunu yapanlar kadın eşitliği-özgürlüğü aktivistleri üstelik.
Kadınlık ölmüş buralarda!
Aynı kadınlar daha önce Sümeyye Erdoğan'a yapılan edepsizliğe göz yummuş 'onu kadın olarak görmüyoruz' demişlerdi. Kadın olmak için canavar olmak gerekiyor demek ki.
"Eğitim bilimleri, tekno-psikoloji ve aile eğitimi alanlarında çok sayıda ulusal ve uluslararası yayınları bulunan bir akademisyenim. Bu alanlarda en fazla atıf alan hocalarından biriyim. Tüm bunları göz ardı ederek kariyerime, kadın ve insan kimliğime aykırı olarak mesnetsiz ve sığ iddialar üstelik kadına karşı ayrımcılık içeren bir üslupla dolaşıma sokuldu." Diye itiraz eden Ayşe Gürcan'ı kimse duymuyor. Karşısındakiler kadın kabuğunda insan taklidi bir şeyler herhalde diye geçiriyorum içimden...
Yine Diyarbakır'da AK Parti Gençlik Kolları eski başkanı Yunus Koca işyerinde silahlı saldırıya uğrayarak öldürülüyor. Türkiye Cumhuriyeti Emniyeti psikopat katilleri yakalıyor. Hani o "diktatörün polisleri" var ya, onlar! PKK sevişgenleri fırsattan istifade terör aklaması için yırtınıyorlar.
Ne yüzsüzlük, ne ahmaklık.
Yunus Koca'dan geriye kalansa kimin insan olduğunu gösteriyor bize: "Ne güzel bahar gelecekti memleketime. Karadeniz Dağları'nda Horon tepecek; Cudi'de halaylar çekecektik beraber..."
Ve Akdeniz'de kuşlar gibi ölüp giden gariban Müslümanlar ve cehennemden kaçan esmer insanların Avrupa kıyılarında batırılan kayıkları...
Kalp yerine 'çip' takmış AB robot bürokratları. Çöken Yeni Roma'nın modern Vandalları ile vicdan karşı karşıya.
Ardından "Sarayın savaşı" diye höyküren beyni alınmış yobaz bir mutasyon... İnsanın haykırası geliyor bu evrimin alt seviyelerinde kalmış 'Alzaymır' hastalarına:
AK Parti hükümeti ve Erdoğan Türkler, milliyetçi ve laik-Kemalist kesim olmak üzere halkların kahir ekseriyetine çözüm sürecini zaman içinde kabul ettirebilen ve bunun yanı sıra %70- 80'lere varan halk desteği ile süreci başlatabilen tek siyasi güç ve iradeydi. Çözümün şiddet ve silah yolu ile değil, diyalog ve müzakere ile olacağını halka en iyi anlatan siyasi iradenin adıdır Erdoğan...
Dünya 5'ten büyük diye BM'nin sömürgeci yapısını ortaya seren, maskeleri düşüren, 2 milyon mülteciye elini uzatan adamın adıdır...
Duyarlar mı? Hayır...
Boynuzları hışımla bilenmiş Bizon Biraderlerin paralel ekranlarına çıkıp ahkam kesmelerine bakarsak anlarız aslında durumu:
1000 yıl sürmesi beklenen 28 Şubat foslayınca, Küresel Efendiler deşifre olan Ergenekon Gladyosu'nu oyundan çıkarıp yerine, eteklerinin altındaki Fethullahcıları koymaya karar verdiler. Ve 2. Cumhuriyetçi Bizonlar bu geçişi kazasız belasız sağlama işine memur edildiler. Tabii "deli cesareti olan birine" toslayana kadar! Mesele o!
Batının paralı askerleri de, Bizonlar da o nedenle homur homur...
Ateş altında bir ülkede denizin derinliklerine bakıyorum. Bir denizanası muhteşem kanatlarını açıyor bana! İçinde küçük ışıklar yanıyor. Selam veriyorum ve soruyorum: "Nasıl olacak bu iş?"
Işıl ışıl bir kanaviçe gibi öyle bir açılıp kapanıyor ki! Bir ana kucağına benzetiyorum onu.
"Ya insan olamamışlarla, çocukları denize atanlarla, insana, insafa, kendi halkına düşman, katillere âşık olmuş zavallılarla ya da insanlarla yürüyeceksin" diyor. "Ara çözüm yok. Örtbas bitti!"
Ne denizanasıymış be diye geçiriyorum içimden.
Bir denizanası kadar onurlu olmak var bu hayatta...