7 Ocak 2016
Orhan Veli erken öldü. Oktay Rifat ve Melih Cevdet uzun yaşadılar. Önce Rifat gitti, en son Anday. İkisi de şiirlerini değiştirdi. Hem de kaç kez. Orhan Veli ise daha yaşadığı günlerde ilk çıkışının çok ötesinden şiirler yazmaya başlamıştı.
Ama ben onların şiir çabalarının başlangıcında, hiç değilse 1950'lere geldiklerinde, ileride yapacaklarının nüvelerini görüyorum, şimdi geriye baktığımda. Melih Cevdet'te daima daha 'analitik' bir tutum vardı. Bu tavrı, onu bir düşünce insanı olmaya götürdü.
Anday 2002'de vefat etti. Öldüğünde, Türk şiirinin en çarpıcı yapıtlarını bırakmıştı. Ama şurada itiraf edeyim, o şiir üstünde çok düşünmüş birisi olarak, Melih Cevdet şiiri, küçük bir grup dışında, hiç sevilmedi Türkiye'de. Kolları Bağlı Odysseus'tan sonra yazdıklarını Türk şiirinin dönemeci olarak gördüğümü ve neden böyle düşündüğümü şimdi yeni baskısı çıkan Türk Şiiri, Modernizm, Şiir isimli yapıtımda çok uzun anlattım. Dağlarca gibi, hatta ondan da farklı, çok evrensel bir şiir kurdu.
Ama Melih Cevdet bir edebiyatçı- düşünürdü. Düşünce insanı veya düşünen insan olması şiirinde belirleyici bir rol oynadı. Ciltler dolusu denemeleri düzyazımızın, deneme yazarlığımızın en verimli, en dirimli, en güçlü metinleridir. Türkçesi, Ataç sonrası dilin en yüksek doruklarındandır. Ama bir özelliği var. Hiç 'felsefeci' pozları takınmadı.
İÇTEN VE LİRİK
Bu onun felsefeden anladıklarına da, analitik düşüncesine de aykırıydı. Anday da Ataç gibi irdeleyen, soru soran, eşeleyen, snopluğa tepeden tırnağa karşı bir adamdı. Kanonik doğruları, postülaları öne sürüp, budur deyip işin içinden çıkmayı hiç istemedi, düşünmedi.
Düşünce insanı olmayı şiirinin hizmetine verdi. Bu yüzden düzyazısı da, şiiri de her zaman içten ve lirik kaldı. Bildiği kadarını yazdı. Bilmediğini de şiiriyle aşmayla çalıştı. Onun şiiri hayat, doğa ve nesneler karşısında bilmediklerimizi anlamanın, sezmenin bir aracı, bir yoludur.
Everest Yayınları bir süre önce dergilerde kalmış şiirle ilgili söyleşilerini bir araya getirdi, Dakika Atlamadan adıyla. Şimdi de şiir hakkındaki yazıları: Şiir Yaşantısı. (Tezi de Melih Cevdet üstüne olan Yalçın Armağan derlemiş.) Bu kitap tematik bir derleme olduğundan yazarın kitaplarına girmiş ve dergilerde kalmış şiir hakkındaki yazıları bir araya getirilmiş.
Yıllarca okudum Melih Cevdet'i. Çoğu insan onun Cumhuriyet'te cuma günleri yayınlanan yazılarını heyecanla beklerdi, ben de beklerdim. O yazıları, haftanın son gününe erişmenin armağanı olarak okurdum.
Sonra da denemelerini toplayan kitaplarında okudum. Hâlâ da, şöyle bir sabaha karşı uykum kaçtığında, kitaplığın Türk edebiyatı, denemeler bölümünde eşelenirken okuyorum. (En son büyük oyun yazarımız Mehmet Baydur'un, Anday'ın anılarını anlattığı Akan Zaman Duran Zaman isimli kitabını ne çok sevindiğini düşündüm) Anday, evrensel bir kültür bireşimine ulaşmıştı. Bizde hümanist düşüncenin son taşıyıcılarındandı. Ama kaba, çıplak, çiğ bir hümanizma değildi onunki. Çok sindirilmiş bir Batı kültürünün özümsenişiydi. Hiç öyle dudak kıvrılmasın, Doğu edebiyatını, kültürünü, sezgisini de derinlemesine bilirdi. Şiiri o birikimin bence en özgün sentezlerindendir.
Anday'ın görüşlerini tartışacaklar çıkabilir. Çıktı da. Önemli olan Anday'ın dünyaya o mercekten yani hümanist, kültür odaklı bir mercekten bakmasıydı. Bu, Türkiye'de artık neredeyse hiç görülmeyen bir durum.
Şiir üstüne yazıları, evet, elbette, şiir üstüne. Ama o yazılarda şiiri aşan, şu söylediklerimden süzülmüş, damıtılmış daha ileri giden bir boyut var. Gerçek bir hazine bu kitap. Hele dergilerde kalmış yazılarına erişmek bir mucize.
Geçen yıl 100. doğum yıldönümü kutlandı Anday'ın. Bence doludizgin yaşıyor.