Nasıl ki; İstiklal Harbi öncesinde ilk kurşun, 19 Aralık 1918'de şimdi Hatay ili sınırlarında olan Dörtyol ilçesinde atıldıysa, bu kentimizin bir diğer ilçesi İskenderun'da da ilk kurşun Kurtuluş Mahallesi'nde 1919 yılında atıldı. Tevekkeli değil mahalleye 'Kurtuluş' adının verilmesi. Bu mahallede Şehit Oğuz Yener Caddesi'ndeki mütevazı bir evde 19 Eylül 1965'te doğan çocuğu -Uğur Şahin'i- şimdi tüm dünya konuşuyor. Elbette beraber çalıştığı eşi Özlem Türeci ile birlikte…
Bugüne kadar üretilmiş en iyi Kovid-19 aşısını bulan 'dünyaya bedel' iki Türk'ten biri olan Uğur Şahin, dört yaşına kadar ailesiyle birlikte anneannesinin evinde yaşadı. Babası İhsan Şahin Köln kentinde Ford fabrikasında çalışacağı için dört yaşındaki Uğur da ailesiyle birlikte Almanya'ya göç etti. Sene 1969'tı. Malum, o zamanlar 'Alamancılık' moda idi.
Uğur Şahin'in hayali doktor olmaktı. Baba İhsan Bey ve anne Kadriye Hanım, dönemin şartlarında bir gurbetçi ailesi için zor olanı başardılar ve oğullarını okuttular. Uğur Şahin, Köln Üniversitesi'nde tıp okudu. Eğitiminden sonra Hamburg'daki Saarland Üniversitesi'nde çalışmaya başlayan Şahin, burada öğrenci olan Özlem Türeci ile tanıştı. (Uğur Şahin, Saarland Üniversitesi Hastanesi'nde sekiz yıl çalıştı, ardından 2000 yılında Mainz Üniversitesi'ne girdi ve burada 2006 yılında profesör oldu.)
ÖNCELERİ 'RAHİBE' OLMAK İSTİYORDU
Özlem Türeci, 1967 Lastrup doğumluydu, ama onun ailesi de Rize'nin Fındıklı ilçesinden Almanya'ya göçmüş bir gurbetçi aile idi. Türeci'nin babası, hastalarına karşı müşfik bir doktordu. Türeci de babası gibi insanlara yardım etmek istiyordu, ama çocukluğunda ve ilk gençliğinde tıpçı değil, 'rahibe' olmayı istiyordu. (Yetiştiği çevreden etkilenerek kapıldığı bir çocukluk hevesiydi bu sadece.)
Türeci, bunu Alman dergisi Impulse'a 2011'de verdiği röportajda söylüyor. Doktor olmaya sonradan karar vermiş.
İmmünolog ve onkolog Uğur Şahin ile İmmünolog Özlem Türeci 2002 yılında evlendiler. Özlem Türeci o sıralar, Mainz Johannes Gutenberg Üniversitesi Tıp Merkezi'nde çalışıyordu. Çiftin, bir kız çocuğu oldu. Şimdi ilk gençlik evrelerinde.
ADINI MİTOLOJİDEN ALAN ŞİRKET
Uğur Şahin 2001 yılında Ganymed adlı bir şirket kurdu. Şirketin isminin ilham kaynağı, bugünkü Kaz Dağları'ndan Olimpos'a şarap hizmetçisi (bir tür antik sommelier!) olarak kaçırılan Ganimedes adlı mitolojik bir karakter. Bu, aynı zamanda Alman şair-yazar Goethe'nin meşhur şiirinin de ismi. Ayrıca Türkçe ganimet kelimesini de çağrıştırıyor.
Bu şirket kanser immün terapisini geliştirdi ve bu proje sayesinde 2016'da Astella Pharma tarafından 1,4 milyar Euro'ya satın alındı. Şahin-Türeci çifti, bu şirkette kanserli hücreyle sağlıklı hücreyi birbirinden ayırıp, kanserli hücreyi yok eden bir aşı buldu. Çift, göğüs, kalınbağırsak, akciğer, pankreas, prostat ve cilt kanserinde hastalıklı hücrelere karşı savunmaya geçen antikorlar üzerinde çalışma yürüttü.
Uğur Şahin, 2019'da İran'ın bilim ve teknoloji dalında Müslümanlara verdiği 'Mustafa Ödülü'nü aldı.
Uğur Şahin'in Kovid-19 öngörüsü, New York Times'ta David Gelles tarafından 10 Kasım kaleme alınan makalede şu cümlelerle anlatılıyor:
"İki yıl önce Uğur Şahin Berlin'de bir konferansa katıldı ve cesur bir öngörüde bulundu. Pek çok enfeksiyon hastalığı uzmanın önünde konuşurken kendi şirketinin bir global pandemi halinde hızlıca aşı geliştirebilecek RNA teknolojisine sahip olduğunu söyledi. O sıralar Şahin ve şirketi sınırlı bir çevrede biliniyordu. Şirketi karısı ile birlikte kurmuştu. O zamanlar Kovid-19 yoktu ama Şahin'in sözleri kâhinceydi."
'İKİ ÇILGIN TÜRK'ÜN GATES'LERE İHTİYACI YOK!
Şahin ve Türeci çifti, 2008'de Avusturyalı onkolog Christoph Huber'in de ortak olduğu BioNTech adlı bir şirket kurdu. Şirket, Eylül 2019'da Bill ve Melinda Gates Vakfı tarafından HIV ve Tüberküloz tedavisi için 55 milyon dolar fonlandı. Şirkette Bill Gates'in de yüzde 18'lik hissesinin bulunduğu belirtiliyor. (Gates de her işe 'maydanoz' olmasa olmaz! Şahin-Türeci çiftinin Gates'e ihtiyacı yok. Hele de bu aşamadan sonra… Birlikte yürümemeleri kendilerinin hayrına olur.)
Şahin ve eşi, NYT makalesinden anladığımız üzere Koronavirüs pandemisinden önce bunun gerçekleşeceğini öngörerek 25 yıldır geliştirdikleri yöntemle derhal aşı çalışmalarına başlamak gerektiğine karar vermiş.
İlk çalışmalar, Ocak ayında Uğur Şahin'in The Lancet adlı bilim dergisinde 'Çin'deki esrarlı Koronavirüsü' başlıklı makaleyi okumasından sonra başladı. Şahin, bu makaleyi okuduktan sonra ekibi ile birlikte 'Işık Hızı Projesi' adlı proje için düğmeye bastı. Şahin, çalışmalara başlarken ekibine, "Yeni misyonumuz bu virüsü yenmek. Bu, insani bir görev" dedi.
BioNTech bünyesinde 500 kişilik ekip vardı. Bunlardan asıl çekirdek ekip olan 40 kişi hafta sonları da dâhil 11 ay boyunca hiç ara vermeden çalıştı.
Uğur Şahin, Mart ayında Pfizer'den Kathrin Jansen'ı aradı ve Kovid-19 için mRNA teknolojisini kullanarak aşı üretimiyle ilgilenip ilgilenmediklerini sordu. O da, "Uğur, bir de soruyor musun, elbette ilgileniyoruz" yanıtını verdi. Bunun üzerine şirket ABD merkezli Pfizer'ın da desteğini almaya başladı.
Şahin, "Dünyada bizim yaptığımızı bu hızda yapacak imkân ve kapasiteye sahip şirket sayısı fazla değil. Dolayısıyla bu bir fırsat değil, bir vazifeydi. Çünkü ilk aşı üretebilecekler arasında olabileceğimizi anladım" diyor.
TÜRKİYE İLE DE PROTOKOL YAPILACAK
Bu özgüven ve inançla yürütülen çalışmalar kapsamında Şahin-Türeci çifti, 20 ayrı aşı üretti. Bunlardan daha önce geliştirdikleri mRNA teknolojisiyle üretilmiş olanı (BNT162B2), yüzde 90 olumlu sonuç verdi. BNT162B2, bugüne dek altı ülkede 43 bin 538 kişi üzerinde test edildi.
Aşının denendiği ülkeler arasında Türkiye de var. (Diğerleri ABD, Almanya, Brezilya, Arjantin ve Güney Afrika.) Veriler gösteriyor ki aşı, ikinci dozdan sonra tam koruma sağlıyor.
Şimdi sıra aşının seri üretiminde. Bu yılın sonuna kadar 50 milyon doz, 2021 sonuna kadar ise 1,3 milyar doz aşının üretilip dağıtılması hedefleniyor. Her insan iki doz aşıya ihtiyaç duyacağı için bu sayıları ikiye bölmek gerektiğini hatırlatalım. Avrupa Birliği, aşıdan 200 milyon, Japonya 120 milyon, ABD 100 milyon ve Birleşik Krallık da 30 milyon doz sipariş etti.
Tek sorun aşının soğukta depolanması meselesi. Buna imkânı olmayan ülkeler tedirgin. BioNTech CEO'su Prof. Uğur Şahin, ürettikleri aşının -70 derecede saklanması gerektiğini söylüyor. Aşının normal buzdolabı sıcaklığında beş güne kadar hayatta kalıp kalamayacağı da araştırılıyor. (Toz şeklinde dağıtmak da bir seçenek olarak görülüyor.)
Türkiye, öncelikli olarak
-önümüzdeki yılın ilk aylarından itibaren- aşıya ulaşan ülkelerden olacak. Geçtiğimiz günlerde Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, Uğur Şahin'le bu konuyu görüştü.
Uğur Şahin, "Sağlık Bakanlığı ile protokol sağlarsak 2021'in ilk üç ayında Türkiye'ye de aşı dozlarını getirmeye imkân olur. Türkiye için de yeterince aşı ayırmayı istiyoruz" diyor.
'TÜRKOFOBİ'YE KARŞI PANZEHİR
Fransız haber kanalı LCI, BioNTech firmasının sahibi Türk çifti, radyoaktiviteyi bulan Nobel ödüllü Fransız çift Pierre ve Marie Curie'ye benzetti.
Aşının bulunmasından sonra BioNTech'in piyasa değeri 21,9 milyar dolara erişti. Şahin ve Türeci bugün Almanya'nın en zengin 97. kişisi. Şirketlerinin değeri Porsche ve Deutsche Bank'tan fazla. Lufthansa'nın değerinin ise dört katı.
Uğur Şahin, Ganymed ve BioNTech'i kurmadan önce Zürih Üniversitesi'nde Rolf Zinkernagel Laboratuvarı'nda çalışmıştı. Zinkernagel, 1996 Fizyoloji ve Tıp Ödülü'nün sahibi.
Ürettikleri aşı sayesinde Uğur Şahin ve Özlem Türeci de Nobel alabilir. Böylelikle Aziz Sancar'dan sonra ikinci bilim Nobel'ine ulus olarak erişmiş oluruz. (Bu keşif, Avrupa'daki göçmenlere yönelik ayrımcı politikaların toplumsal açıdan bir fiyasko olduğunu da gösteren bir gelişme.)
Öyle olmasa bile Şahin-Türeci çifti daha şimdiden göçmenlere yönelik ayrımcılığın körüklendiği Almanya'da 'dünyayı kurtaran' iki Türk imajıyla Türkofobi'ye karşı da aşı olabilirler. (Artık aşı bile kâr etmezse yapacak bir şey yok!) Tıpkı Avusturya'daki terör saldırısında sergiledikleri kahramanlıkla 'Viyana'da gönülleri fetheden iki Türk' gibi…