"Şu anki 6 mil uygulaması çerçevesinde Ege Denizi'ndeki Yunan karasuları yüzde 43.6, Türk karasuları ise yaklaşık yüzde 7.4. Demek ki 'casus belli' olan korsan 12 mil kararını uygulayabilseler bu oran onların lehine iki kat değişecek. Hadi rakam da verelim: Karasularının 12 mile çıkması durumunda Yunanistan, Ege'nin yüzde 71.5'ine, Türkiye ise yüzde 8.7'ine sahip olacak. Yağma Hasan'ın Böreği!
Yunanistan'ın tezine göre Ege Denizi'nde yer alan Yunan adalarının da kıta sahanlığı var ve bu adalar kara ülkesinden farklı değerlendirilmemeli! Türkiye'nin tezine göre ise Yunan adalarının büyük çoğunluğu zaten Anadolu kara parçasının doğal uzantıları. Coğrafi gerçek bu zaten. Dolayısıyla bunların Yunanistan lehine kıta sahanlıklarına sahip olmalarının kabul edilebilir tarafı yok. Türkiye'nin bunu kabul etmesi, egemenlik haklarının ihlaline sessiz kalması demek. Bu da elbette mümkün değil."
Bu uzun alıntı, 6 Eylül 2020 tarihinde bu köşede yayınlanan 'Yunan istihbaratının kısa tarihi' başlıklı yazımdan. Rakamlar gösteriyor ki, Türkiye ile Yunanistan arasındaki Doğu Akdeniz gerginliğinin arka planında yer alan kıta sahanlığı meselesinde ibre; haksız, gayri adil biçimde Yunanistan'dan yana. Hal böyleyken Avrupa Parlamentosu'nun 17 Eylül'de yayınladığı tavsiye kararlarında Yunanistan'ı kollaması ve Türkiye'yi tehdit etmeye çalışması kabul edilemez. Nitekim Türkiye de bu kararların kabul edilemez olduğunu bildirdi. Tavsiye kararlarından sonra Dışişleri Bakanlığı'nca yapılan açıklamada şöyle denildi:
"Üye ülkeler ve AP dâhil tüm AB kurumlarına her seviyede yaptığımız girişimlere rağmen böyle yanlı bir tavsiye kararının kabul edilmiş olması, iyi niyet ve sağduyu ile bağdaşmamaktadır. AP Genel Kurulu'nda ülkemiz ve Doğu Akdeniz'deki gelişmeler hakkında, sırf AB üyelik dayanışması adına ve bazı üye ülkelerin bencil çıkar arayışlarına hizmet amacıyla kabul edilen gerçeklerden uzak 17 Eylül 2020 tarihli tavsiye kararı birçok yönüyle kabul edilemezdir."
RAPORLARI HEP TEK YANLI
Avrupa Parlamentosu'nun, Avrupa Birliği'nin Türkiye aleyhine ek yaptırımları devreye sokmasını istediği, dolayısıyla aba altından sopa gösterdiği açıklamayı 24-25 Eylül'deki AB liderler zirvesi öncesinde yapması da manidar ve elbette planlı.
Kararda, Türkiye'nin Yunanistan ve Kıbrıs'a bağlı münhasır ekonomik bölgelerdeki eylemlerini kınama ve Yunanistan ve Kıbrıs Rum Kesimi (Kıbrıs Rum Kesimi bile demiyor, Kıbrıs diyor. Sanki Kıbrıs'ın bütünü onlarınmış gibi!) ile tam dayanışma ifadelerinin yer alması da bunun bir kanıtı.
Doğrusu Avrupa Parlamentosu yıllardır bu tür kararlar yayınlar. İstisnasız hepsi de objektiflikten uzak ve tek yanlıdır.
Avrupa Parlamentosu üyesi Türkiye muhalifi Kati Piri tarafından hazırlanan '2018 Türkiye Raporu' da genel kurulda oylanmış ve kabul edilmişti. Bu raporda
Avrupa Birliği'nin (AB) Türkiye ile katılım müzakerelerini resmen askıya alması önerisi yer alıyordu.
Yani AP'nin Türkiye karşıtı çizgisi yeni ve bilinmeyen bir şey değil. Bu yönüyle gazetecilik jargonundaki o meşhur ilkeyi, 'Köpeğin insanı değil, insanın köpeği ısırması haberdir' ilkesini hatırlatıp bunun pek haber değerinin dahi olmadığını belirtmekte yarar var.
Bundan iki bin yıl öncesinin hülyalarıyla 'Megalo İdea'nın peşine takılmış Yunanistan'a destek vermek, Avrupa'nın da gerileme çağında hiç rasyonel değil. Hatta düpedüz izansız. Ancak Türkiye söz konusu olduğunda o pek övündükleri rasyonalitelerini kaybetmeleri de şaşırtıcı değil.