Türkiye'nin en iyi haber sitesi
FERHAT ÜNLÜ

Yahya Kemal’in gözünden Ayasofya

Hem Cumhuriyet'i, hem de Osmanlı'yı hakkıyla anlayan nadir Türk edebiyatçı ve aydınlarından Yahya Kemal Beyatlı, 30 Mart 1922 tarihli Tevhid-i Efkâr gazetesinde 'Ezan ve Kur'an' başlıklı bir yazısında Ayasofya için şöyle diyor:

"Bir gün Ayasofya minaresinden ezan okunduğunu işittim. 857 senesinin o sabahından beri asırlarca, günde beş defa okunmuş olan bu ezanı dinlerken Fatih'i asıl manasıyla ilk defa idrak ettim."

Ayasofya-i Kebir Camii'nde (Kebir Arapça kökenli bir kelime. Büyük, ulu anlamına geliyor) iki gün önce 86 yıllık aradan sonra ezan seslerinin tekrar yükselmesinin ne anlama geldiğini görmek için Beyatlı gibi büyük edip ve münevverlerimizi daha yakından tanımak gerekiyor. Zira Osmanlı toprağında doğup da İstanbul'a ve Anadolu'ya gelmek zorunda kalanları anlamak (Cumhuriyetimizin banisi Mustafa Kemal Atatürk de öyledir) günümüzde Ayasofya'nın ibadete açılışının ne demek olduğunu anlamaya yardımcı olabilir.
Beyatlı, 1392 yılından beri Osmanlı idaresinde olan Üsküp'te 2 Aralık 1884'te doğdu. (Üsküp'e 2006 yılında gittim, orada harabeye dönmüş camileri ve kabristanları gördüm. Camiler ve mezarlıklar orada yüzyıllarca yaşadığımızın göstergesi olan eski tapulardı.)

Beyatlı, 1897'de ailesiyle Selanik'e gitti, sonra kısa bir süreliğine tekrar Üsküp'e döndü, ama 1902'de İstanbul'a yerleşti. Onun gelişinden on yıl sonra 1912 Balkan Savaşları'nda Üsküp'ü kaybettik.

Şimdi Misak-ı Milli sınırları içinde kalan doğup büyüdüğünüz şehrin -Allah korusun- bir düşman işgalinde elimizden çıktığını düşünün. Bunun ne tür bir psikolojik ve dahi politik travma yarattığını hissedersiniz.

'MUHALİF' AMA 'MİLLİ'

Yahya Kemal Beyatlı, tıpkı Mustafa Kemal Atatürk gibi bu travmatik toprak kaybı acısını yaşamıştı. Bu arada Beyatlı, II. Abdulhamid'e muhalif bir aydındı, ama milliydi. Öyle ki muhaliflikle gayrimilliğinin birbirinin uzantısı olmadığının, olmayacağının canlı deliliydi. Paris'te gidip Jön Türklerle ilişki kurduğu vakidir. Ama 1913'te İstanbul'a döndü. Mondros Mütarekesi'nden sonra 'Dergâh' adlı bir dergi kurdu. Bu dergideki yazılarında Milli Mücadele'ye destek verdi, İstanbul'da Kuvay-ı Milliye ruhunu canlı tutmaya çalıştı.

İstiklal Savaşı'nın lehimize sonuçlanmasının ardından İzmir'den Bursa'ya gelen Mustafa Kemal'i tebrik için Darülfünun tarafından gönderilen heyette yer aldı. Sonra Mustafa Kemal'le Ankara'ya gitti. 1922'de Lozan görüşmelerinde Türk heyetine danışman olarak atandı. 1923'te Urfa milletvekili olarak seçildi, 1934 yılında Yozgat vekili oldu. Bir sonraki seçimde ise Tekirdağ milletvekili olarak meclise girdi. Atatürk'ün ölümünden sonra, 1943'te de İstanbul'dan vekil seçildi. 1 Kasım 1958'de Cerrahpaşa'da hayatını kaybetti, cenazesi Boğaz'daki Aşiyan Mezarlığı'ndadır.

Yahya Kemal Beyatlı bir İstanbul âşığıydı. Şiirlerinde Birinci Dünya Savaşı'nda elimizden çıkmış şehirler de dâhil pek çok kenti işledi. Ama en çok da İstanbul'u…

İstanbul'da önem verdiği mekânlardan biri Süleymaniye Camii, diğeri de Ayasofya Camii idi. Şair, mütareke günlerinde 'Ayasofya'da hâlâ susturulamayan ezan'ı Türk varlığı ve istiklâlinin teminatı olarak göstermişti.

KİLİSEYE DÖNÜŞTÜRÜLEN CAMİLER

Ayasofya'nın ibadete açılması üzerine Avrupa ülkelerinde ve özellikle de Yunanistan'da -beklendiği üzere- homurtular yükselmeye başladı. Bunun bir önemi yok. Her şeyden önce Ayasofya, Türkiye'nin egemenlik haklarıyla ilgili bir mesele. Ayrıca Balkanlar'dan başlayarak Avrupa'nın pek çok ülkesinde kiliseye dönüştürülmüş çok sayıda cami var.

Osmanlı İmparatorluğu'nun hâkim olduğu topraklarda Türk eserlerinin izini süren mimar Yüksek Mimar Mehmet Emin Yılmaz; kiliseye, çan kulesine dönüştürülmüş pek çok cami ve minare tespit etti. Bunlardan en bilinenleri şunlar:

- Kara Camii: Sofya'da 1528 yılında Kanunî Sultan Süleyman'ın emri ile Mimar Sinan tarafından yapılan ve 1903 yılında kiliseye çevrilen cami.

- Bosnalı Mehmed Paşa Camii: Yine Sofya'da bulunan Mimar Sinan eseri Bosnalı Mehmed Paşa Camii, 1901'de minaresi yıkılarak kiliseye çevrildi.

- Ohri Ayasofya Kilisesi: Kuzey Makedonya'nın Ohri ilçesinde bulunan, Osmanlı İmparatorluğu döneminde cami olarak hizmet veren üç nefli bir orta çağ yapısı.

- Keçiova Camii: Cezayir'deki Keçiova Camii 14. yüzyılda mescit olarak inşa edildi. Bölgenin 1516'da Osmanlı hâkimiyetine girmesinden sonra cami olarak genişletildi.

Cezayir'in 1830'da Fransızlar tarafından işgalinden sonra 1832'de katedrale çevrilen cami, 130 yıl kilise olarak kullanıldı. 1962'de Cezayir'in bağımsızlığını kazanmasıyla camide Cezayirliler ilk cuma namazını kıldı.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın 2013'te Cezayir'i ziyareti sırasında, Türk-Osmanlı dönemine ait bazı tarihi eserlerin restorasyon çalışmalarına Türkiye'nin katkıda bulunması konusunda iki ülke arasında varılan mutabakatın gereği olarak Keçiova Camii'nin restorasyonu 2017 yılında tamamlandı.

KURTUBA CAMİİ KİLİSEYE ÇEVRİLDİ

Bir de Endülüsler'den kalma Kurtuba Camii var. Kurtuba Camii, İspanya'nın Cordoba şehrinde sonradan kiliseye çevrilmiş olan cami. Caminin inşası 786'da I. Abdurrahman zamanında tamamlandı. Endülüs Emevilerinin başkenti Kurtuba'da 600 cami vardı. Bu camilerin en ihtişamlısı olan Kurtuba 1236'da katedrale çevrildi.

Yüksek Mimar Mehmet Emin Yılmaz'ın saha araştırmasına dönelim. Yılmaz; Macaristan, Bulgaristan, Yunanistan, Cezayir, Ukrayna, Kırım, Gürcistan, Ermenistan, Bosna Hersek, Güney Kıbrıs, Hırvatistan, Kosova, Makedonya, Moldova, Romanya, Sırbistan ve Türkiye ile birlikte toplamda 18 ülkede cami, mescit, tekke, türbe gibi Türk eseri olup da çeşitli tarihlerde kiliseye dönüştürülen toplam 329 mimari yapı buldu. Yılmaz camiye çevirdiğimiz yapılardaki mimari özelliklere müdahale etmediğimizin en büyük kanıtının ise Ayasofya Camii olduğunu kanaatinde:

"1453'ten beri Ayasofya'yı gözümüz gibi korumuşuz, hem de kilise özelliklerine müdahale etmeden… Sadece mihrap, minber ve minare eklemişiz. Dıştan esere baktığınızda rahatlıkla eskiden kilise olduğunu anlayabiliyorsunuz. İçeriden de öyle, sadece göz hizasındaki insan tasvirleri sıvanıp kapatılmış. Oysa Avrupalıların kiliseye çevirdiği camilerin mimari özellikleri tümüyle değiştirilmiş."

Bu arada camiden müzeye dönüştürülmüş tek Ayasofya, İstanbul'daki değil. İznik Ayasofya Kilisesi de 6 Kasım 2011'de ibadete açıldı. Tarihte Hristiyanlıkla ilgili önemli kararların alındığı 'Yedinci Konsül' 787 yılında İznik Ayasofya'sında toplanmıştı. Üçüncü Konsül'de -Kanonik Hristiyanlığı tehdit etttiği düşünülen Barnabas İncili başta olmak üzere- Matta, Markos, Luka, Yuhanna harici İnciller yasaklanmıştı.

AYASOFYA- KUDÜS İLİŞKİSİ

Ayasofya'da 86 yıl aradan sonra 24 Temmuz 2020'de ezan okundu. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan başta olmak üzere 'devlet', Ayasofya'daki ilk Cuma namazına iştirak etti.

Erdoğan, Ayasofya'nın ibadete açılması kararından sonra "Bugün, Ayasofya inşa edildiği tarihten itibaren defalarca şahit olduğu yeniden dirilişi yaşıyor. Ayasofya'nın dirilişi, Mescid-i Aksa'nın özgürlüğüne kavuşmasının habercisidir" demişti.

Erdoğan'ın bu sözleri, İsrail mezalimi altındaki Mescid-i Aksa'ya dikkat çekilmesi açısından önem taşıyor. Bunun yanı sıra Ayasofya ile şimdiki Mescid-i Aksa'nın bulunduğu yerde vaktiyle Musevilerin inşa ettiği Süleyman Tapınağı arasında da güçlü bir sembolik ilişki var. Ayasofya'nın bir kilise olarak dikdörtgen şeklinde inşa edilmesi,

Şimdi Mescid-i Aksa'nın bulunduğu yere yapılmış Süleyman Tapınağı'nın da dikdörtgen bir yapı olmasından ilham alıyordu. İlk Hristiyan kiliselerinin mimarisi de dikdörtgendi. Ayasofya'da bir Roma icadı olan kubbenin bulunması da pagan Roman geleneğinden geliyordu.

Ayasofya özelinde Hristiyanlığın Musevi temelleri, dikdörtgen şeklinde, pagan Roma temelleri de kubbede görülmüş oluyor. Ayasofya da tıpkı Süleyman Tapınağı'nın gibi üç ana bölümden (Dış Avlu, Kutsal Alan ve En Kutsal Alan) oluşuyordu (Dış Narteks, İç Narteks ve En Kutsal Alan).

Ayasofya'nın açıldığı 27 Aralık 537'te Bizans İmparatoru 1. Justinian, yapının, şimdiki Mescid-i Aksa'nın bulunduğu Kudüs'teki Süleyman Tapınağı'ndan ilham aldığını söylemişti. Kim bilir, Ayasofya'nın 86 yıl sonra ibadete açılması kararı da bu topraklardan Kudüs'e ilham verir.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA