Türkiye tarihini değiştiren 3 Kasım 2002 seçimlerine birkaç ay kala Elazığ'ın Sivrice ilçesinde içinden bazı kozmik dokümanlar çıkan bir çanta bulundu. Sıcak bir Ağustos günü bir cami avlusuna, sahip çıkılmayacak bir gayrimeşru çocuğu (Çocuğun gayrimeşrusu olmaz ya, gayrimeşru olan ilişkidir. TDK bu yüzden gayrimeşru kelimesine, 'evlilik dışı' anlamını da eklemiş.) bırakırcasına terk edilen çantadaki belgelerin Gülen Örgütü'nün gizli belgeleri olduğu polis tarafından kısa sürede anlaşıldı. Anlaşıldı anlaşılmasına ama daha AK Parti'nin iktidara gelmediği o dönemde bile güçlü olan Paralel Yapı, o zamanki namıyla cemaat, bu olayın üzerini örtmesini bildi. Çanta, Ahmet Şahinalp adında gizemli bir cemaat imamına aitti.
Şahinalp'in çantayı cami avlusunda unuttuğu mu, yoksa camiyi doküman alışverişinde istihbaratçıların 'detrap' dediği gizli buluşma noktası olarak mı kullandığı hâlâ sır. Ve Ahmet Şahinalp, hiçbir şey anlatmadığı 5 Ağustos 2002 tarihli ifadesinden sonra serbest bırakıldı, 11 yıl boyunca elini kolunu sallayarak dolaştı. Ve 2013 yılının Aralık ayında hikâyesiyle ilgili onca soruyu cevapsız bırakarak yurtdışına kaçtı. Firar tarihi, bir hayli enteresan: 17 Aralık 2013.
17 Aralık'ın ikinci yıldönümünü üç gün once geride bıraktığımız bugün, size değme polisiye ve casusluk romanlarının kurmacalarına taş çıkartacak bir imam hikâyesi anlatacağım. Her zaman olduğu gibi yerimiz elverdiği ölçüde elbette… Türkiye'nin 2002'den beri, özellikle de son iki yıldır yaşadığı girift, etkileyici süreçler pek çok roman yazarının hayal gücünün fersah fersah ötesinde. Ve kamuoyu; sizler, bu hikâyelerin çoğunu bilmiyorsunuz, çünkü biz gazeteciler size hangi birini anlatacağımızı şaşırıyoruz.
Cami avlusunda bulunan el yazılı dokümanlara ve Ahmet Şahinalp'in sorgulama tutanaklarına ulaştım. Cemaat dokümanlarında kritik illerdeki Emniyetçilerin listeleri, yargı ve emniyetle ilgili örgüt planları bulunuyor. Bu dokümanlar, cemaatin firari Emniyet İmamı Kozanlı Ömer kod adlı Osman Hilmi Özdil'in 2007'de FBI'a yakalattığı dosyalardan sonra örgütün arşivinin en önemli parçalarından biri olarak görülebilir.
Sivrice'de Merkez Camii avlusundaki çantadan çıkan bu dokümanlar 2002'de Elazığ Terörle Mücadele Şube Müdürlüğü'nce (TEM) örgüt dokümanları olarak değerlendirilmek istenmiş. Ne var ki Paralel Devlet Yapılanması (PDY), allem etmiş kallem etmiş, bu konuda yapılacak soruşturmayı engellemiş. İmamını da düşman cephenin ortasındaki Er Ryan misali kurtarmış. Aksi takdirde cemaatin yer altında olduğu daha o dönemde pek çok sırrın ifşa olacağı hesaba katılırsa başka türlüsü de düşünülemezdi zaten.
KOD ADI TELATTUF
Şimdi gelelim dokümanların içeriğine… Cemaatin terörle mücadele şubeleri başta olmak üzere bölge illerinin kritik Emniyet birimlerinde nasıl örgütlendiği ve faaliyet yürüttüğü dokümanlarda yer alıyor. Bir belgede 'telattuf' adı verilen yöntemle örgütün gizliliğinin nasıl korunacağı anlatılmış. Sarı kapaklı 10 sayfalık bu dokümanda örgütün faaliyetlerinin deşifre olmaması için 'telattuf' ilkesinin nasıl uygulanacağına dair taktikler yer alıyor. Telattuf, Fethullah Gülen'in sohbetlerinde sıklıkla kullandığı bir kavram. Sözlük anlamı, lütuf ve nezaketle davranma. Ancak Gülen'in kendi anlatımına göre, kavramın örgüt terminolojisindeki tam karşılığı 'başkalarını endişeye sevk etmeden, zihinlerde tereddüt oluşturmadan, hiç kimseye rahatsızlık vermeyecek şekilde, gürültü ve görüntüden uzak bir keyfiyette tedbirli hareket etme.'
Ahmet Şahinalp'in çantasından çıkan dokümanlarda, Gülen'den gelen talimat doğrultusunda "Telattuf gizli hareket etmek değil, kötülük yapmak isteyenlere iz bırakmamaktır" ifadesine yer verilmiş. Bu ifadenin devamında başörtülü olanların fotoğraflarının değiştirilmesi gibi 'telattuf taktikleri' için cevaz veriliyor. Bu bölümdeki şu satırlar dikkat çekici:
"Hizmetimiz her yerde var. Her ilde, hatta büyük ilçelerde olmalıyız.