Kimler kimler... Canım Anthony Bourdain (hani dünyanın dört bir yanındaki maceralarını iştahla izlediğimiz)...
Babalardan Alex Atala (ve karizması ve dövmeleri)...
Duayenlerden Juan Mari Arzak (kızı Elena Arzak 10 Aralık'ta Gastromasa etkinliği için İstanbul'da olacak)...
Efsane Mugaritz'in şefi Andoni Luis Aduriz (ki o da Gastromasa vesilesiyle bize geliyor 10 Aralık'ta)...
Jordi, Josep, Joan Roca kardeşler ('en'lerden El Celler de Can Roca'nın sahibi üç birader Karaköy'deki Neolokal'in mutfağına girmişti geçen sene)...
Rahmetli restoran El Bulli ile soyadı tarihe geçen Albert Adria (Ferran abinin kardeşi yakında havyar görünümlü zeytinyağı çıkarıyormuş piyasaya)...
PRESTİJLİ BİR DURUM
Böyle böyle isimler ve daha kimler kimler... En büyükler, Gastronomika'da salonda, sahnedeler...
Bizim elimiz armut toplamıyor:
Mikla'nın jön sahibi şef Mehmet Gürs... Neolokal'in sevgili kurucusu ve şefi Maksut Aşkar... Günaydın'ın mucizevi mucidi Cüneyt Asan... Kiva'nın zarif şefi Deniz Şahin... Onlar da sahnedeler...
Geçen hafta bahsetmiştik. San Sebastian'daki Gastronomika, dünyanın en önemli, en prestijli gastronomi buluşmalarının başında geliyor.
İspanya'nın kuzeyinde Bask bölgesinde bulunan San Sebastian'da 18 yıldır gerçekleşiyor bu kongre.
Kâinatın en adı geçen şefleri, yemeiçme şöhretleri, bilgilileri, ilgilileri, profesyonelleri, efsaneleri bir araya geliyor.
İz bırakan pek çok konuşma ve gösteri oluyor. Şov ve tadım... Ufuk açılıyor. Zihin, duyu, dünya gözü...
Bu yılki etkinliğin altı konuk ülkesinden biri bizdik. Bu bir ilkti.
Sloganımız da 'Geçmişin İzinde, Geleceğin Peşinde'ydi.
Mehmet Gürs, değerli bir geleneği sürdürmenin yolunun, geçmişe bakarken aynı zamanda cesaretle ileri yürümek olduğunu söyledi.
Lakerdası ve mantısı bunun mükemmel örneğiydi.
Maksut Aşkar tarihten, geleneklerden bahsetti, Ermeni mutfağından topikle başladı, kısırla bağladı.
Tevazu ve zarafetiyle bildiğimiz Deniz Şahin mezelerden sorumluydu ve heyecanı hissediliyordu.
Cüneyt Asan tam bir sahne adamı; sadece etten söz etmedi, çoban kıyafetiyle ve inanılmaz coşkusuyla çıkıp yine yaptı şovunu.
GEÇMİŞ, GELECEK, DERİNLİK
Diğer tarafta gösteri yapan dört genç şefimizi atlayamayız:
Alancha mutfağından Deniz Temel'in konsepti, tarım dolayısıyla ilk yerleşik hayatın başladığı yer olan Göbeklitepe'ydi.
Ali Ronay Selçuklu Mutfağı'nı, Hazer Amani Osmanlı Mutfağı'nı, Mustafa Otar Modern Türk Mutfağı'nı işledi.
Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından hazırlanan stantta Anadolu'nun öyle her yerde rastlanmayan ürünleri yer aldı. Ömür Akkor 'Anadolu'nun Bin Yılı' temalı interaktif bir sergi düzenlemişti.
Tatlısız bitmez. Dolce'ci pasta gurusu Nilgün Ertuğ'dan envaiçeşit tatlıya da karşı koyan pek olmaz.
Velhasıl 2-5 Ekim'deki bu çok önemli etkinlikte Türkiye mutfağının geçmişi ve geleceği anlatıldı, derinliğine dair örnekler verildi. 35 ülkeden gelen yaklaşık 1600 gastronomi meraklısı dinledi, izledi, tattı.
YENİ YUMUŞAK GÜÇ: MUTFAK
Son sözü Kültür ve Turizm Bakan Yardımcısı Hüseyin Yayman'a verelim: "Yükselen Türkiye'nin ayak izlerini her alanda duyuyoruz" diyor Yayman. "14 bin yıllık geçmişi olan mutfağımız dünya sahnesine çıktı.
Yeni Türkiye'nin yumuşak gücü (soft power) Türk mutfağı olacak." Sadece Türk mutfağı mı peki?
"Anadolu mutfağı sadece Türkleri değil, Lidyalılar, Frikyalılar, Hititler, Romalılar, Selçuklular, Osmanlılar gibi medeniyetleri temsil ediyor" diyor Yayman. "Biz Anadolu'yu dinlerin, dillerin, medeniyetlerin beşiği olarak tanımlıyoruz.
Ama aynı zamanda mutfakların, lezzetlerin de beşiği..." Bakanlığın Türkiye'de de bu alanda esaslı etkinliklere dair projeleri olduğunu öğrendik. Mutfak kadar kapsayıcı bir şey yok. Mutfaksız hiçbir tarih, kültür, medeniyet yok.
O yüzden de takipteyiz.