Yeni
alınan bir kararla Sultanahmet Meydanı, acil durum araçları ve tur otobüsleri hariç, araç giriş-çıkışına kapandı. Meydan ve çevresi, dünyadaki benzerleri gibi turistlerin daha rahat gezebileceği, korunaklı bir yer haline getirilmeye çalışılıyor. Oysa meydan bir zamanlar sadece Türkiye'den değil, Avrupa'dan Doğu'ya giden araçların da uğrak noktasıydı. Özellikle 60'ların sonları ve 70'li yıllar boyunca hippi akımından gençler, çiçek çocuklar, bir nevi hac vazifesi gibi gördükleri Doğu gezilerinde Sultanahmet'i önemli bir durak olarak kullanıyordu. Hippiler meydanda uyku tulumları ve çadırlarıyla parklarda yatıp kalkıyor ve birkaç günlüğüne de olsa Sultanahmet'te soluklanıyordu. Bugünün 'turist' insanı gibi çevresinden kopuk değil, ziyaret ettikleri yerlerde yaşayanlarla ilişki kurarak gerçek bir 'yolculuk felsefesi' ile seyahat ediyorlardı. İşte o günlerde Sultanahmet semtinde yaşayan bazı gençler de semtlerine uğrayan Avrupalı hippi yaşıtlarına 'uzaylı' gibi bakmaktansa, onları anlamaya çalışınca bizim de hippilerimiz ortaya çımaya başladı. İlk hippimiz ise geçen günlerde hayatını kaybetti. Hippi Süleyman, nam-ı diğer Sammy, ya da gerçek adıyla Süleyman Pilder sessiz sedasız bir biçimde, anlatılmamış onlarca hikâyeyi de beraberinde götürerek toprağa verildi.
TÜRKLERE YABANCI DİL ÖĞRETİRDİ
Hippi Süleyman'ın hikâyesini ise kadim dostu Namık Çolpan'dan öğrenmeye çalıştık. Namık Bey, Sultanahmet Meydanı'na bakan en ünlü mekânlardan birinin işletmecisi. Mekân, 1957'de Lale Restaurant adıyla kuruluyor. Bir süre sonra Sultanahmet'e yolu düşen hippilerin çok sık uğradıği ve hatta bir süre sonra iletişim ve lojistik merkezi olarak kullanmaya başladığı bir yer oluyor. Mekânın kaderi de bundan sonra değişiyor. Google taramasında sayfalarca çıkan; dünyaca ünlü
Lonely Planet şehir rehberinde hikâyesi bulunan mekân, başlarda sadece sütlü tatlılar satıyor. Birkaç yıl içinde ise en güzel müziklerin çaldığı, hippilerin kendilerine bırakılan mesajları aldığı, hatta Katmandu ve Hindistan otobüslerinin kalktığı bir yer haline geliyor. Hippi Süleyman ise o sıralarda semtin delikanlılarından biri. "50 küsur senelik dostumdu Süleyman," diyor Namık Bey ve başlıyor anlatmaya: "Ailesi aslen Vanlı. Kendisi ise Sultanahmet'te doğup büyüdü. Yoksul bir ailenin çocuğuydu. Lisan öğrenmeye çok meraklıydı. Sürekli hippilerin arasındaydı. Bir süre sonra onlar gibi giyinmeye başladı ve saçlarını da onlar gibi uzattı. Onları tam anlamıyla benimsedi diyebilirim." Süleyman Pilder'in ilk işi Alemder Sineması'nda yer göstericiliği. Sonra bir ara itfaiyede çalışan Süleyman, askerlik dönüşünde Pudding Shop'ta (Lale Restaurant) işe giriyor. Kısa sürede birkaç dil birden öğrenen Süleyman, meydana gelen hippilerle en iyi anlaşan Türk oluyor. "O dönemlerde lise, üniversite ve dershanelerde İngilizce öğretilmezdi. Doğru dürüst kurs da yoktu. Süleyman ortaokul mezunuydu. Ama dükkânda bazen Türklere yabancı dil dersi de verirdi. Parayı hiç sevmezdi. Bu anlamıyla da hippilerle hayat felsefesi örtüşürdü," diye anlatıyor Namık Bey.
OTOBÜSE ATLADI, HİNDİSTAN'A GİTTİ
70'li yıllarda bugünkü turizm acentelerinin bulunmadığını söyleyen Namık Bey bir süre sonra Hindistan'a otobüs kaldırmaya başladıklarını da anlatıyor ve ekliyor: "Bir gün Süleyman da bir tanesine atladı ve gitti. Böylece hac vazifesini de yerine getirmiş oldu."