Pandemi ile birlikte şehirden köye taşınma akını başladı. Ancak bir de tersine göç var! Tarımdan artık beklediğini alamadığı için arazilerini satıp şehre gelenler
El değiştiren arazilerde şehir insanı; yoga, meditasyon peşine düşerken köyün dokusu bozuluyor, tarımsal faaliyetler azalıyor ve köylü ile şehirli arasında sorunlar çıkıyor
İşte bu konularla ilgilenen Kırsal Psikoloji alanında çalışan Ceyda Akınç, Hamdullah Er, Bilal Şimşek ve Zeynep Yıldız ile bir araya geldik. Çanakkale Bayramiç'te köylüler ve dışardan gelenlerle çalışma yürüten isimlerden; köyde yaşananları dinledik
Toprağın kokusunu içinize çekin, sakinliğin sesini dinleyin! Kırsal alanlar, huzur ve dinginliğin adresi olsa da burada hayat her zaman bunu vadetmiyor... İklim değişikliği, şehirden köye göçün yarattığı sosyokültürel çatışmalar ve üretim maliyetleri, kırsal yaşamı psikolojik zorluklarla dolu bir alana dönüştürebiliyor. Köylülerin, 'İstanbullular' ya da 'dışarıdan gelenler' olarak tanımladığı artan bir popülasyon var köylerde: Şehirden köye göçen nüfus. Şehrin kalabalığı ve kaosundan doğanın huzuruna bir kaçış var. Peki, köy yaşamı hayal edildiği gibi romantik mi? Hiçbir çiftçiye "Nasılsınız?" sorusunu sorduk mu? Anksiyete, depresyon sadece şehir hayatının konuları mı?
Göçler köylerdeki yaşamı ve üretimi nasıl etkiliyor? Bu soruların cevabını arayan İş Örgüt Endüstri ve Çalışma Psikologları (IOCP) Derneği, çiftçilerle görüşüp durum analizi yapmayı hedefleyen bir program düzenledi. Adı, Kırsal Psikoloji Okulu... Bu çalışma; tarımsal üretim yapanları, şehirden çiftçi olmak için köye göçenleri ya da üretimi bırakan çiftçileri dinleyip çözüm oluşturmayı hedefliyor. Kırsal Psikoloji alanında çalışan finansçı Ceyda Akınç'a göre, "Türkiye'de bu konuda akademik çalışmalar, kamu araştırmaları yetersiz. Dünya'daki araştırma sonuçları çok çarpıcı: Avustralya'da çiftçilerin yüzde 64'ü anksiyete, yüzde 45'i depresyon yaşamış. Yüzde 88'i iklim koşullarının çiftçilik üzerinde zorlayıcı etkisi olduğunu belirtmiş" diyor. Ceyda Akınç'ı dinliyoruz:
ZİRAAT MÜHENDİSİNE İHTİYACIMIZ VAR
"Bu programın saha çalışmasının ilkini, ailemin yaşadığı ve aktif olarak çiftçilik yaptığı Çanakkale- Bayramiç'te gerçekleştirdik. Aslında özel bir firmada finans alanında çalışıyorum ancak Bilgi Üniversitesi Örgüt Psikolojisi alanında yüksek lisans yaptığım ve gönüllü olarak da çiftçilikle ilgilendiğim için Prof. Dr. İdil Işık vasıtasıyla bu programa dahil oldum. Bu program, uzun soluklu olmasını temenni ettiğimiz okulun ilk organizasyonu. Beş köy ziyareti ile 30'un üzerinde çiftçi ile görüştük. Hem şehirden göç eden kişiler hem de çocukluğundan beri köyde yaşan kişiler dahil oldu. Dışardan gelenler köye, köy hayatına çok romantik bakıyor. Yoga kampları, meditasyon vb... Köy evindeki sobayla uğraşmak zor geliyor. İster 'İstanbullu çiftçi' olsun, ister çocukluktan beri çiftçi olsun, en çok tekrarlanan dert ekonomik zorluk ve emeğinin karşılığını alamaması... Çiftçilere nasıl hissediyorsun diye sorduğumuzda, yurt dışı araştırmalarda gördüğümüz göçün getirdiği kültür erozyonu, sosyal izolasyon veya hizmetlere erişim sıkıntısına bağlı olası etmenler ilk olarak sıralanamıyor bile. 'Derdimize çare için Ziraat Mühendisi gerekiyor bize' diyorlar.
İLAÇ ATMAZSAK VERİM ALAMIYORUZ!
Çiftçi gösterdiği emeğin karşılığını alamadığında, yani değer görmediğinde, yetiştirilen gıdanın güvenliği de riske giriyor. Bir üretici tarımsal ilaç kullanmak zorunda olduklarını söylüyor. 'Atmadığımızda o meyveden verim alamıyoruz. Hastalıklı bir meyvenin pazarı yok' dedi. Organik meyve istiyoruz ama bunun üretimi için çiftçiye ne kadar destek oluyoruz? Sadece maddi değil, aynı zamanda manevi ve sosyal destek... Büyük marketlerden aldığımızda pazarlık etmiyoruz, edemiyoruz ama çiftçiyi gördüğümüzde pazarlık etme eğilimindeyiz. Onun üretim sırasında yaşadığı zorlukları görmezden gelerek..."
ÇOCUĞUMUN ÇİFTÇİ OLMASINI İSTERİM AMA UĞRAŞMAZ
"Mülakatlarda en çok konuşulan konu göç" diyor Hamdullah Er... İstanbul Medeniyet Üniversitesi'nde psikoloji bölümünde okuyor. Amasyalı bir çiftçi ailenin oğlu olarak araştırmaya iki açıdan da bakabiliyor. Ailesiyle kendi arazilerinde fasulye, mısır, buğday üretimi yaparken, hayvancılıkla da uğraşıyorlar. "Üniversitede hocamız Prof. Selma Arıkan'ın 'Kırsal Psikoloji ile ilgilenir misin?' önerisi sonrası 'Çok şükür birileri bizi düşünüyormuş' diyerek kendimi bu alanda buldum. Ben çiftçi ailenin oğlu olarak rahatlıkla bu (köyde yaşam ve üretim) işlerin dışarıdan göründüğü kadar kolay olmadığını söyleyebilirim. Zaten, şehirden köye göçüp aktif olarak üretim yapan çiftçilerde ilk duyduğumuz şey 'fiziksel zorluk'. Köyde büyüyen insanlar için ise 'mesai saatleri' olmadan tüm gün fiziksel olarak aktif çalışmak bu yaşamın bir 'doğal', olması gereken bir sonucu... "İnsanlar göç ederken elbette sebepleri var" diye söze giriyor Bilal Şimşek, Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi Psikoloji bölümü öğrencisi. "Bu göçü iki farklı açıdan ele almak lazım: Kırsaldan kente göç ve kentten kırsala göç. Kırsaldan kente göçün en önemli sebebi bu işte gelecek görememeleri. Köylülere 'Çocuğunuzun çiftçi olmasını ister misiniz?' diye sorduk. Ağırlıklı olarak cevap 'İsterim ama uğraşmaz' oluyor. Çünkü yeni nesil, çiftçilikte gelecek görmüyor. Aslında bu çok ciddi bir erozyona işaret ediyor. Tarım, çiftçilik konusunda geleneklere hakim, atalarından damıtılmış bilgiye sahip köylüler şehre göç ediyor, üretim de bitiyor, kadim bilgiler kayboluyor. Bir katılımcı şu çarpıcı ifadeyi kullandı: 'Köylülük şu anda son devrini yaşıyor.' Sadece sayısal olarak bir bitişi düşünmeyin. Orada bir bütünlük kırılmış. Köyde eskiden olan sosyal bütünlük, iş bölümü, dayanışma... Şimdi o darmadağın oldu."
ŞEHİRLİ GELİNCE KÖYDE TARIM BİTİYOR
Bilgi Üniversitesi'nde psikoloji okuyan son sınıf öğrencisi Zeynep Yıldız, farklı bir konuya dikkat çekti: "Köylü nasıl kente göç ediyor, toprağını 'İstanbullulara' satarak. Peki bu 'İstanbulluların' hepsi, daha önce üretim yapılmış bu alanlarda üretime devam ediyor mu? Çoğunlukla hayır. Bir köylü şöyle anlatıyor: 'İstanbulluların, köyden arazileri satın alıp oraya ev yapmasıyla oradaki tarımsal faaliyetler son buluyor. Devletin bunu denetlemesi lazım." Hamdullah Er, "Tabii şehirden gelip, bu işe gerçekten gönül vererek ve doğayı koruyarak üretim yapanlar da var. Bayramiç'te şehirden kırsala göçüp güzel örnek olanlar da var. Kurdukları hayalin peşinden gidip, üretim yapıp bundan tatmin oluyorlar" diye katkıda bulunurken Zeynep Yıldız ekliyor: "Şehirden göç eden insanların köyde üretim çabaları ve istekleri, bizim açımızdan umut vericiydi. Yerli halk- şehirli gerilimini gözlemlediğimiz mülakatlar oldu ama aslında orada yaşamayı seçen ve tüm zorluklara rağmen kalan kişiler, gerçekten köyden ayrılmak istemiyor. Buna zorunlu olmamak için üretmeye devam etme çabası içindeler, ama buna ne kadar devam edebilirler, burada soru işareti ve kaygılar gördük."
PEKMEZ YAPAN BİRKAÇ HANE KALMIŞ
Ceyda Akınç: Köyde pekmez yapan, evinde ekmek yapan birkaç hane kalmış. Bu acı bir olay. Burada köyün gençlerine neden öğrenmediniz diye sormak değil de, neden vazgeçtiniz diye sormak lazım. İşte Kırsal Psikoloji bunun peşinde...