Modernite hayatımıza birçok yeni kavram kattı. Bu trend kavramlar, albenili cümleler içerisinde kullanılıyor. Böylece etki gücü olduğundan birkaç kat daha artıyor. "Hayatı kaçırmamak", "Kendini gerçekleştirmek", "Kendini bulmak" gibi ifadelerden birini mutlaka duymuşuzdur. Akademik ve psikolojik yeterliliklerinin dahi olup olmadığını bilmediğimiz birçok kişisel gelişim uzmanı yahut yaşam koçunun olur olmaz her yerde kullandığı bu kavramlar, hayatımızı çepeçevre sarmış durumda. İnsanlar ise bu lafların etkisinde kalarak, hayatına şekil vermeye çalışmakta. Kendine yabancı bu kavramların altında ezilen insanlar ise bırakın 'kendini gerçekleştirmeyi', psikolojisine ağır darbeler vurmakta. Peki ne yaparsak hayatı kaçırmamış oluruz?, kime ve neye göre hayatı kaçırmayacağız?, neleri yerine getirirsek kendimizi gerçekleştirmiş oluruz ve benzeri gibi nice soru hali hazırda cevap beklemekte. SABAH Pazar ekibi, ünlü Psikiyatrist Kemal Sayar'a cevabını aradığımız soruları yöneltti. Ortaya ise 'insana dair' oldukça bilgilendirici ve keyifli bir yazı çıktı.
ASLOLAN MÜCADELE ETMEKTİR
Başarı bazen acele etmeden beklemeyi bilmektir. Bizden geriye kalan şey mücadeledir. Anlam arayışı anlamın ta kendisidir. Mücadele etmekten geri durmayalım, çabalamaktan geri durmayalım fakat kendi çabamızı da mutlaklaştırmayalım çünkü kaderin ötesinde bir kader var, ona da teslim olalım. Zorlanamayan kapının eşiğinde beklemeyi de bilelim. Başarı bazen her şeyi doğru yapmakla değil yanlış gidenleri nasıl ele aldığımızla gelir. Yenilgi bizi değişmeye, kendimizi fark etmeye zorlar. 'Neyi daha iyi yapabilirim?' diye sorduğumuzda öğrenmeye de başlamışız demektir.
BAŞARI HIRSINA DİKKAT!
Başaramayan, koşamayan, mutlu olamayan, ağız dolusu gülemeyen, çelme takamayan suçludur! Madem herkes her şeyi yapabileceğine inandırılmıştır, o halde herkes o kutsal kâseyi, yani başarıyı arayacaktır. Bulamayan da sorunu kendisinde aramalıdır! Modern zamanlarda depresyonun enigmatik bir hastalık olmasına şaşmamalı: Performans yarışında geride kalan kınanmayı, hatta öz kınamayı hak eder.
ANLAM BÜTÜNLÜĞÜNDEN İZOLE BİR HAYAT
Geleneğin kaybı, tecrübelerin şekillendiği anlam örüntülerinin de yitirilmesine neden oluyor. Gelenekten kopuş aynı zamanda insandan, ilişkiden de kopuş anlamına gelir. Bugünkü kişisel gelişim sektörüne zemin hazırlayan sebeplerden biri de bu kopma hali ile bireyin yalnızlaşmasıdır. Birey, hem insanlardan hem de değerler ve anlam bütünlüğünden izole oluyor. Tutunacak, referans alınacak değerlerimizi yitirdikçe, "yeni" olan fikirlere ihtiyacımız da artıyor. Bu boşluğu, kişisel gelişim mitleri dolduruyor. Bize kendimizi ve hayatı dönemin ruhu ile şekillenen fikirler aracılığı ile anlatıyor. Kişisel gelişim sektörü, "Pozitif düşün, hayatın değişsin"; "İçindeki çocuğa sarıl"; "Duygularına izin ver" ve daha birçok miti, günün hikmet açlığını doldurma girişimi ile pazara sunuyor.
OLAN BİTENİ KAÇIRMA FİKRİ
Seçme özgürlüğümüzü sınırlayan bazı şeylere isyan etmek yerine bunları gönüllü olarak kucaklarsak daha iyi olur.
En iyisi yerine "yeterince iyi" olanı hedeflersek daha iyi oluruz.
Kararlarımızın sonuçlarına ilişkin beklentilerimizi düşük tutarsak daha iyi oluruz.
Aldığımız kararlar geri dönülmez kararlarsa daha iyi oluruz.
Etrafımızdakilerin ne yaptığına daha az dikkat edersek daha iyi oluruz.
Psikiyatrist Kemal Sayar
HAYATI KABULLENMEK
Hayatı layıkıyla her anı bereketlendirerek yaşamak hayatı kaçırmamaktır. Acısıyla sızısıyla hayatı kabullenmek. Hayatı kaçırmamak için insanlar çoğu zaman hazza yöneliyorlar. Ancak haz gelip geçici. Maddi hazların yerine manevi hazlara yönelmek, paranın satın alamadığı değerlere yönelmek, insana daha uzun vadeli bir tatmin hissi verecektir. Ayrıca insan niçin yaşadığı yani hayatındaki anlam sorusuna doğru bir cevap vermek ödevindedir. Benim için hayatı kaçırmamak hayatı haz parçacıklarıyla doldurmak yerine anlam sorusuna bir cevap arayışından ibarettir.
İNSAN KUSURLARIYLA BİRİCİKTİR
Kendinizi sürekli kınamak bizi gidebileceğimiz mesafeden de alıkoyar. İnsanın öncelikle kusurlarını kabullenerek başlaması lazım. Hiçbirimiz hayata mükemmel insanlara olarak doğmuyoruz. Bizim yargılanacağımız şey gayrettir. Sen toprağa tohum atmakla mükellefsin. Yeşertecek olan Allah'tır. Her insan kendi kusurlarıyla biriciktir. Bizi biz yapan şeylerden bir tanesi de kusurlarımız, eksiklerimizdir. Hayat insanın keşfetme yolculuğudur. Kendimizle ne kadar yüzleşirsek ve kör noktalarımızı ne kadar görmeye başlarsak o kadar tekamül ederiz.
ALIN TERİMİZLE KAZANDIKLARIMIZIN KIYMETİNİ BİLELİM
Günümüzün kapitalist toplumunda en temel kendini kınama ölçülerinden birisi hayatta muteber bir pozisyonda, statüde olamamak. Merdivenin en tepesinde olmadığı sürece bazı insanlar kendilerini başarılı saymıyorlar. İnsanlar refah piramidinde hep yukarıdaki insanlara bakıyorlar. Kendilerinin neleri ele geçiremediklerine bakıyorlar, kazandıklarına bakmıyorlar. Kendi yaşamımızla, alın terimizle, sevgimizle kazandığımız şeylerin değerini bilmek yerine, daha fazlası için hayallere kapılıyoruz. Bu da başarıyla ilgili görüşlerimizi bulanıklaştırıyor.
ANIN ZENGİNLİĞİNDEN MAHRUM KALIYORUZ
Gelişim kelimesi hep ileriye, geleceğe yönelimlidir. Diğer bir ifadeyle, şimdi ve buradaki benden daha iyisi olma fikrini içerisinde taşır. Bu nedenle, kişisel gelişim yönelim itibariyle geleceğe dönüktür. Böylece an'ın doğurganlığı anlamını yitirir. Mutluluk hep ileride, özlemi çekilen, hedeflenen o henüz gelmemiş gelecekte seyreder. Kişisel gelişimimiz bizden önde attığı her adımda, bizi geride bırakıyor. Gelişmeye kaçan her yanımız kendimizi şu anda unutup da gidiyor. Gelişim sürecini ileriye yansıtan kişisel gelişim furyası, anın bütün zenginliğinden mahrum bırakıyor bizi.
TRENDLER HAYATIMIZI BELİRLİYOR
Geçmiş dönemlerde, insanların aşmaya çalıştıkları zorluklar genel olarak fazlalıkların azaltılması yönündeydi. Ancak günümüzde birçok insan motivasyonunun, öz-güveninin, mutluluğun az olduğundan dem vuruyor. Psikoloji alanında, dışa vurulamayan içgüdü ve dürtülerin fazla olmasından kaynaklanan nevrozun, yerini motivasyon, keyif alma, neşe ve öz güvenin azlığı ile tanımlanan depresyona bıraktığını söyleyebiliriz. Kişisel gelişim, önce eksikliklerin belirlenmesi ve sonra da o eksikliklerin giderilmesi süreci olarak tasarlanıyor. Neyin problem olarak tanımlanacağı, dönemin ihtiyaçları, yaklaşımları ve trendleri ile belirleniyor.