Evren, onu okumayı bilenler için devasa bir kitaptır. Haydi oku! Ama öyle sıradan bir okumadan söz etmiyorum; bu, çok katmanlı, derin ve geniş bir yolculuktur. Evreni okumak, insanı, olayları, deneyimleri, gelişimi ve nihayetinde kendini okumaktır. Harflerden fazlasını görmeliyiz, yalnızca kelimelerle sınırlı kalmak sığ bir yaklaşım olur. Gerçekten okumak, kainatı bir ders gibi, bir öğretmen gibi kabul etmek demektir. Her olay, her deneyim, bizi daha derin bir anlayışa götüren bir satır gibidir. Kuşların uçuşunda bile evrene dair yazılmış satırları görebilirsin; orada bilgiler, dersler ve sana rehberlik eden işaretler gizlidir. Önemli olan bu işaretleri okumaya niyet etmektir. Eğer okuduklarını hayata geçirmezsen, o bilgi senin için var olmamış gibi olur.
BİRLİK OLMANIN GÜCÜ
Bilgi sadece okuyana değil, uygulayana aittir. İşte bu yüzden hayatı dikkatle okuyanlar sahnede bize cesur kahramanlar gibi görünürler; aslında sadece farkındalıkla yaşarlar ve akıllıca okurlar hayatı. Şimdi seninle kazların uçuş düzenini inceleyelim mesela... Gel, birlikte okuyalım; her satırda bilgelik, çözüm, anahtarlar ve ilahi sistemin sunduğu destek bizi bekliyor. Yaban kazlarının V şeklindeki uçuş düzeni, doğanın bize sunduğu çok değerli bir öğretidir. Düşünsene, koca bir sürü, tek bir amaç uğruna V şeklinde sıralanarak uçuyor. Bilim insanları bu düzeni incelediğinde, ortaya oldukça etkileyici bir bilgi çıkıyor. Her bir kuş kanat çırptığında arkasındaki kuşa destek sağlayan bir hava akımı oluşturuyor, böylece birlikte uçtuklarında menzillerini yüzde yetmiş oranında artırıyorlar. Yani tek başına kat edebilecekleri yolu grup olarak ikiye katlıyorlar. Bu, birlik olmanın, birlikte hareket etmenin gücünü gösteriyor bize.
GRUBUN PARÇASI OLMAK
Bir hedefe ulaşmak için bir arada olmanın, birbirine destek vermenin ne kadar önemli olduğunu anlıyoruz. Eğer bir yaban kazı sürüden ayrılırsa, tek başına uçmanın ne kadar zor olduğunu hemen fark eder. Kendisini destekleyen hava akımının dışına çıktığı için yorulmaya başlar ve çoğunlukla sürüsüne geri döner. Doğa burada da bize işbirliğinin, aidiyetin önemini hatırlatıyor. Yaban kazı, yalnız kalmayı deneyimleyip, birlikte daha güçlü olduğunu anladığında sürüye geri döner ve yoluna burada devam eder. Bu durum, hayatımızda da böyle değil mi? Bazen yalnız kalmak isteriz, kendi başımıza bir şeyler başarmaya çalışırız ama destek almanın, bir grubun parçası olmanın gücünü fark ettiğimizde geri dönmek isteriz. V grubunun önündeki kaz, doğal olarak hava akımından yararlanamıyor ve diğerlerinden daha fazla yoruluyor. Yorulduğunda liderliği hemen arkasındaki yaban kazına devrediyor ve kendisi de sürünün arkasına geçerek destek alıyor.
SORUMLULUĞU PAYLAŞMALI
Böylece liderlik sürekli el değiştiriyor, tüm sürü adaletli bir şekilde sorumlulukları paylaşıyor. Hayatta uzun vadeli başarılar yakalayabilmek için de bu tür bir görev paylaşımı çok kıymetlidir. Bir işin devamlılığını sağlamak için gerektiğinde liderliği devredebilmek, sorumluluğu paylaşabilmek önemlidir. Uçuş sırasında hızı düşen kazlar, öndeki arkadaşlarını bağırarak uyarıyor. Yani ilerlemek ve yol almak istiyorsak, çevremizdeki insanların uyarılarını dikkate almamız gerekiyor. Hayatı paylaşmak, aynı yolu yürümek, bazen onların tavsiyelerini dinlemekle mümkündür. Bunu yapamayan, gurur yapıp uyarılara kapalı olan kişilerin aslında kendilerine ve etraflarına ne kadar zarar verdiğini görüyoruz. Oysa uyarıları, alınganlıkla değil, bir takdirle karşılamak gerek. Ve en etkileyici kısım; eğer bir yaban kazı hastalanır veya bir kazaya uğrarsa, sürüden iki kaz ayrılarak ona eşlik eder, onunla birlikte kalır. Yaralı kaz tekrar uçabilecek duruma gelene kadar ya da hayatını kaybedene dek yanından ayrılmazlar. Ve sonra gelen başka bir sürüye katılarak yollarına devam ederler. Bu da bize dayanışmanın, zor zamanlarda bir arada olmanın değerini gösteriyor.
EGO, KİBİR, BENCİLLİK
Bir yaban kazı sürüsü, onlara katılmak isteyen başka kazları hiçbir zaman geri çevirmez. Doğaya kulak verdiğimizde, yaban kazlarının bu uçuş düzeninde bile bize hayatla ilgili ne kadar çok ders sunduğunu görebiliriz. Onların V şeklindeki uçuşunda bile saklı olan bilgeliği okuyabilmek, evrenin işaretlerini görebilmek bizim elimizde. Doğa, okuyana aslında her dersi en açık haliyle sunuyor değil mi? Ego, kibir, bencillik, kendi çıkarlarına odaklanmak... Bunlar insanın sonradan geliştirdiği yıkıcı alışkanlıklar. Kendini her şeyin merkezine koyan insan, aslında hem ailesine hem topluluğuna hem de toplumuna zarar veriyor. Halbuki, ailemiz, dostlarımız, iş arkadaşlarımız, yoldaşlarımız olmadan biz kimiz ki? Tek başımıza kimseye bir anlam ifade etmiyoruz. Yardıma ihtiyaç duyduğumuzda yanımızda kimseyi bulamamamızın nedeni de tam burada yatıyor. Hayatta çoğu kez, bir dost eli, bir omuz, küçücük bir destek bizi ayağa kaldırmaya yeter. Fakat o yardımdan mahrum kaldığımızda sorunların içinde kayboluyor, gücümüz tükeniyor ve bazen tekrar ayağa kalkacak dermanı bulamıyoruz. Oysa biz de başkalarının ihtiyaçlarına kayıtsız kaldığımızda aynı döngünün bir parçası oluyoruz. Çoğu zaman, yardıma ihtiyacı olan birine el uzatmak yerine kendi yolumuza devam ediyoruz, sanki hiç zor durumda kalmayacakmışız gibi, sanki asla yardıma ihtiyacımız olmayacakmış gibi... Ve böyle böyle azalıyoruz, eksiliyoruz... Tek başımıza kanat çırpmaya çabalarken birer birer düşüyoruz. Oysa doğa bize sürekli "Birlik olun!" diyor. Her şey bize bu gerçeği haykırıyor; ancak tek başımıza devam etmeye inat ediyoruz. Unutuyoruz ki, birlik olmadan, dayanışmadan, gerçek bir güç ve destek oluşturmadan, hedefimize asla ulaşamayız. Doğa, birlik içinde olmayı bilene her zaman açıkça rehberlik ediyor. Bu seslenişi duyabilenler, hayatta gerçekten ilerleyenler oluyor.