Kainatın milyonlarca yıldır süregelen bir düzeni var. İnsanlar; doğuyor, büyüyor, akıl ve vücut sağlığı yerindeyse evleniyor ve ömrünün geri kalan kısmını hayat arkadaşıyla mutlu mesut geçirmek istiyor. İnsanoğlu sosyal bir varlık. Yalnız yaşaması mümkün değil. Bu nedenledir ki, bir hayat arkadaşı edinmek ve yaşamı onunla birlikte omuzlamak gerekiyor. Hastalıkta ve sağlıkta yanında olacak ve yaşamın meşakketli yolunu birlikte adımlayacak bir eş, gençlerin en büyük hayali oluyor. Fakat ne yazık ki, evlilik artık günümüzde, iki karşı cinsin severek, müşterek bir yuva kurmasından öte bir hal almaya başladı. Anadolu irfanının binlerce yıllık birikiminden süzülen hoş gelenekleri, modernitenin de etkisiyle, dejenerasyona uğradı. Artık evlenmek isteyen gençler, adına gelenek denilen zorluk dağını aşmak zoruda. 'El alem ne der putu' evliliğin önündeki en büyük engel. 'Benim kızımın nesi eksik', 'Biricik oğlum en iyisine layık' ile başlayan cümleler, farkında olmasak da bir evliliğin temelini daha en baştan dinamitliyor. Ailelerin karşılanması mümkün olmayan talepleri, sosyal medyadan paylaşılan gösterişli sahneler, çeyiz odaları, damat bohçaları ve ardı arkası kesilmeyen takı istekleri, evlenecek çiftleri yoruyor. Yerine getirilemeyen istekler çiftler arasında kırgınlıklara neden oluyor... SABAH Pazar ekibi, kanayan bir sosyal yara haline gelen bu sorunun peşine düştü. İşin uzmanlarına sordu. Gelenek mi? Yoksa örf ve adet adı altında gençlere dayatılan koskocaman bir görgüsüzlük mü? Bu sorunun yanıtı aradı...
Çeyiz sandıkları, damat bohçaları, takı setleri, beşi bir yerdeler, hasır bilezikler, dayalı döşeli evler ve lüks arabalar, şaşalı evlenmek teklifleri ve ünlü tatil beldelerinde balayı beklentileri... Evlenmek isteyen gençler, adeta bir 'mahalle baskısına' dönen bu istekleri en ince ayrıntısına kadar karşılamak zorunda. Şatafatlı evlilik teklifleri, lüks mekanlarda düğünler ve kına gecesi konseptleri, evlenmek isteyen gençleri kara kara düşündürüyor. Oysa geleneklerimiz, evlenmek isteyen gençlerin önüne engeller koymayı değil, güzel ve sade bir şekilde 'Baş göz etmeyi' bizlere öğütler. Oysa bugün gelinen noktada, gelenek adı altıda, gençlere akıl almaz istekler dayatılıyor. Beklentiler gerçekleşnmediğinde ise iki tarafta da derin bir hayal kırıklığı oluşuyor. Mutlu bir temel üzerine kurulması gereken evlilik müessesesi, daha ilk baştan çatırdamaya başlıyor. SABAH Pazar ekibi, sosyologlar ve psikologlarla görüşerek, evlilik öncesi gelenek adına altında dayatılan mobbingin, neden olabileceği yıkıcı sonuçları konuştu.
DUYGUSAL KOPUKLUK TEHLİKESİ!
Psikolog Tuğçe Betül Şenel, "Gençler, ailelerin ve toplumun beklentileriyle karşı karşıya kalabilir. Geleneklere uygun davranma baskısı onların kimliklerini ve bireyselliklerini keşfetmelerini zorlaştırabilir. Bu durum, gençlerin içsel çatışma yaşamalarına neden olabilir. Kişiler, 'Doğru' ya da 'Geleneksel' olarak kabul edilen davranışları sergilemediklerinde dışlanma korkusu yaşayabilir. İçsel değerleriyle toplumsal beklentiler arasında kalabilir, bu da kaygı ve stres seviyelerini artırabilir. Özellikle bireysel seçimleri kısıtlayan bir ortamda yetişen gençler, bu tür duygusal zorluklarla daha fazla karşılaşabilirler. Geleneklerin baskısı altında evlilik yapmanın, kişilerin ilişkilerinde duygusal kopukluk yaratabileceği görğlmektedir. Gerçekten istenmeyen bir evlilik biçimi, bireyde huzursuzluk ve tatminsizlik yaratabilir"
SOSYAL MEDYA VURGUSU
Gelenekler, bazen köklü bir geçmişin taşıyıcısı olarak değerlendirebilirken bazen de bireyleri zorlayabilen ve gösterişe dönüşen bir araç haline gelebilir. Bu dengeyi kurmak hem bireyler hem de toplum için önemlidir. Geleneklerin sürdürülmesi, çoğu zamanköklü bir geçmişe dayandığı için anlamlıdır. Ancak bazı durumlarda bu gelenekleri abartılı bir şekilde uygulamak, toplumda samimiyetten uzak olarak da yorumlanabilir. Sosyal medya da gelenekleri abartarak sergileyen bireylerin davranışlarını etkileyebilir. Geniş kitlelere ulaşmak ve beğeni toplamak arzusu bu davranışların artmasına neden olabilir.
GERİYE YORULMUŞ BİR ÇİFT KALIYOR
Klinik Psikolog Mehmet Teber, "Evliliğin uzun bir süreci var. Takılması gereken altınlar, kız ve erkek evine gidecek bohçalar var. Bunlar geleneklerimizin bir parçası. Bir de modern zamanların getirdiği akımlar var. Gösterişli bir evlilik teklifi yapmalısın, tektaş almalısın. Bekarlığa veda partisi düzenlemelisin. Balayı yapmalısın. Açık mekanlarda güzel fotoğraflar çekmelisin. Kınada birkaç kıyafet değiştirmelisin vesaire. Bşiz geleneklerimizde var olan ile modern zamanın getirdiklerinin hepsini satın aldık. Bu durumda evlilikler zorlaşmaya başladı. Sosyal medyada paylaşılacak şekilde düğün yapalım, bir defa evleneceğiz bir şeyden kaçınmayalım düşüncesi süreci zorlaştırıyor. Düğünden sonra maddi anlamda çok zorlanmış bir çift kalıyor. Süreci sadeleştirmek gerekir. Gösteriş anlayışının değişmesi gerekir. Modern akımların süzülerek alınması gerekiyor."
Sosyolog ilahiyatçı yazar Erol Erdoğan
AİLE SAADETİ EKSİLİYOR
"Sosyolog İlahiyatçı yazar Erol Erdoğan, "Evliliği zorlaştıran, evliliği erteleyen, aile saadetini eksilten, gelin ve damadın ailelerini karşı karşıya getiren uygulamalar ve geleneklerin gözden geçirilmesi gerekir. Ancak bir geleneği kaldırırken yerine neyin geldiğine dikkat edilmelidir. Süt parası ve başlık parası geleneği, günümüzde zaman zaman altından kalkılamaz ayni ve nakdi yükümlülüklere vesile olduğu için, evlilik sürecini zora sokan bir uygulama olarak gözükmektedir. "
EVLİLİKLER ERTELENİYOR
"Bazı bölgelerimizde yüksek bütçelerle devam ettirilen bu tür düğün uygulamaları gençlerin evliliği ertelemesine neden olduğu gibi evlilik sonrasında genç aileyi maddi olarak ipotek altına almakta hatta gelin ve damadın aileler arasında da kalıcı sorunlara sebep olmaktadır. Abartılı takı geleneklerini de bu kapsamda değerlendirebiliriz. Takı esas itibariyle, evlenen çiftlere maddi destek sağlamaktadır hatta "ihtiyat akçesi" değerindedir. Ancak bazı aileler tarafından sayfalar tutan bilezik ve altın listeleri ile sürdürülen takı takma, takı isteme, takı takma gelenekleri de evliliği zorlaştırmaktadır."
YAPICI GELENEKLERİMİZ VAR
"Bir toplumda, kuşaktan kuşağa büyük kabullerle aktarılan sosyal ve kültürel alışkanlıklara, davranışlara, uygulamalara gelenek diyoruz. Nüansları olmakla birlikte töre, anane, örf gibi kelimeler de gelenek anlamında kullanılmaktadır. Anadolu coğrafyamızda kız isteme ile başlayan düğün ve nikâhla sonuçlanan evlilik sürecine dair, bir kısmı unutulmuş bir kısmı devam eden, güçlü evlilik gelenekleri vardır. Düğün gelenekleri bölgelere göre yer yer farklılık gösterdiği gibi benzerliklere de sahiptir."
GELENEKLER HER ZAMAN FONKSİYONLARINI KORUYAMAZLAR
"Toplumlar, kimliklerinin ve varlıklarının önemli bir unsuru kabul ettiği için geleneklerine sahip çıkar. Ancak adetler, örfler, gelenekler, töreler zamanla değişebilmektedir. Gelenekler, güçlü toplumsal kabullerle oluştuğu ve sürdürüldüğü için, bazen yasalar ve dini prensiplerden daha etkin olabilmektedir. Gelenekler, bir yönüyle, yazılı olmayan kanun vazifesi görmektedir. Gelenekler, ilk oluşum ve uygulanma dönemlerinde toplumun kültürleri, inançları, ahlakları ile uyumudur. Gelenekler bu yönüyle kolaylaştırıcı ve koruyucudur. Ancak zamanla gelenekler, baştaki fonksiyonlarını ve oluşum sürecindeki anlamlarını her zaman koruyamazlar. Bu süreçlerin ehlince araştırılması, incelenmesi, gözlemlenmesi ve analiz edilmesi gerekir."
İSLAM KOLAYLIĞI TEŞVİK EDER
"Evlilik sürecindeki en güçlü geleneklerden biri "baş göz etme" ifadesinde karşımıza çıkan, evlilik yaşına gelenlerin, aileleri başta olmak üzere akraba, hısım, komşu ve arkadaş çevresindeki insanlarca evlendirilmeleri gelmektedir. Bu süreçte insanlar, evlilik yaşı geldiği düşünülen bekârlara eş adayı bulmak, birbirine yakıştığı düşünülen bekârlar arasında söz elçiliği yapmak, evlenmesinde hayır umulan gençlerin görüşmesine yardımcı olmak gibi pek çok "çöpçatanlık" geleneğini icra ederler. Bekârların evlenmesinde çevrelerinin yardımcı olması geleneğinin oluşmasında Kur'an'ı Kerimdeki evlilikle ilgili ayette "nikâhlayın - evlendirin" ifadesinin de etkisi de vardır. Evlilik yaşına gelen veya evlenmek isteyenlerin, çevrelerinin desteğiyle evlendirilmesi anlayışı, kuşaklararası farklılaşmaların artması ve geniş ailelerin azalması gibi nedenlerle günümüzde zayıflamıştır."