Sadece Güneydoğu'nun değil Türkiye'nin en önemli tarımsal ürünlerinden biri olan Adıyaman tütününün kalitesini ve ününü neredeyse duymayan yok. Ancak bu ünün ardında, aylara uzanan bir emek ve sabır yatıyor. Adıyaman'ın tütün konusunda en yoğun tarım uygulamalarının yapıldığı Çelikhan'da tütün kültürü, yaklaşık 150 yıldır süregelen bir geçim kaynağı.
Ekilebilir tarım arazileri içerisinde tütün yetiştiriciliğinin payı yüzde 60-70 civarında. Merkez ilçe ile birlikte Adıyaman'ın 9 ilçesinden biri olan Çelikhan'da ortalama 18-20 bin dekar alanda, kentin tamamında ise 100 bin dekardan fazla arazide tütün tarımı yapılıyor. Adıyaman Merkez, Çelikhan ve Besni ilçelerinde yüksek miktarda tütün ekimi yapılırken; Kahta, Samsat, Gölbaşı, Sincik ilçelerinde de az miktarlarda tütün yetiştiriciliği yapılıyor.
Fotoğraf sanatçısı Yalçın Çiftçi de binlerce ailenin geçim kaynağı tütünün ekiminden, toplanmasına ve satışına kadar zorlu ve çileli tüm sürecini fotoğrafladı. Tarihe not düşen Yalçın Çiftçi yalnızca fotoğraflamakla kalmadı, memleketi Adıyaman'a olan aidiyetini ve çocukluğuyla özdeşleşen tütüne dair düşüncelerini dile getirdi.
TÜTÜN NAZLI GELİNE BENZER, ÇOK HASSASTIR
"Tütünle olan tanışıklığım, Adıyaman'ın Kömür beldesine bağlı Narince Köyünde geçen çocukluğuma dayanır" diyerek söze başlayan Yalçın Çiftçi, tütünün ekim aşamasından gelişimine kadar geçen dönemleri şöyle anlatıyor: "Çelikhan ilçesindeki dağlar nevruzla beraber canlanır, doğa yavaş yavaş uykusundan uyanır.
Zerban ve Havşari pınarları çiçeklenmeye göçmen kuşlar gökyüzünden ovaya dağılmaya başlar. Bir mart günü, tütün tohumlarının toprakla buluştuğu dönemde Çelikhan'a, çocukluğumdaki o tütün kokulu yaşamlara, hikâyelere gidiyorum. Baharın gelişiyle Çelikhan merkezinde ve köylerde, evlerinin bahçesine tütün tohumlarını ekenleri, mayıs ayında başka bir telaş bekler. Büyüyüp boyları bir karışı bulan tütün fideleri bu kez tarlalara, büyüyüp serpilecekleri topraklara taşınır.
Mayıs ayındaki ziyaretimde ellerinde fide dolu kasalarla, tarlalarda kadın erkek arı gibi çalışanları görüyorum. Rehberim, Pınarbaşı beldesine bağlı Çalgan mahallesine gideceğimizi söylüyor. Orada tütün fidelerinin "ılık yastık" dediğimiz; naylonla örtülü alanlarda ekildiğini anlatıyor. Kış mevsiminin sert ve ilkbaharın donlu geçtiği bölgede sıcaklığın ve nemin muhafaza edilmesi için bunun gibi bir tür sera yöntemi kullanılıyor." Yalçın Çiftçi doğa ile iç içe geçen, emek ve alınteri ile yoğrulan tütünün sonraki sürecini şöyle aktarıyor: "Çalgan'da evlerin bahçelerinde tütün kurutmak için yapılmış ahşap iskeleler beliriyor.
Mahalle hareketli; her evin avlusunda hummalı bir hazırlık var. Küçük patikalardan geçerek tütün ekilen alana varıyoruz. Tarlada çalışanlara selam verip çay demlenen semaverin yanındaki taşlıkta oturuyoruz. Toprak sahibi Mahmut Atmaca (59) çayı uzattığı gibi bir dokun bin ah işit misali anlatmaya başlıyor: "Biz gözümüzü tütünün içinde açtık. Çocukluğumuzda oyunlarımızı tütün içinde oynadık. Şimdi ekmeğimizi bu yerlerden çıkarıyoruz.
Buralar dağlık ve sarp olduğu için bol ve geniş ekim alanları yok. En fazla iki-üç dönümlük tarlalarımız var. Hangi ürün ekilirse ekilsin tütünden elde edilen geliri almak mümkün değil, o yüzden tütün ekmeye mecburuz. Tütünde bazen hasat çok bereketli olur, dönümünden 300-400 kilogram kaldırırız. Bazen de tütüne hastalık girer, sert rüzgâr olursa yapraklar yırtılır, güneş çarparsa uç kısımlarında yanık oluşur. Tütün yoğun yağış da sevmez. Sizin anlayacağınız tütün nazlı geline benzer; hassastır, çok iyi bakılması gerekir."
TÜTÜNE KUNDAKTAKİ BEBEK GİBİ BAKARIZ
"Elinde boş tütün kasasıyla Mahmut Atmaca'nın eşi yaklaşıyor. Çatlamış elleri çamur içinde, gözleri nemli bakıyor. Kurumuş dudaklarına sebilden bir tas su alıyor. 'Birkaç kelam da ben edeyim' diyor: 'Tütünün olduğu yerlerde yıl 12 değil, 13 ay sürer. Biz tütüne kundaktaki bebek gibi bakarız.
Tütünü de elimizden alırlarsa ne yaparız? Her yıl 'tütün kaldırılacak' diye haberler alıyoruz. Tütünü tarlaya ektiğimiz zaman 'acaba satabilecek miyiz' diye kaygılanıyoruz. 2000'lerde hükümet tütüne kota getirdi, birçok komşumuz şehirlere göç etti. İyi kötü; tütünlerimizi Tekel'e veriyorduk, o da kapandı. Şimdi hükümet her yıl yeni kararlar alıyor, korkuyoruz.
İki çocuğum üniversitede okuyor, onları bu tütün parasıyla okutuyorum. Büyük oğluma karşı köyden kız aldık, onu da tütün parasıyla evlendirdik. Eğer tütün kallkarsa ya Malatya'ya kayısıya gideceğiz ya da Giresun'a fındığa... Tütünümüze ve haliyle geleceğimize dokunmasınlar istiyoruz."
Marmara Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü'nden mezun olan Yalçın Çiftçi, halen Adana'da öğretmenlik yapıyor. Bir yandan da Anadolu Üniversitesi Fotoğrafçılık bölümüne devam ediyor. 2010'da fotoğraf sanatına ilgi duymaya başlayan ve halk kültürünü araştırıp fotoğraflayan Yalçın Çiftçi, küçük çaplı kısa belgeseller çekti, yurt içinde ve yurt dışında çeşitli sergiler açtı, ödüller aldı.
YEMYEŞİL RÜYAYA DALIYORUZ
"Kızgın güneş giderek yükselirken, gölgelikler bile ısınıyor. Yaşamın doğayla iç içe aktığı bu bölgede, yöre insanı ekip biçmede, hasatta ve diğer birçok alanda birlik ve beraberlik içinde hareket eder. İmece ve paylaşma kültürü toplumun ayrılmaz parçasıdır. Tarlada çalışanlar genellikle aile bireyleri, komşular ve yevmiyecilerdir.
Tütün tarlalarının yolunu tutuyoruz. Köyler bu dönemde çok hareketli. Dağ taş, dere tepe her yer yeşile boyanır. Biz de birkaç köyün içinden geçtikten sonra geniş ve yeşil Mestan Ovası'na yaklaşıyoruz. Tarlaların sınırları seçilemiyor, yüksekçe bir yerden ovayı seyredip yemyeşil bir rüyaya dalıyoruz. Tarlalarda yer yer kavak ağaçları yükseliyor. Soğuk ve tatlı bir rüzgâr yüzümüzü okşayıp kayboluyor. Ovaya, tarlaların içine doğru iniyoruz. " "Balıkburnu Köyü'ne doğru yola koyuluyoruz.
Tarlada çalışanlar selam verip davet ediyor. Bir okulda idarecilik yapan tütün üreticisi Ahmet Bey'e tütünle ilgili kaygıları soruyoruz. 'Mevzu tütün olunca nağmelerimiz bile dert kokuyor. Yöremize ait galuç (hasat) oyunu var, yüzyılların mirası. Ova köylerinde harmandan sonra ziyafet, şölen verme geleneği. Bu şölende üründen elde edilen kazancın sevinci yaşanır, bunun üzerine türküler söylenir, oyunlar oynanır.
Bizim türkümüz bu aralar acı söylüyor" diyor Ahmet Bey. "Tütüne mecburuz, hakikat bu. Ekeceğiz, lakin sonunda bizi ne bekliyor bilemeyeceğiz. Tütün doğrama atölyelerinde çalışan yüzlerce kişi var, ailesini geçindirmek için tütün aracılığı yapan binlerce tütün tüccarı var. Kooperatifleşmeyle beraber her şey tekelleşeceği için bunlar da işsiz kalacak.
Daha önce onlarca tüccar gelip ürünlerimize fiyat biçerdi, kim daha fazla verirse ona satardık. Şimdiyse kooperatifler yüzde 60'a yakın vergilendirildikleri için üreticinin ürününü de ona göre daha düşük fiyattan alacaktır, bu konuda kaygılıyız. Biz devletimize vergimizi makul ölçülerle verip tütünümüzün rahat bir şekilde ticaretini yapmak istiyoruz" diyor.
2023'TE EKONOMİK HACMİ 3 MİLYAR LİRAYI AŞTI
Adıyaman'da tütün üretimi, ciddi istihdam sağlamakta ve bu sayede Adıyaman'ın önemli sorunlarından biri olan göçü azaltıcı etkisi bulunmakta. Ayrıca sulanamayan kıraç arazilerin kullanılmasına da olanak sağlayarak aile ekonomisine katkı sağlıyor. Resmi verilere göre Adıyaman'da 2022 yılında 120 bin 187 dekar alandan 19 bin 968 ton üretim ve dekar başına ortalama 166 kilogram verim elde edildi.
2023'te ise 119 bin 947 dekar alandan 20 bin 58 ton üretim ve dekar başına 167 kilogram tütün üretimi yapıldı. 2022'de tütünden yaklaşık 1 milyar 567 milyon TL, 2023'te ise 3 milyar 8 milyon gelir sağlandı. Tütün üretiminde Adıyaman ekiliş alanı olarak 3'üncü, üretim miktarı olarak 1. sırada yer aldı. 2024 yılı için yapılan saha çalışmaları ve gözlemler neticesinde tütün alanında ve üretiminde ciddi bir artış bekleniyor