Bosna Hersek'te yaşanan soykırımı unutturmamak adına Srebrenitsa'daki mülteci kampı orijinal halde korunarak müzeye dönüştürüldü. Müzenin oluşturulmasında Türkiye'nin birçok il ve ilçe belediyesi tarafından verilen destekler ile Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı'nın (TİKA) büyük katkıları oldu. Müzenin karşısına da soykırım anıtı yapıldı ve şimdiye kadar bulunan 8 bin 372 kişinin cenazeleri burada toprağa verildi. Ziyaret edenleri soykırım günlerine götüren müzede Boşnakların ormanda bulunan eşyaları, kampta kullandıkları eşyalar, o günlerde çekilen görüntü ve fotoğraflarla acıları yaşayanlarla yapılan görüşmelerdeki görüntü ve fotoğraflar sergileniyor. Sırpların soykırımından Boşnakları koruyamayan Birleşmiş Milletlere ait bir kamyon da müzede sergileniyor. 90'larda Bosna Hersek, Yugoslavya içinde özerk bir cumhuriyetti. Ülkenin bazı bölgelerinde Sırplar, bazı bölgelerinde Boşnaklar bazı bölgelerinde ise Hırvatlar çoğunluktaydı. Bazı bölgelerinde ise üç etnik unsur bir arada yaşamaktaydı. Bosna Hersek Özerk Cumhuriyeti'nde 1990 yılında yapılan seçimlerde Aliya İzzetbegoviç'in lideri olduğu Demokratik Eylem Partisi birinci parti olurken Bosna'daki Kosova Hastanesi'nde doktor olan Bosnalı Sırp Radovan Karadziç'in partisi ikinci, Hırvatların partisi ise üçüncü oldu. Böylece Aliya İzzetbegoviç, özerk Bosna Hersek'in cumhurbaşkanı oldu. Önceleri Yugoslavya'nın yeniden tanımlanmış bir şekilde federasyon yöntemiyle varlığının devamından yana olan İzzetbegoviç, Hırvat ve Slovenlerin bağımsızlığını ilan etmesi sonrasında bağımsız olmak için çalışmaya başladı.
KUŞATMA ALTINDAKİ SARAYBOSNA
Hırvatistan ve Slovenya'nın bağımsızlığını hemen kabul eden Birleşmiş Milletler, Bosna Hersek'in bağımsızlığı için ülkede referandum yapılmasını şart koştu. Referandumda Bosna Hersek bağımsızlığını ilan etti. Bosna Hersek'in bağımsızlığını ilan etmesi, ülke sınırları içinde yaşayan Sırpların protestolarına sebep oldu. Çünkü Bosna Hersek'teki Hırvat ve Sırplar ülkede azınlık olmak istemiyordu. Bosna Hersek'teki Sırplar, Sırbistan'a katılmak, Hırvatlar ise Hırvatistan'a katılmak istiyordu. Bunun için bu unsurlar, Bosna Hersek'in bağımsızlığını kabul etmeyerek ayaklandı. Her etnik unsur, çoğunlukta olduğu bölgelerde kontrolü ele geçirmeye başladı. Önce küçük çatışmalar halinde başlayan süreç sonrasında Bosna Hersek'in yüzde 70'e varan kısmının Bosnalı Sırplar tarafından işgal edilmesine neden oldu. Ayrıca Hırvatlar da Bosna Hersek'in Batı kesimlerini yanı Hırvatistan ile bağlantı kurulabilecek bölgelerini işgal ediyordu. Bölgede çatışmalar başlayınca Birleşmiş Milletler, Yugoslavya'yı oluşturan ülkelere silah ambargosu kararı aldı. Bosna Hersek sınırları içindeki Sırplar, Sırbistan'dan; Hırvatlar ise Hırvatistan'dan başta silah olmak üzere her türlü desteği görüyordu. Bosna Hersek yönetiminin ise elinde ne kendilerini savunabilecek imkân ne de bir ordusu vardı. Sırplar ve Hırvatlar kendi kontrolü sağladıkları bölgelerde kendilerinden olmayan herkese karşı soykırım yapmaya başladı. Hırvatlar, başta Mostar olmak üzere Bosna Hersek'in batı bölgesindeki Boşnaklara savaş açıp ve Boşnaklara ait her şeyi yıkmaya başlarken Sırplar ise Bosna Hersek'in başkenti Saraybosna'yı kuşatmışlardı. Bosna Hersek'in dünyayla bağlantısı da bu şekilde kesilmişti. Havalimanı ile Sırp kuşatması altındaki Saraybosna şehir merkezi arasında 14 ayda kazılan 1 kilometrelik tünel, halkın tek çaresi oldu. Bugün Umut Tüneli adı verilen tünel, yaşanan acıların izleriyle dolu. Hırvat askerlerin bilinçli olarak yaptıkları tank atışlarıyla Mostar'daki Osmanlı eseri Mostar Köprüsü yerle bir edildi. Bosnalı Sırplar tarafından kuşatılan Saraybosna'da ise atılan bombalarla insanlar dünyanın gözü önünde katlediliyordu.
KATİLLER MİLADİÇ, KARADZİÇ VE MİLOSOVİÇ
Saraybosna'da Sırplar adına soykırımı yöneten kişiler, Bosnalı bir Sırp olan siyasetçi Radovan Karadziç ile yine Bosnalı bir Sırp asker olan Ratko Miladiç'ti. Ayrıca Sırbistan Cumhurbaşkanı Slobodan Milosoviç de en büyük destekçileriydi. Etrafını saran kanlı katillerin arasında kalan Bosna Hersek ve Cumhurbaşkanı Aliya İzzetbegoviç, dünyanın yaşanan soykırıma dur diyeceğini düşünse de yaşanan katliamlar dünyanın pek de umurumda olmuyordu. Birleşmiş Milletler, NATO ve ABD çeşitli girişimlerde bulunsa da bu girişimler soykırımı önlemeye yetmiyordu.
ACILARIN EBEDİLEŞTİĞİ KOVAÇİ ŞEHİTLİĞI
Bugün Gazze'de İsrail'in katliamlarını seyreden dünya, 1992 ile 1995 yılları arasında da Bosna Hersek'te yaşanan soykırımı seyretmişti. Sırp kuşatması altındaki Saraybosna'ya Sırplar tarafından günde 329 havan topu atılıyordu. Sırp saldırılarında bin 601'i çocuk 11 bin 541 kişi katledildi. On binlerce insanın yaralandığı saldırılarda sayısız kadına tecavüz edildi. Yüzbinlerce insan ise mülteci konumuna düştü. Sırpların katliamları 21 Kasım 1995 tarihinde ABD'deki Dayton Hava Üssü'nde imzalanan Dayton Antlaşmasıyla sona erdi. Anlaşma gereğince Sırp ve Hırvat işgalleri sona ererken Bosna Hersek bağımsız bir devlet olarak tanındı. Dört yıla yakın süren Saraybosna kuşatmasında şehir merkezi büyük zarar görürken saldırılarda hayatını kaybedenler kent merkezine çok yakın bir noktada bulunan Kovaçi Şehitlik Mezarlığı'na gömüldü. Bugün Kovaçi Şehitlik Mezarlığı'nı ziyaret edenler yaşları birbirinden farklı olsa da ölüm tarihi aynı yıl olan mezarlıklarda yaşananların acısını hissedebiliyor. 19 Ekim 2003 tarihinde hayatını kaybeden Bosna Hersek Cumhurbaşkanı Aliya İzzetbegoviç de 11 bin 541 kişinin toprağa verildiği Kovaçi Şehitlik Mezarlığı'nın tam ortasında sade bir anıt mezarda yatıyor.
GÖZ GÖRE GÖRE GELEN SOYKIRIM SREBRENİTSA
Saraybosna dışındaki Boşnakların hali ise daha da içler acısıydı. Kendilerini savunabilecek her türlü unsurdan yoksun olan Boşnaklar, Ratko Mladiç komutasındaki Bosna Sırp ordusu ve temeli II. Dünya Savaşı'na dayanan Çetnik adı verilen Sırp milisler tarafından sistemli olarak katlediliyordu. Özellikle Bosna Hersek'in Sırbistan sınırına yakın doğu bölgeleri Sırp soykırımının en çok yaşandığı yerlerden biri oldu. Sırp katliamının başlamasıyla birlikte Birleşmiş Milletler tarafından bazı bölgeler güvenlik bölge ilan edilerek Birleşmiş Milletler askerleri tarafından korunmaya alındı. İlan edilen güvenli bölgelerden bir tanesi de Sırbistan sınırına çok yakın olan Srebrenitsa idi. Burada bulunan bir akü fabrikası ile otelin bulunduğu alan mülteci kampı haline getirilmişti. Bölgenin güvenli bölge ilan edilmesiyle Sırplardan korunmak isteyen Boşnaklar buraya sığınıyordu. Tarihler 11 Temmuz 1995'i gösterdiğinde Ratko Mladiç komutasındaki Sırplar, mülteci kampını kuşattı. Kampı korumakla görevli Birleşmiş Milletler Barış Gücü'nü oluşturan 400 Hollandalı asker kampı soykırımcı Sırplara direnmeden teslim etti. Yıllar sonra ortaya çıkan görüntülerde Hollandalı askerlerin gülerek kampı teslim ettiği ve Sırplardan hediyeler aldıkları ortaya çıkacaktı. Hollandalı askerlerin bölgeden ayrılması sonrasında dünyanın gözü önünde 11- 22 Temmuz 1995 tarihleri arasında 8 bin 372 Boşnak Sırplar tarafından katledildi. Kampın kontrolünü ele geçiren Sırplar önce alandaki erkekleri bir yere kadın ve çocukları bir yere ayırdı. Kamyon ve araçlarla ormanlık alanlara götüren Boşnaklar, katil Sırplar tarafından akla hayale gelmeyecek yöntemlerle katledildi. Yaptıkları soykırım ortaya çıkmasın diye de öldürdükleri Boşnakları şimdiye kadar tespit edilen 64 toplu mezara gömen Sırplar, parça çarpa ettikleri cenazeleri yaktılar.
ALİYA'NIN İBRETLİK SÖZÜ
Yaşanan soykırımı unutturmamak adına Srebrenitsa'daki mülteci kampı orijinal halde korunarak müzeye dönüştürüldü. Müzenin oluşturulmasında Türkiye'nin birçok il ve ilçe belediyesi tarafından verilen destekler ile Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı'nın (TİKA) büyük katkıları oldu. Müzenin karşısına da soykırım anıtı yapıldı ve şimdiye kadar bulunan 8 bin 372 kişinin cenazeleri buradaki mezarlıkta toprağa verildi. Ziyaret edenleri soykırım günlerine götüren müzede Boşnak mültecilerin ormanlarda bulunan eşyaları, kampta kullandıkları eşyalar, o günlerde çekilen görüntü ve fotoğraflarla acıları yaşayanlarla yapılan görüşmelerdeki görüntü ve fotoğraflar sergileniyor. Sırpların soykırımından Boşnakları koruyamayan Birleşmiş Milletlere ait bir kamyon da müzede sergileniyor. Bosna Hersek, "Ne yaparsanız yapın soykırımı unutmayın çünkü unutulan soykırım tekrarlanır" diyen Aliya İzzetbegoviç'in sözüyle özdeşlemiş bir şekilde soykırımı kıyamete kadar canlı tutmak isteyen mezarlıklarla dolu.