Biliyor musunuz sadece 200 yıl önce ortalama insan ömrü 31'miş... 1940'a gelindiğinde ortalama ömür 40'lara kadar çıkmış... 1910 doğumlu şair Cahit Sıtkı Tarancı "Yaş otuz beş! Yolun yarısı eder. Dante gibi ortasındayız ömrün" diye yazmış ama ancak 46 yaşına kadar yaşamış... O zamanlar 70'lere 80'lere hatta şu an olduğu gibi 90'lara kadar hayatta kalabilmek neredeyse imkansızmış... 50'leri görebilmek bile neredeyse imkansızmış... Tarancı ütopik bir hayal gibi söylemiş aslında 70'lere kadar yaşayabilme ümidini...
Eminim içinizden "İdil cidden bu haftaki konu acaba ne olacak? Yaşam süresi, longevity (uzun ömürlülük), insan ömrünü uzatma trendi mi? Yoksa dünyanın önde gelen milyarderlerinin hayatlarını bir yıl bile uzatabilmek için harcadıkları milyon dolarlar mı?" diye sormaya başlamışsınızdır... İnsan ömrünün uzaması için yapılan araştırmalar, bu uğurda harcanan milyon dolarlar hatta milyar dolarlar değil aslında konumuz... Düşünsenize bir umut yaşantısını ilerleyen bir dönemde kaldığı yerden sürdürmek isteyenler bedenlerini donduruyor günümüzde... Organ nakli, sayısız deneysel çalışma, günde alınan 20'nin üzerindeki vitamin ve gıda takviyelerinin hep nedeni biraz daha yaşayabilmemiz, daha iyi koşullarda, daha sağlıklı bir şekilde ilerleyen yaşları görebilmemiz...
40 YAŞINDA KARİYERİM BİTTİ
"Anladık İdil... E çok normal değil mi böyle olması... Herkes bir saniye daha alacağı nefesi uzatabilme ihtimali için her şeyi yapabilir... Bundan daha normal ne olabilir ki?" diye içinizden geçirdiğinize de eminim üstelik... O zaman size sormak isterim Demi Moore'un (61) kısa süre önce vizyona giren The Substance isimli filminin tanıtımları esnasında verdiği röportajları okudunuz mu? Moore neredeyse her röportajında "40 yaşından sonra sinema sektörü içinde kendime bir yer bulabileceğimi düşünmüyordum. Charlie'nin Melekleri filminde o bikinili sahneyi çektiğimizde tam 40 yaşındaydım. Çok fazla yorum, çok fazla eleştiri aldım. 40'larında bir kadın nasıl görünmeli, nasıl davranmalı asla kafamda oturmadı. Üstelik çocuklarım da vardı, anneydim... Bir anne nasıl olmalıydı fikri kafamda oluşmadı... Ve süreç içinde 40'larından sonra profesyonel iş hayatında bir karşılığımın olmadığını anladım. Yaş almak iyi bir şey değildi. Toplumda kabul görmüyordu. 20 yıl uzak kaldım kariyerimden tüm bu süreçlerin sonunda. Ve ancak 60'ımda geri döndüm" diyor...
PSİKOLOJİK OLARAK HAZIR MIYIZ?
Tamam film 50'li yaşlarında ortada kalan bir Hollywood yıldızının daha genç görünmek için yaptığı korkutucu şeyleri anlatan bir gerilim filmi... Ama Moore'a değil de çevrenize yakından şöyle bir bakın... Bir masada anlatılan her olayın sonunda muhakkak biri "Kaç yaşındaymış?" diye sorar mesela... Kadınlar bir araya geldiğinde 40'larından sonra 'başına iyi bir şey gelen' biriyle ilgili bir hikayeyi biraz kıskanç, biraz şaşırarak anlatır. Erkekler 50'lere yaklaşınca hayatlarının sonuna geldiklerini düşünmeye başlarlar... Sizlerin de kulak misafiri olduğunuz cümleler geldi mi aklınıza? Tüm dünya insan ömrünü 100'e çekmek için uğraşırken bizler psikolojik ve sosyolojik olarak kesinlikle 50'lerden sonra hayatta kalmaya hazır değiliz...
ÜRETMEK, KEŞFETMEK
Bu cümleyi bir kez daha okuyun... Biyolojik olarak ömürlerimiz uzasa da kesinlikle beynimizde her yaşa ait bir kodlama var. Ve bu kodlamalar 50'lere kadar bitiyor... O zaman kadar çoğu zaman 'zorla', 'ittire ittire' giden evlilikleri düşünün... Ve aynı insanla bir 50 yıl daha geçireceklerini düşünün... Kurulan hayatların 50 yıl daha devam edeceğini ve sizin kendinize yeni işler, sosyal çevreler, keşif noktaları, hayat arkadaşları ve hobiler bulmanız gerektiğini düşünün... Hayatın tam 50'de başladığını ve aslında sizi engelleyen tek şeyin yanlış ve bugün ile uyumsuz kodlamalar olduğunu düşünün... Hatta 100'lere kadar yaşayabilmeniz için psikolojik olarak kendinizi hazırlamanız gerektiğini, içinizde sizi imha etmeye çalışan tüm inanışları bir yana bırakmak zorunda olduğunuzu, üretmenin, yeniden keşfetmenin ve gerçek insan ilişkilerinin çok önemli olduğunu düşünün bir de....