Tatili; deniz kum güneş olarak algılamayan insanlar, yıllık izinlerinde rutinden koparak katılacak farklı etkinlikler arıyor. Onlar tatili şezlongda yatıp denize girmek olarak anlamıyor. Ezberin dışına çıkanlar onlar. Tabii ki arayan bulur misali, Buğday Ekolojik Yaşamı Destekleme Derneği, Tatuta (Tarım, Turizm, Takas) Projesi'yle bu insanların imdadına koşuyor. Gönüllü olmak isteyen her yaştan insanı, gönüllü kabul eden çiftliklerle buluşturuyor. Sistemin kendi içinde disiplini var. Gönüllüler de çiftlikler de, internette deneyimleriyle ilgili yorum yapabiliyor. Böylece eşleşmeler daha sağlıklı oluyor. Tatuta Proje Koordinatörü Ahmet Berkay Atik, benim dört çiftlik sahibi ve dört gönüllü ile konuşmamı sağlıyor. Kendisi bu arada isteyen okul, şirket vb gruplara, dernek olarak çiftlik ziyaretleri konusunda yardımcı olduklarını, bu sayede tarım sektörüyle toplumun daha yakınlaşmasını arzuladıklarını söylüyor. Söz şimdi tarım sektörü ve tatillerini çiftliklerde geçiren gönüllülerde.
Hayati Çalık (İkizce Bölgesi / Ordu)
BİZİM DERDİMİZ KÜLTÜREL ALIŞVERİŞ
Tatuta Projesi çok güzel. Bizim dördüncü senemiz. Bizden memnun olanlar var, olmayanlar var. Gönüllülerle düğünlere gidiyoruz. Üretmeyi seven insanlar geliyor. Kimisinin derdi var. Bunalımda olan geliyor, burada adeta tedavi oluyor. Bazen kimisinin daha çok kalması istiyoruz. Şehirde insanların tek çocukları var, el bebek gül bebek büyüyorlar. Burada farklı bir deneyim oluyor gelenler için.
Çiftliğimize gelenlerin kendilerine ait yerleri oluyor. Hep aynı yerde çalışır, eğlenirler. Gelenlerin aralarında Türkler olduğu gibi Somali, Filistin, İtalya'dan da gelenler oluyor. Bu sene Filistinlileri daha çok ağırlamak istiyorum. İsviçre'den 20 yaşında bir genç geldi. "Geleceğim için Türkçe öğrendim" dedi. ABD'den Colorado'dan bir kadın geldi. 25 gün Likya yolunu yürümüş, ben orayı bilmiyorum, ondan öğrendim. Biz kültür alışverişinden yanayız. Yoksa gönüllünün yapacağı işi, çok daha basitçe yaptırabilirim.
Bizim burası fındık bölgesi, aynı zamanda atalık tohum merkezi. Yazın burada sağlıklı besleniyoruz. Kışın Samsun'a dönüp zehirli ürünlerle sağlığımızı riske atıyoruz. 19 senedir organik tarım yapıyoruz, tohum takas şenliklerimiz oluyor. Gelen ayrılmak istemiyor. Organik tarımı para kazanmak için değil çocuklarıma temiz bir toprak teslim etmek yapıyorum. Çocuklarımın biri İstanbul, diğeri Samsun'da. Tatilde bile gelmek istemiyorlar. Ama şikayet etmeye hakkımız yok. Kaçış yok, herkes bir gün eski yaşama dönecek. Gençlere önerim evden çıksınlar, sosyal medyadan kurtulsunlar.
Adem Özcan Kulaksız (Cevizbağı Organik Tarım Çiftliği / Kırşehir)
ÇİFTÇLERİN NELER ÇEKTİĞİNİ GÖRÜP ŞAŞIRIYORLAR
2014 yılından beri TaTuTa'ya üyeyim. Ana beklentimiz özellikle yurt dışından gelen gönüllülere ülkemizin ve yöremizin kültürünü tanıtmak, bu kültürü onlara yaşatmak, karşılıklı kültürel ve mesleki bilgi alışverişinde bulunmak.
Ana ürünümüz meşhur Kaman cevizi başta olmak üzere, üzüm, elma, kayısı, kiraz, vişne, armut, erik ve diğer meyveler ve ayrıca bakliyat, hububat ve elma sirkesi, elma kurusu, üzüm pekmezi, domates salçası gibi ana ürünlerin türevi olan bu ürünleri sertifikalı organik tarım yönetmeliği kapsamında üretiyoruz.
Çiftliğimizi ziyaret edenler, bu kadar büyük ve geniş bir ürün yelpazesi üretiminin yapıldığı bu çiftliğin tek başıma nasıl yönetebildiğim konusunda hayrete düşmüşlerdir. İşler konusunda kendilerinden pek yüksek mesai ve performans beklemediğimiz için zorlanmıyorlar.
Yeni nesil, özellikle Türk gençleri daha önce çiftlik yaşamı görmediklerini, tarım ürünleri üreten çiftçilerin ne kadar zor şartlarda ve maliyetli üretim yaptıklarını, hak ettikleri kazancı elde edemediklerini fark ediyor. Çiftçiliğin zor ama çok keyifli bir uğraş olduğu fark ediyorlar. Çiftçinin neler çektiğini görüyorlar. Elbette çiftçilik hayali olanlar kararlarını tekrar gözden geçireceğini söylüyor.
Şehirde yaşayan insanların bilinçsizce tarım ürünleri tüketmeleri, ülkemizde kanser hastalığının çoğalmasına sebep oluyor. Diğer önemli bir husus ise tarım ürünleri üreticilerinin değersizleştirilmesi, köylerin boşalması gibi konulardır. Gençler yedikleri gıdaların nasıl üretildikleriyle bilgi sahibi olmalılar.
SELÇUK ŞAHİN (Zeytinliboğaz Permakultür Çiftliği / Bilecik)
BURADA HERKES KENDİ GERÇEĞİ İLE YÜZLEŞİYOR
Tarım, hayvancılık, bitkisel krem, sabun, fermente ürünler üretiyorum. Buğday Derneği hesabını takip ettiğim için TaTuTa Projesinden haberdar idim. 10 yıldır bu projenin içindeyim. Dahil olma sebebim etkileşim, doğa ile ilgili insanlar ile tanışmak, yardımlaşmak, yardımcı olmak. Çiftliğe gelen gençlerle ilgili şunu söyleyebilirim: Doğadaki yaşam şartları bazen zorlayıcı bazen korkutucu olabiliyor; adaptasyon sorunu yaşayanlar, yaşamayanlardan fazla. Gençlerin yaş ortalamaları yükseldi, orta yaşlı, kendinden çevresinden uzaklaşmak isteyen insanların talepleri arttı. Yeni nesil gençlerle ilgili sorunuza cevap veremem; onları yargılamak haddim değil, kendimden sorumluyum.
Çiftlik, tarım, hayvancılık alanında çalışmak isteyenler için şunu söyleyebilirim; her iş alanında olduğu gibi yüksek disiplin ve sorun çözme yeteneği yüksek motivasyon ve kararlılık, zeka ve esneklik konusunda iyiler ise, buyursunlar… Burada herkes kendi gerçeği ile yüzleşiyor. 15 sene büyük şehirde 9-18 arası çalışarak geçirdim. Şunu yaşayan şehirli insana bolca podcast dinleyip, kitap okuyup, dil öğrenerek harcanan zamanı avantaja çevirin diyebilirim. Gençlere tavsiyem mutlu olacakları şekilde yaşamalarıdır.
Burak Alsan / Farge Organik
GENÇLER, POPÜLER AKIMLARIN PEŞİNDE ZAMAN KAYBEDİYOR
2009 yılında ODTÜ Şehir ve Bölge Planlama Bölümü'nden mezun olduktan sonra yedi yıl bu alanda çalıştım. Şehirde istediğimiz hayata sahip olamayacağıma kanaat getirerek ailemle 2016 yılında kırsala taşındım. O günden beri organik tarım ve ekoturizm alanında çalışmaya ve öğrenmeye devam ediyorum.
Çiftliğimize 2018 yılından beri gönüllü kabul ediyoruz. Kuruluma başlamadan önce benim de kısa süreli bir gönüllülük tecrübem olmuştu. Bu nedenle gönüllülerden ne beklemem ve onlara ne sunmam gerektiği hakkında az çok bir fikrim vardı. Maalesef, özellikle ülkemizde projenin iki tarafı da gerçek dışı beklentiler içerisine girebiliyor ve bu da kötü tecrübeler yaşanmasına neden olabiliyor. En temelde ev sahipleri, gönüllülerin işçi olmadığını; gönüllüler de, çiftliklerin tatil yeri olmadığını çok net bir şekilde anlamalılar. Tarafların birbirilerini doğru anladıkları durumlarda hayat boyu unutulmayacak, çok değerli tecrübeler kazanabiliyor.
AÇIK ALANDA ÇALIŞMAK ZORLAYABİLİYOR
Gönüllüler sadece 5-6 saat çalışıyor olsalar da alışık olmadıkları için fiziksel iş yoğunluğu birçok gönüllü için yorucu olabiliyor. Kapalı ortamlarda çalışmaya alışmış kişiler yazın sıcaktan, kışın ise soğuktan olumsuz etkilenebiliyor. Gönüllüleri bekleyen bir diğer zorluk ise daha önceden tanımadıkları insanlarla bir arada, aynı çatı altında yaşamak oluyor. Ayrıca insanların tarımsal üretime hiç olmadığı kadar uzak olduğu günümüz dünyasında, gönüllüleri en çok şaşırtan şeylerin başında temiz gıdanın üretilmesi için gereken emek ve zamana tanık olmak geliyor.
"Bİ DE BUNU DENEYELİM" KİTLESİ ÇOĞALDI!
Zamanla gönüllü profilinin daha çok, sizin de tanımladığınız gibi 'deneyelim bakalım' kitlesine evrimleştiği sonucuna ulaştım. Gönüllü programlarının bu kadar popüler olmadığı dönemlerde, başvuruların çoğunu gerçekten yaşam felsefesi bu yönde olan insanlar oluştururken; son yıllarda ise gönüllülük konseptinin popüler bir akım haline gelmesinden etkilenenlerin sayısı hızla artmakta. Bu nedenle çiftliğimizde iki haftadan kısa gönüllü başvurularını çoğunlukla kabul etmiyoruz. Kaliteli ve doyurucu bir deneyim için projeye mümkünse birkaç ay süre ayrılması elzemdir.
GENÇLER, TOPLUMDAN BAĞIMSIZ OLMAK İSTİYOR!
Maalesef genç nesillerin en büyük yanılgıları kendilerini toplumun bir parçası olarak değil de toplumdan bağımsız bir birey olarak görmeleri. Bu yanılgı kollektif hareket etmelerini ve empati yapmalarının önüne geçiyor. Her geçen gün daha da bireyselleşen bir dünyaya uyanıyoruz. Gönüllü projesinin en önemli faydalarından birisi; kişilere kolektif bilincin, bireysellikten çok daha faydalı olduğunu deneyimleme şansı sunması olsa gerek. Gönüllüler çiftlikte bir arada bulundukları süre içerisinde sosyal medyayı ve telefonlarını kullanmayı unutuyorlar.
FİZİKSEL OLARAK DAYANIKSIZLAR!
Gençlerin bir diğer büyük yanılgısı da fiziksel olarak ne kadar zayıf kaldıklarının farkında olmamalarıdır. Modern dünyanın sunduğu imkanlar göze hoş gelse de bu yaşam şekli gençleri fiziksel olarak dayanıksız ve aciz hale getiriyor. Maalesef gençlerin neredeyse tamamı en temel hayatta kalma becerilerinden yoksun ve çaresizler.
VEDALAR ÇOK ZOR OLUYOR
Çiftliğimizi yıllar içerisinde tekrar tekrar ziyaret eden ve hala temas halinde olduğumuz farklı milletlerden yüzlerce gönüllümüz var. Özellikle burada uzun süre geçiren arkadaşlarla güçlü ilişkiler kurabiliyoruz ve zamanı geldiğinde veda etmek iki taraf için de oldukça zor olabiliyor.
BÜTÜN YILI, İZİN HAYALİYLE GEÇİREN İNSAN MI ÖZGÜR!
Kimin gönüllü çalıştığını iyi düşünün derim. Eğer yaptığınız işten keyif almıyorsanız, ay sonunu zor getiriyorsanız, sevdiğiniz insanlarla kaliteli zaman geçiremiyor, sizi mutlu eden şeylere zaman ayıramıyorsanız, daha da kötüsü bütün bir yılı 2-3 haftalık izin gününüzün hayalini kurarak geçiriyorsanız gerçekten özgür olduğunuzu söyleyebilir misiniz?
GENÇLER SOSYAL MEDYADAN UZAK DURMALI
Gençler eleştirel düşünmeyi ve sorgulamayı öğrenmeli. Topluluk olarak hareket etmenin önemini kavramalılar. Başkalarının ne düşüneceğini, ne diyeceğini umursamadan içlerinden geldiği gibi olmaktan korkmamalılar. Sosyal medyadan uzak durmaları şart. İçi boş popüler akımların bir parçası olmaya çalışırken değerli zamanları yok olup gidiyor. Kendilerini hayali insanlarla kıyaslayarak her geçen gün daha da mutsuzlaşıyorlar. Çok sevdiğim bir filmden alıntıyla bitireyim: Mutluluk sadece paylaşıldığında gerçektir.
Filiz Kırmızıoğlu (28) (Proje Yöneticisi & Yaratıcı Drama Eğitmeni)
UZAKTAKİ KÖYÜME GİDER GİBİYİM
TaTuTa'ya 2018 yılında üye oldum. İlk deneyimimi Belentepe Permakültür Çiftliği'nde yaşadım. Ailem dolayısıyla tarım, tarla, bağ bahçe işleri ile iç içe büyüyen biriyim. İstanbul'da doğup büyüdüğüm için toprak her zaman dinginliği ve kendimi bulduğum bir kaçış oldu. Projeye dahil olurken hem yeni yerler görmek hem de yeni tarım yöntemleri ile kültürel bir alışveriş deneyimi yaşamak istedim.
Şimdiye kadar dört çiftlik deneyimi yaşadım. Bu çiftlikler birbirinden farklı tarım yöntemleri izleyen yerlerdi. Özellikle bilgi ve tecrübemin az olduğu, hali hazırda kolayca göremeyeceğim işleyişleri deneyimleyebileceğim çiftliklere gitmeye çalıştım. Bunlar permakültür, organik tarım, ekolojik tarım yapan yerlerdi.
Çiftlikte zorlandığım bir konu olmadı. Çünkü tarımla ilgili herhangi bir alerjim ya da vegan gibi spesifik bir beslenme tercihim bulunmuyor. Ancak bu konuda hassasiyetiniz olduğunda da ev sahipleri bunları göz önünde bulundurarak sizleri ağırlıyor. Bunun dışında kendi iş gücünüz ölçüsünde sorumluluk aldığınız için zorluk durumunu önden kestirebiliyorsunuz.
Bu projede toprağa gönül vermiş, emeğin kıymetini bilen insanlara karşılaşacağınızın garantisini verebilirim. Bu süreçte karşılaştığım tüm insanlar doğup büyüdükleri topraklara vatan borçlarını ödeme yaklaşımı gözeten kişilerdi. O nedenle bulundukları işin tarihsel sürecine küresel ve yerel ölçekte hakim olma hassasiyeti gözetiyorlardı. Kimi zaman hayal kırıklıkları yaşamış kimi zaman hayallerini gerçekleştirmiş ama her iki durumda da umutlarını diri tutan insanlar ile bir arada olacaksınız.
Çiftlikler kendi içinde ayrılıyor. Tamamen tarım yapan çiftlikler olduğu gibi otel formatında yol alan, topraktan tabağa yaklaşımıyla ilerleyen işletmeler de bulunuyor. Bu gibi yerlerde hem tarımı hem de turizmi deneyimleyebiliyorsunuz. Bunlardan bağımsız olarak büyükbaş hayvancılık ve tarla işini beraber götüren yerler de listede yer alıyor. Çiftlik seçiminizi yaptıktan sonra hangi sezonda gitmek istediğinize sıra geliyor. Burada durum ev sahibi ile karşılıklı uygunluk takviminize ve sizin bedensel iş gücünüze göre netlik kazanıyor. Kimi yerler ekim zamanında gönüllü ağırladığı gibi kimi yerler hasat zamanında gönüllü ağırlayabiliyor ya da kimilerinin kapısı her zaman açık oluyor. Bu tamamen sizin ve ev sahibinin ortak uygunluğuna kalmış bir trafik oluyor.
Üçüncü bir konu ise gönüllü, misafir ya da yarı gönüllü tercihiniz oluyor. Bu seçeneklerin karşılığı ücretsiz, ücretli ve düşük ücretli konaklamaya denk düşüyor. Ben elbette hiç ödeme yapmadan gönüllü seçeneğiyle sanki uzaktaki köyünüze gitmişsiniz gibi bir işin ucundan tutarak rahat rahat konaklamanızı öneririm. Emin olun uzaktaki köyünüzün konforunu ve sıcaklığını yaşıyorsunuz.
Yeni deneyimler için yine gitmek istiyorum. Özellikle yerinde tecrübe etmek istediğim badem, pamuk gibi hasat ürünleri var. Bulunmak istediğim çiftlikler var. Yerel kültürlerini tanımak istediğim bölgeler var. Bilgi alışverişinden besleneceğim insanlar var.
Ara ara yeşile kaçmak, toprakla haşır neşir olmak çok iyi geliyor. Hem emin olsunlar toprakla ilgilenip şehre dönmek insanı kendisi ve çevresi için daha verimli kılıyor. Gençlere özellikle kendi kültürlerini ve zenginliklerini daha yakından tanıyabilmeleri adına bu gibi çeşitliliğin had safhada olduğu projelere dahil olmalarını önerebilirim. Bu tarz projeler tek düzelikten sıyrılmak isteyenler için eşsiz bir deneyim oluyor. Üstelik yerel farkındalığınız oluştuktan sonra küresel bakış açınız daha sağlam bir temelde gelişiyor.
Çiftlik sahiplerine ise dijital dünyanın içinde daha fazla yer almalarını tavsiye edebilirim. Çok güzel işler yapmalarına rağmen bunları yeteri kadar duyurmuyorlar. Böyle olunca etki etmek istedikleri hedef kitleden uzak kalıyorlar. Onların seslerini duyurması, yaşadıklarına tanıklık edebilmemiz bizlerin daha iyi bir şeyler yapma motivasyonunu artıracaktır.
İLKER UZUN
TATİL İÇİN DEĞİL, ÜRETEN İNSAN OLMAK İÇİN GİDİYORUM
TaTuTa gönüllüsü olmaktaki amacım, sağlıklı gıdaya ulaşım yok olmadan gelecek kuşaklara aktarılması için bu yolda emek harcayan çiftlik sahiplerine katkıda bulunmak. İki yıldır dört çiftlikte altı kez gönüllü olarak çalıştım. Gittiğim bazı çiftliklerde gerçekten çiftlik sahipleri bir öğretmen gibi detaylı şekilde sıkılmadan usanmadan anlatıp bana öğrettiler. Çiftliklerde çapalama, sulama, budama, odun kesme, taş toplama, ot atma, buğday ve nohut hasatı yapma, odun kesme vs işlerinde çalıştım.
Beni en çok zorlayan iş, hasatı yapılan tarlanın otunu traktörle atmak oldu. Ancak gerek hava şartları gerekse fiziksel olarak ham olmamızdan kaynaklı çoğu işler biraz zorlayabiliyor. Bu bilinçle gitmekte fayda var. Ayrıca tarıma ya da hayvancılığa dair her şeyi öğrenme beklentisi de olmamalı çünkü gidilen yer okul ya da özel kurs değil. İnsanlar o an yapmaları gerek işleri ancak yapabiliyor.
Sağlığı, zamanı ve imkanı olan her yaşta insanların gitmesini öneririm. Çoğu insan bir etkinlik ya da hobi arayışıyla bazı doğa faaliyetlerine katılıyor. Gençler meslek öğrenmek ya da yetenek sahibi olmak istiyor. Bence toprağı ekerek, hayvana dokunarak üreten insan olmak ya da destek olmak, temiz havayı teneffüs etmek, yeni yerler görmek, kültürler öğrenmek özellikle gençlerin kendileri geliştirmesinde faydalı olup, ufuk açacaktır.
Çiftliklerde bazı gönüllülerin rehabilitasyon, tatil yapmak, zaman geçirmek vs gibi programa uygun olmayan bilinçle geldiklerine şahit oldum. Böylesi durumlar zaten sınırlı barınma imkanı olan çiftlik sahipleri için sıkıntı oluşturuyor. Bir çiftlikte sağlık sorunu olan bir gönüllü, hastane imkanı olmayan bir köyde gönüllü olmayı seçerek sıkıntı yaşamış. Bu tip detaylara dikkat edilmeli.
Çiftlik sahipleri her ne kadar barınma ve yemek imkanı sağlasa da gönüllüler her çiftlikte konforlu barınma imkanı bulamayabilir. Bunu kabul edip girmelerinde fayda olduğu gibi gitmeden detaylı bir şekilde ev sahibiyle önceden konuşmalılar zira sürprizle karşılaşabilirler hijyen ve konfor anlamında.
Bir diğer husus da projenin bir amacı da her ne kadar gönüllüye çiftlik hayatını ve işlerini öğretmek olsa da bazı ev sahipleri günlük yevmiye ile çalıştırdıkları insanlar gibi sadece iş yapmalarını bekleyebilir. Gittiğim her çiftlikte net olarak gördüğüm ortak sıkıntı gerçek anlamda gönüllüye ihtiyaç olduğudur. Ancak bazı çiftlik sahipleri gönüllülerin davet mesajlarına sadece telefon numarası yazarak nezaketten uzak tutum sergileyebiliyor. Bu durum hem işini ciddi yapan diğer çiftliklere zarar verebileceği gibi gönüllünün motivasyonunu kırabilir.
Kırsal da hem genç nüfusun kalmaması hem de çalışacak insanın çok az olması nedeniyle belediye, üniversite, okullar ve tarım müdürlükleri gibi kurumların ulaşım ve kumanya sağlayarak köy işlerine yardımcı olma gibi güzel bir etkinlik çerçevesinde öğrenci ve istekli insanları bu projeye dahil edebilirler diye düşünüyorum.
Azra Çelik Gökdan (51) (Kıdemli Yazılım Satış Yöneticisi)
BU DÜNYAYA BORCUMUZU ÖDÜYORUZ
15-20 yıl önce ilk defa Buğday Derneği ile tanıştım. En çok dikkatimi çeken konular çevreye duyarlı temizlik ürünlerinin kullanımı ve TaTuTa (WWOOF) çiftlikleri idi. Bu seneye kadar hep bir çiftlikte gönüllü olarak çalışmak istemiş ama kısıtlı izin süreleri nedeni ile yapamamıştım. Pek çok şehirli gibi kırsal hayata özenmiş, ama kendi samimiyetimden emin olamamıştım. Bunu görmek istedim. Bu yıl gereken zamanı ayırdım. Ayrıca hergün 5-6 saat kadar bedensel bir iş yapmayı deneyimlemek, dayanıklılığımı bilmek istiyordum. Denizli'deki Güneçyaka Çiftliğine gittim.
Çiftlikte hiçbir konuda zorlanmadım, çünkü çok iyi organize olmuş bir çiftlikti. Hem gönüllünün konaklayacağı yer, yeme içmesi vs konusunda, hem de günlük yapılacak işler konusunda.
Bu tür gönüllü çalışmalara gitmeden önce kendimizi şu konularda ikna ederek gitmeliyiz: Öncelikle gideceğiniz yer sizin için gezeceğiniz, tozacağınız, istediğiniz saatte kalkıp yatacağınız, istediklerinizi yiyip içeceğiniz, yani bildiğiniz anlamda yapacağınız bir tatil için gideceğiniz bir yer olmayacak. Tatil değil demek istemiyorum, çünkü günlük hayattan/döngüden uzaklaşmak bence hem ruhsal hem de fiziksel olarak tatil diye adlandırılabilir. Ama 'işimiz bitsin de denize gidelim' anlayışı da olmamalı.
ÇİFTLİĞİN DÖNGÜSÜNE AYAK UYDURMALISINIZ
Sonbahar ve ilkbaharda gün içinde çalışılabilirken, yazın sabah 05:00-10:00 ve 17:00 ve sonrasında çalışmanız gerekebilir. Buna hazır olun. Yemek saatleri, dinlenme saatleri değişebilir. Çıkan yemekleri beğenmeye hazır gidin, sonuçta restorana gitmiyorsunuz. Çiftlik sahipleri sizin sosyo-ekonomik-kültürel sınıfınıza dahil olmayabilir, hayat görüşleri farklı olabilir. Buna da hazır olun. Genelde güde 5-6 saatlik bir çalışma ve haftada 1 gün tatil oluyor. Tatil gününüzde çok güzel etkinlikler düzenlenebiliyor. Bizim ev sahibimiz bizleri çevredeki güzel yerlere götürdü mesela. Hayatımda yediğim en lezzetli alabalığı yedim. (Gülüyor)
ÜZÜM ASMASI BUDAMAYI ÖĞRENDİM
Mükemmel bir deneyim yaşadım. Muhteşem dağların arasında, harika bir ortamda, açıkhavada saatlerce çalışma, kuş seslerini dinleme, dağlardaki karlara bakma şansına eriştim. Öğlen, gönüllü ve ev sahipleri ile yenilen yemeklerdeki sıcak sohbetlere karıştım. O çiftlikten birçok şey öğrenmiş biri olarak çıkmamı sağlayan ev sahiplerime ve çalışanlarına şükran duydum. Ağaç ve üzüm asması budamayı öğrendim ki hemen başka yerlerde uyguladım. Doyamayıp bu programa dahil olmayan eş-dost çiftiklerinde çalıştım. Bir dahaki sefere mesela zeytin ağacı budama veya hasadı döneminde gitmeyi planlıyorum.
DENEYEREK NE İSTEDİĞİNİZİ GERÇEKTEN ANLAMALISINIZ
Her insan farklı. Tabii ki herkes trafikten şikayet ediyor ama buna ragmen birçok insan yine de şehirlerin sosyal olanaklarını ve potansiyellerini bırakmak istemiyor. Örneğin hiç gitmediğimiz konserler ve tarihi alanlar gibi.. (Gülüyor) Şaka bir yana şehirleri sevenler var tabi. Mesela benim can ciğer kuzu sarması bazı arkadaşlarım şehirde yaşamayı seviyor. Onlar şehir insanı. Şehir insanı olmadığını düşünenlere tavsiyem şu: Bir çiftlikte bir ay çalışarak, bunu birkaç kez tekrarlayarak gerçekten ne istediklerine dair bir ipucu elde edebilirler. Bazen istediğimizi sandığımız şey, istediğimiz şey olmayabiliyor. Mesela ben anladım ki doğayı çok seviyorum, ama gideceğim yerde benim sosyo kültürel yaşam deneyimime sahip insanlar olmazsa, sadece doğa ile olmayacak. Halbuki eskiden tüm insanlardan kaçayım, yakınımda ev olmasın derdim. Şimdi mekan algım çok değişti. Etrafta eş dost olabilecek insanlar olsun, artık en önemli kriterim olacak.
GENÇLERE TAVSİYEM; TOPRAĞI SEVMEYİ ÖĞRENECEKSİNİZ
Bir tanıdığımın çocuğu gönüllülük işine, modern kölelik demiş. Bu çok yanlış. Çiftlik sahibi sizin sayenizde iş gücünün bir kısmını çıkarsa da aslında çok fazla emek harcıyor. Karşılıklı kazan kazan durumu var. Biz gönüllüler organik çiftçiliği öğreniyoruz. Çok farklı bir tatil yapıyoruz, başka yerde yaşayamayacağımız güzel şeyleri yaşıyoruz, arkadaşlıklar, doğa, dinginlik, daha neler neler. Ayrıca bu dünyaya olan borcumuzu ödüyoruz. Sadece tüketen değil, üreten oluyoruz. Ve iyi üreten oluyoruz, faydamız oluyor, yaptığımız şeyin çıktısı güzel birşey oluyor. Vatandaş oluyoruz, toprağını seven oluyoruz.
PROJEDE OLMAYAN ÇİFTLİKLER, KORKMAYIN!
Çiftliğinize çok farklı beklentilerle gelen olabilir ama çoğunlukla sizin yaranıza merhem gibi gelebilecek bir sistem bu. Cesur olun ve deneyin. Ayrıca 'iş aktarımı çok uzun sürer, onu yapacağıma ben bitiriveririm' demeyin, bir saat göstereceğiniz bir işin sonucunda günlerden kazanacaksınız. 'bir elin nesi var, iki elin sesi var' olacak. Bir bakmışsınız ki koca bahçenin budaması bitmiş, bir sürü fide dikilmiş, toprak hazırlanmış. Ayrıca günlük döngünüze renk gelecek, yeni insanlar ve taze sohbetlerle…
Ceren Sedef Artar (35) (Elektrik mühendisi / Satış & Pazarlama Yöneticisi)
BAŞKA BİR DÜNYA MÜMKÜN
Çok uzun yıllardır Tatuta'yı biliyordum. Beni çok etkilemişti. Bu kadar tüketime teşvik edildiğimiz, bunu sorgulamaya dahi fırsatımızın olmadığı bu modern hayat deneyimlerimizde bilgisini paylaşmaya hevesli üretici ile onun dünyasını merak eden gönüllünün yollarının kesişmesi bence çok anlamlı. Bir yerinden dahil olmak istememe rağmen, deniz kenarında uzanıp kitap okuduğum tatiller daha cazip geliyordu. Bu sene içime döndüğüm bir zaman diliminde olduğumdan bastırılamaz bir iç sesle birkaç çiftliğe başvuru yaptım.
Deneyimsiz bir çiftçi adayı olduğumdan çapa yapmayı öğrenmek bile başta meşakkatli ve yorucu gelse de çiftlik sahiplerinin sabrı ve güler yüzlü yaklaşımları ile her bir öğrenme süreci; kısa sürede başardığım, bununla gurur duyduğum ve kendimi özgüvenli hissettiğim bir deneyime dönüştü.
Çiftçilik yapmak, hayvanlarla ilgilenmek, bir şeyler yetiştirmek kolay değil. Çok büyük sabır ve maddi olarak da başlangıçta güçlü durmayı gerektiriyor. Aynı zamanda bunu iş değil de bir hayat tarzı olarak görmek yolunuzu kolaylaştıracak. Hayvanları, bitkileri sevmek onlarla uyum içinde olabilmek ve bu dengenin içinde var olmayı istemek bütün zorlukları aşmanızı sağlayacaktır.
Gittiğim 40 Ambar Çiftliği; keşfetmeye çok açık, aile bağlarını bu yolda güçlendirmiş harika insanlardan oluşuyordu. Onlardan bir keçiden süt sağmayı, lavanta hasadı yapmayı, domates tarlalarının nasıl sulandığını, taş fırında ekmek yapmayı, tavukların taze yumurtalarının tadını öğrendim... Onlarla yollarımı yeniden kesiştirmek istiyorum ve hatta başka çiftliklere de giderek farklı hayatları ve farklı organik tarım süreçlerini de öğrenebilirim.
Başka bir dünyanın mümkün olup olmadığını merak ediyorsanız, daha fazla beklemeyin. Şimdi harekete geçin, başınıza gelenlere inanamayacaksınız. Emek verip yorulduğunuz, birçok tecrübe edindiğiniz, doya doya güldüğünüz bir günün ardından yıldızlara bakıp hayatın ne kadar güzel olduğunu hissetmek paha biçilemez.