Yaklaşık 10 yıl, hatta belki de 15 yıl kadar önce hayatımıza bloglar aracılığıyla alternatif bir iletişim kanalı girdi. Yabancı basın tarafından 'influencer' ismi verilen ve sosyal medya üzerinden para karşılığı markalar için içerik üreten ve sahip oldukları geniş takipçi sayıları nedeniyle yıllardır etkili birer 'reklam üreticisi' olan bu kitleye bizler yanlış bir çeviri yaparak 'fenomen' demiştik. Başlangıçta samimi ve naifti aslına bakarsanız paylaşımları... Bloglar yazmaya başladılar ilk olarak. Tanındılar. Verdikleri 'tavsiyelere' güvendik bizler de... Arkadaşımız, komşumuz, aileden bir fert nasıl bize öneriler veriyorsa bizler de onları o ilgi ve naiflikte takip etmeye başladık. Oysa son dönem sosyal medya dendiği zaman insanların aklına sadece dolandırıcılık, kandırma, haksız rekabet ve vergi kaçırma haberleri gelir oldu. Arka arkaya ABD basınında son bir haftadır yazılan haberlerde ABD'lilerin sosyal medyada 2.7 milyar dolarlık meblağları bulan büyük meblağlarda dolandırıldığı bilgisine yer verildi. Sosyal medyanın bir çeşit kartel gibi hareket ettiğini belirten ABD Federal Ticaret Komisyonu'nun son yayınlanan raporunda, "Sosyal medya içerik üreticilerinin bir kartel gibi çalıştığı, algı operasyonunda bulunduğu ve ticari algıyla oynadığı" da ifade ediliyor.
MARKALARIN İŞİNE GELDİ
Markaların reklam bölümleri hemen dergi ve gazeteler yerine bu kişilere yakınlaşmaya başladı. Ne de olsa üzerinde 'Bu bir reklamdır' yazmadan paylaşım yapabiliyorlardı. Geleneksel medyanın tabi olduğu hiçbir yasa ile muhattap olmadan başladılar para karşılığında yaptıkları içerikleri paylaşmaya... Ve sonra yavaş yavaş hayatlarımıza diğer sosyal medya platformları girdi... Olay daha da keskin ticari bir hale büründü. Çok takipçiye sahip olmayı başaranların markalardan istedikleri ücretler dudak uçurtacak noktalara kadar geldi.
Sosyal medyaya baktığınızda yaşanan hız ve kişisel algının yanında ne kadar da uzun bir süreç değil mi... Resmen bu İki bambaşka dünya ve bu bambaşka dünyaya sahip insanlar son dönemi bir itiş-kakış içerisinde geçirdi tabiri caizse... Ve bu 15 yılı bulan dönemde Instagram, YouTube videoları, TikTok gibi bambaşka alanlar da karşımıza çıktı... Düşünsenize bir yanda bu kişisel algı ve deneyimini paylaşan 'hepimizden, içimizden biri' olan kişi yüksek sayılarda takipçisi olan bir kişiye dönüşebildi... İçimizden hepimiz "E bu kadar insan güvenip takip ediyorsa vardır bir bildikleri" dedik... Kabul edelim hepimiz dedik... Sonuçta on binlerce insanın sesini duyurmaya çalıştığı o sosyal medya dünyasında belirli bir popülariteye sahip olmak da kolay değildi, takdir de edilmesi gerekiyordu. Sonuç olarak şu noktada nereye geldik diye soracak olursak tabii ki sistemsel sorunlar, algısal manipülasyonlar, sayısız hukuksal süreç, devletler nezdinde ciddi hukuksal süreçler diye özetleyebilirim...
İTALYAN 'FENOMENE' DAVA
Bu yıla moda dünyasının en popüler sosyal medya içerik üreticisi Chiara Ferragni'nin kendi şirketlerine, bağış adı altında para toplamaya yönelik haksız ve ticari uygulamaları nedeniyle aldığı 1 milyon euro'dan fazla tutan ceza ile adım attık mesela. Kampanyasından 1 milyon euro'nun üzerinde hasılat elde eden Ferragni'nin hiç bağış yapmadığı belirtildi. Sosyal medyada 30 milyona yakın takipçisi bulunan Chiara Ferragni, en popüler fenomenler arasında yer alıyor. Her paylaştığı olay olan Ferragni'ye kanser tedavisi gören çocuklar için başlattığı bağış sonrası yanıltıcı ve haksız ticari uygulamalara girişmesi sebebiyle ceza kesildi. Oysa Ferragni'yi ilk tanıdığımız sırada hukuk fakültesinde okuyan, annesinden ödünç aldığı lüks marka ürünlerle kendisine ait hızlı moda markası parçaları uyumlu bir şekilde kombinleyen fotoğraflarını da fotoğrafçı erkek arkadaşına çektiren bir genç kızdı... Geçen süreç, yoğun ilgi, popülarite, çok yüksek meblağlardaki paralar Ferragni'nin de diğer birçok içerik üreticisinin de o saf, naif alandan uzaklaşmasına neden oldu...
FRANSA SIKI TAKİPTE
Fransa Ekonomi Bakanı Bruno Le Maire, geçtiğimiz yıl başında verdiği bir röportajda, "Onların verdikleri tavsiyelere göre alışveriş yapıyorsunuz. Kıyafetlerinizi, güzellik ürünlerinizi, spor eşyalarınızı onların önerilerine göre alıyorsunuz. Milyonlarca kişisiniz. Bu onların da özel bir sorumluluk almasını gerektirir" demişti.
GAZETELER SAVAŞ AÇTI
Sosyal medya içerik üreticilerinin tavırları, tarzları, başkalarına yaklaşımları, markalarla ilişkileri nedeniyle geçtiğimiz yıl İngiliz The Guardian gazetesinde ve onun haftasonu eki olan Observer'da oldukça sert bir makale yayınlandı... Dediğim gibi bu sert eleştiriler tabii ki sosyal medya içerik üreticileri arasında büyük yankı uyandırdı. Ama konuya kendi açısından en sert tepkiyi Manila (Filipinler) doğumlu içerik üreticisi Bryan Gray Yambao (BryanBoy) verdi. 1980 doğumlu ve son dönem TikTok üzerinden lüks moda ürünü paylaşımlar yapan internette ailesi, sosyo-ekonomik geçmişi ve eğitimi hakkında bilgi bulunamayan Yanbao, Guardian yazarına "Yıl olmuş 2023 biz hâlâ eski bir konuyu tartışıyoruz. Tüm istediğimiz bir defileye gelmek, aksesuvar ve elbiseleri görmek, onların fotoğraf ve videolarını çekmek ve onları sevmekti. Oysa kendilerine 'gazeteci' diyen birileri bizimle, Gucci'nin bize ayırdığı alanla dalga geçmiş. Nedir yani ilk moda haftaları mı? İlk defileleri mi? Kaba ve eleştirel bir dile sahipler. Nedir yani, yapacakları bir iş var o da yazı yazmak. Onu da bu kadar kaba yapmasınlar..." eleştirisinde bulundu. Ve doğruya doğru, geleneksel medya ve sosyal medya içerik üretimi üzerinde çalışmalar yapanlar arasında yine bir tartışma koptu. Biz de tam da bunun üzerine bu konunun yani sosyal medya içerik üretimini masaya yatıralım istedik. Son dönemde bu konuya en çok eğilen ülkelerden biri hiç şüphesiz Fransa...
FOTOŞOPLU FOTOĞRAFLARA YASAK
Norveç'te geçen yaz uygulanmaya başlayan yasaya göre göre reklam ve ürün tanıtımı amacıyla kullanılan fotoğrafta yapılan tüm fotoşopların tek tek belirtilmesi gerekiyor. Norveç bu kararı, son birkaç yıl içinde 70 bin genç ve çocuğun fiziksel görüntülerine bağlı psikolojik rahatsızlık yaşadığının tespit edilmesinin sonunda almıştı.
Bu yasanın ardından büyük şirketler de üzerinde fotoşopla oynanmış fotoğraflara savaş açtı. İngiltere'nin en büyük halkla ilişkiler şirketlerinden biri olan Ogilvy, sosyal medya sorumlusu yöneticisi Rahul Titus, fotoşoplu fotoğraflar için "Biz şirketlerin, reklam ajanslarının, hakla ilişikler şirketlerinin toplumumuzu korumamız gerekiyor. Tüm doğallığını kaybetti ve topluma zarar vermeye başladı" diye konuşuyor.