İrfan dünyamızı zenginleştirecek yepyeni bir eser Makbule adıyla Murat Bardakçı'nın kaleminden Turkuvaz Kitap'tan yayımlandı. Tek başına kütüphanelik çapta bir eser olan kitap, tarihimizin önemli şahsiyetlerinden biri olmasına rağmen, geçmişin sisleri arasında, sıradan bir silüet olarak kalan Makbule Atadan'ın hayatını konu alıyor.
Hepimizin en azından okul yaşantısından, bir defa bile ismini duyduğu fakat ayrıntılarına vakıf olamadığı Makbule Atadan'ın yaşamı, belgeler, vesikalar ve şahitler eşliğinde, okuyucunun istifadesine sunuluyor. Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün kız kardeşi olan Makbule Atadan'ın hayatı, mektupları ve yayımlanmamış hatıraları, ilk defa geniş kapsamlı bir şekilde, ele alınıyor. Gelin şimdi hep beraber, kitabın sayfalarında yer alan kıymetli bigilere hep beraber bir göz atalım...
Milli mücadenin önderi olan ve varolma kavgasındaki bir milleti nihai zafere ulaştıran Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün, hayatta kalan tek kardeşi olan ve yaşamını büyük bir kısmını ağabeyinin gölgesinde sessiz bir şekilde sürdüren Makbule Atadan'ın sır dolu öyküsü, usta kalem Murat Bardakçı'nın hazırladığı Makbule kitabıyla aydınlanıyor.
Turkuvaz Kitap kalitesiyle çıkan çalışma, bu alandaki büyük bir boşluğu da dolduruyor. Belgelerle desteklenen, fotoğraflarla içeriği ilgi çekici hale getirilen ve hiç yayımlanmamış mektuplar ve bilgilerle, tarihi karakterin sır dolu hayatı aydınlatılan Makbule kitabı, tarihe ilgi duyanların yanı sıra bu alanda çalışma yapmak isteyenler için başucu niteliğinde bir eser olma özelliği taşıyor. Her şeyden önce iki kardeş olan Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve Makbule Atadan arasındaki gerilimler de hoş anektodlar halinde ve belgeler eşliğinde yer alıyor.
BİR KIYAFET TARTIŞMASI
1935 yılında Ankara'da gerçekleşecek Cumhuriyet Balosu öncesi Makbule Hanım, Avrupa'dan kumaş getirmek istiyor. Bunun için de izin isteniyor. Atatürk, Hasan Rıza bey vasıtasıyla kardeşine çok sert bir cevap gönderiyor. Hasan Rıza Bey, Atadan'a şu ifadeleri kullanıyor: "Mektubunuzu aldım. Atatürk'e arz ettim. Her vatandaşın ve bilhassa sizin, hele Cumhuriyet Bayramı'nda mutlaka yerli malı elbise giymeniz elzem olduğunu, hemen alıp İstanbul'da yerli kumaştan elbise yaptırmanızı emrettiler."
Makbule Hanım, cevap olarak, "Hasan Rıza vasıtasıyla gelen elbisem hakkındaki emirlerinizi büyük bir saygı ve mimnetle aldım. Cumhuriyet Bayramı için yerli kumaştan siyah renkte bir elbise yaptırmak üzereyim" ifadelerini kullanıyor.
CAMLI KÖŞK'ÜN İLGİNÇ HİKAYESİ
Atatürk, kardeşi Makbule Hanım'ın Ankara'daki ev ihtiyacının karşılanması için Çankaya Köşkü'nün arazisinde Camlı Köşk denilen villayı yaptırıyor. Mustafa Kemal'in şahsi arazisi üzerine yaptırılan ve şimdi Pembe Köşk olarak bilinen villanın, Büyük Önder'in vasiyetnamesinde de yer aldığı kitapta belirtiliyor. Vasiyetnamede şu ifadeler yer alıyor: "Makbule'nin yaşadığı müddetçe Çankaya'da oturduğu ev de emrinde kalacaktır."
AĞABEYİNİN RUHU İÇİN MEVLİT OKUTTU
Kitapta, Makbule Hanım'ın, Atatürk'ün ruhu için her 10 Kasım'da evinde mevlid okuttuğuna yer veriliyor. Kitabın 199. sayfasında söz konusu durum şu ifadelerle okuyucuya aktarılıyor: "Makbule Hanım, ağabeyinin ruhu için her 10 Kasım'da evinde mevlid okuttu. 1947'den itibaren mevlidleri camilerde halka açık olarak okutmaya başladı. 10 Kasım 1947'de Bayezid Camii'nde, İstanbul'un önemli hafızlarının okuduğu halka açık ilk mevlidin ardından akrabaları ve dostları ile Bayezid'den Taksim'e giderek Cumhuriyet Abidesi'ne çelenk koydu. 29 Kasım 1953'te Süleymaniye'deki mevlidi Hafız Nusret Yeşilçay ile memleketin diğer meşhur hafızları okudular. 14 Kasım 1954'te yine Süleymaniye Camii'nde okunan mevlid de radyodan yayınlandı. Makbule Hanımın son mevlidi Ankara'da, Gülhane Askeri Akademisi'nde yattığı sırada 14 Kasım 1955'te Hacı Bayram Camii'nde okuttu ve radyo bu mevlidi de yayınladı.
YAPAYALNIZ BİR İSİM
'Sevip bağlı olduğu kişi ağabeyi Mustafa Kemal olan ve öldükten sonra yapayalnız kalan' bir kadının hikayesidir Makbule kitabında anlatılan. Bardakçı, "Bir biyografi yazılırken, hayatı kaleme alınan kişinin psikolojik durumunun da incelenmesi gerekir" ifadelerini kullanıyor. Makbule kitabında da bu hassasiyeti gösterdiğini ve eseri kaleme alırken de psikiyatristlerin görüşlerine başvurduğunu aktarıyor. Böylece Makbule Hanım'ın bazı davranışlarının nedenlerini daha iyi kavradığına işaret ediyor.
ÖLMEDİK HEMŞİRE, MUVAFFAKİYETLE GELDİK
Atadan, yine Kandemir'e verdiği mülakatta, Dolmabahçe Sarayı'nın merdivenlerinde çekilen meşhur el öpme fotoğrafının hikayesini de şu sözlerle anlatıyor: "Zaferden sonra İstanbul'a ilk geldiği gün. Ben ağabeyimi o günkü kadar sevinçli görmemiştim. Beni Saraya davet etti. Saraya varır varmaz o da geldi. 'Ölmedik hemşire, muvaffakiyetle geldik."
Yine eserde Makbule Atadan Hanım'ın kalabalıklar içerisindeki yalnızlığı, insani zaafları, ağabeyine büyük bir hürmetle yazdığı mektupları okuyucuyla buluşuyor. Atadan'ın hatıralarını okurken dönemin sosyal, kültürel ve politik yaşantasına dair birçok ayrıntıyı da yakalıyorsunuz. Meydana gelen olayların arka planına dair fikir sahibi oluyorsunuz.
SERBEST FIRKA MACERASI
Kitapta, Atadan'ın, ağabeyinin emri ile siyasete atılma macerası da yer buluyor. Fethi Okyar, tarafından kurulan Serbest Fırka'ya katılan Atadan'ın siyaset hayatı yalnıza üç ay sürüyor. Makbule Hanım, siyasete girişini, "Ali Fethi Bey'in Serbest Fırka'yı kurduğu zamanlarda, "Ağabeyim bana, 'Bu fırkanın başında sen de bulunacaksın' dediği zaman, hiç beklemediğim bu teklif karşısında şaşırmış, 'Benim bu işlere aklım ermez, evli bir kadınım' diye itiraz etmek istemiştim. Fakat o kararını çoktan vermişti. 'Ben emrediyorum' dedi. Böylece, onun hiçbir zaman reddedemediğim emriyle, bu muhalefet fırkasına geçtim" ifadeleriyle Feridun Kandemir'e anlatıyor.
BİNLERCE VESİKA TARANMIŞ
Bardakçı'nın eseri hazırlarken, bir kuyumcu titizliğiyle hareket ettiği ilk sayfalardan itibaren anlaşılıyor. Yüzlerce belge taranmış, her biri irfan süzgecinden özenle geçirilmiş. Kitabın son bölümünde yer alan fotoğraflar, tarihe ışık tutar nitelikte. Okuyucu, fotoğraflara göz atarken, kendini adeta o dönemin içerisinde buluyor. Bu da kitabın okuma zevkini artırıyor.
HATIRALAR GÜN YÜZÜNE ÇIKIYOR
Makbule kitabında, Makbule Hanım'ın 1947'de kaleme aldırdığı hatıralarının da eserde gün yüzüne çıktığı vurgulanıyor. Kitabın belgeler bölümünde yer alan hatıraların bazı bölümlerini hukuki ve etik gerekçelerle çıkarıldığı da ifade ediliyor. Çıkarılan bölümlerin Atatürk ile ilgili değil, yakın çevresiyle ilgili olduğu vurgulanıyor. Çıkarma gerekçesi olarak da 'Şahsi yorumlar ve hakarete varan ifadeleri' olduğuna dikkat çekiliyor.
ESER BÜYÜK BİR BOŞLUĞU DOLDURUYOR
Makbule Hanım'ın, evlilik hayatı, eşiyle olan problemleri, çalkantılı dönemleri vesaire belgeler eşliğinde anlatılıyor. Çok güçlü ve lider bir karakterin gölgesinde hayatını idame ettirmeye çalışan bir kadının yaşam öyküsü, ilk defa bir kitapta bütün detaylarıyla gün yüzüne çıkartılıyor.