Moda dünyası hakkında birkaç konu hakkında kesin bilgi sahibi olmadan aslında yapacağınız tüm alışverişler de moda hakkında konuşmanız da anlamsız olur... Moda ve tektil endüstrisi milyar dolarlık iş hacmiyle savunma ve ilaç sanayilerinin ardından dünyanın en büyük üçüncü endüstrisidir. Tahmin edeceğiniz üzere bu kadar büyük rakamların döndüğü her yerde olduğu gibi moda dünyası da son derece acımasızdır. Ve tüm o şovların, tatlı etkinliklerin, reklam kampanyalarının, sosyal sorumluluk projelerinin ardında moda dünyasının tek amacı daha çok para kazanmaktır. Bunu sağlamak için de her türlü stratejiyi kullanmaktan çekinmez... Konu bu kadar ekonomiye bağlı olunca ne yazık ki sanatçı ruhlu bağımsız moda tasarımcılarının hayatta kalmaları imkansızdır... Bağımsız modaevleri ya batar bu dünyada ya da büyük bir holding tarafından satın alınır ve yatırım yaptığı şirketler arasına katılır. Bu da doğal olarak tasarımcının eski bağımsız ruhunu korumasını ve özgünlüğünün altını çizmesini imkansız hale getirir. Dev holding en kaba deyişle 'ne satıyorsa' ondan daha fazla yapılmasını ister. Bununla da yetinmez şemsiyesi altındaki tüm şirketlerin de bu 'satan şey'i taklit etmesini ister. Amacı daha da çok kar etmektir sonuç olarak bunun için de her yol mübahtır... İçinizden "Özellikle son yıllarda tüm modaevlerinin yaptığı şeyler birbirine benziyor... Bir sezon bir modaevinde gördüğümüz ve popüler olan bir parçanın benzerleri hemen ertesi sezon birkaç modaevinde daha oluyor. Tasarımın çalınması diye bir konu konuşulmuyor artık. Herkes birbirini kopyalıyor" dediğinizden eminim... Evet şu an gerçek moda dünyası hakkında konuşmaya başladık...
ÜÇ DEV ŞİRKET MODAYI YÖNETİYOR
Daha da beteri çok az sayıda kalan bağımsız modaevlerinin dışındaki tüm markalar ağırlıklı olarak iki Fransız holding ve Katar kraliyet ailesinin sahibi olduğu dev bir yatırım şirketi arasında bölünmüş durumda... Bunlardan ilki Pinault ailesinin sahibi olduğu Kering grubu (Çatısı altında başlıca; Gucci, Balenciaga, Bottega Veneta, Yves Saint Laurent ve Alexander McQueen markaları bulunuyor). İkincisi ise Arnault ailesinin sahibi olduğu LVMH grubu (Çatısı altında başlıca; Louis Vuitton, Dior, Fendi, Givenchy, Marc Jacobs, Stella Mc- Cartney, Loewe, Loro Piana, Kenzo, Celine, Tiffany &Co ve Bulgari markaları bulunuyor). Bu ikiliye son 10 yılda inanılmaz bir hızla lükse ve moda dünyasına adım atan Katar kraliyet ailesinin sahibi olduğu Mayhoola yatırım grubu (Çatısı altında başlıca; Valentino, Balmain, Pal Zileri, M Missoni, Anya Hindmarch bulunuyor) eklenmiş durumda... "İdil moda değil de finans yazısı okuyacak gibiyiz... Anladık üç dev şirket neredeyse bildiğimiz tüm modaevlerini ve mücevher markalarını kendi aralarında bölüşmüş durumda... Buradan neye varmak istiyorsun?" diye sorduğunuza eminim...
GEL AYNISINI BURADA DA YAP
Buradan varmak istediğim aslında çok doğal olarak holdingin en üst düzey yönetim ekibinin gözünden baktığınız zaman ellerindeki bir 'markanın' satan ürününün, diğer markaları tarafından kopyalamasını istemeleri doğal... İkincisi doğal olarak bu kadar büyük rakamların döndüğü şirketler arasında tahmin edersiniz ki birbirlerinin CEO'larının, kreatif direktörlerinin, CFO'larının, CMO'larının transfer edilmesi olayı çok fazla yaşanıyor... Yani bir an geliyor aynı holding çatısı altındaki tüm markalarda benzer ürünler görüyoruz.... Bir an geliyor çok satan koleksiyonlar yaratan bir ekibi rakip holding transfer ediyor ve bir sezon önce bir markada gördüğümüz bir koleksiyonun neredeyse birebir aynısı bambaşka bir markada görüyoruz... Kısaca çok satan ürünü piyasaya çıkaran bir kreatif direktörü ya da üst yönetim ekibini transfer eden diğer holding de bu ekibe rahatlıkla ve elindeki markanın DNA'sını çok da düşünmeden "Sen X markasında gayet iyiydin... Yaptığın şeylerin benzerlerin gel burada Y markasında da yap" diyebiliyor... Bence şu an tam neden bahsettiğimi daha net anladınız...
LOGOLARI DEĞİŞTİR YETER
Birkaç ay önceye kadar Gucci'nin kreatif direktörü olan Alessandro Michele'nin Valentino'nun kreatif direktörü olduktan sonra düzenlediği ilk defile tam olarak içinde bulunduğumuz moda dünyasını anlatıyor... G ve V logoları yer değiştirmiş aynı koleksiyon bir modaevinden diğerine geçmiş gibi... Michele'nin arşivden fırlamış gibi, kostümü andıran, aşırı abartılı tasarım dünyasını Valentino'nun elegan ruhuyla bağdaştıramayanlar modaevinin kısa süre göreve veda eden kreatif direktörü Pierpaolo Piccioli'nin son koleksiyonlarından parçaların peşine düşmüş durumda... Michele ruhunu benimseyenler ise "Aman bana ne Michele'nin kreatif dünyasını seviyorum Gucci'de mi yaratmış bu dünyayı Valentino'da mı fark etmez... O neredeyse oradan alışveriş yaparım" diyenlerin sayısı da hiç de az değil... Sonuç olarak bir dönem esinlenmek, kopyalamak, fikir ve tasarım hırsızlığı, marka DNA'sı adına söylediğimiz hemen hemen her şey günümüz vahşi moda dünyasında tamamen yalan olmuş durumda...