Kime sorsanız, "Yaşam amacım mutluluk" der. Çoğunlukla her şeyi mutlu olmak ve huzurlu yaşamak için yapıyoruz. Bütün çabalarımız hep bu uğurda. Mutlu, huzurlu ve sağlıklı bir yaşam istiyoruz. Bütün kavgaların, mücadelenin, çabanın, koşturmanın, çalışmanın, çatışmanın, yorgunluğun ve direncin sebebi mutlu, huzurlu ve sağlıklı bir yaşam arayışıdır. Ancak, bunun karşılığında mutluluğunu, huzurunu ve sağlığını feda ederek bu hedeflere ulaşmaya çalışmak büyük bir çelişki değil midir?
SORUNLAR VE MUTLULUK
Belki durup düşünseniz, mutluluğun aslında mutsuzlukla ilgili olduğunu fark edersiniz. Belki de birtakım sorunlara ihtiyacımız vardır mutlu olmak için. Hiçbir sorunun, mücadelenin, çabanın yaşanmadığı bir hayat sizi mutlu eder miydi? "Ederdi" dediğinizi biliyorum. Ancak, sorunların olmadığında değil, sorunları çözdüğünüzde kendinizi mutlu hissettiğinizi hatırlamanızı isterim. Mutluluk, sorunlara rağmen inşa edildiğinde anlamlıdır. Bu yüzden her sorun, aslında bir çözümün fırsatıdır.
ACI BİR SİNYALDİR, FAZLA İLERİ GİTTİĞİNİ HATIRLATIR
Yemeğin dozunu kaçırdığınızda midenizi bozduğunuz olmuştur değil mi? Ya da yanlış bir hareket yaptığınızda boynunuz ya da beliniz tutulmuştur. Belki toplantı uzayınca başınıza ağrılar saplanmıştır. Gün ortasında durup dururken uykunuz gelmiştir, ayakta duracak haliniz yoktur, "On dakika gözlerimi kapasam yeter" demişsinizdir. Benim çok önemsediğim durumlardır bunlar. Çünkü içinde bir mesaj vardır. Bu noktada ortaya çıkan acı hissinin ne dediğini iyi okumak gerekir. Çünkü acı bir imdat çığlığıdır. Acıyan yer size seslenir:
"Hey duy beni! Bir konuda fazla ileri gittin!" Yemekte fazla ileri gittin, bu yüzden midende acı var.
Harekette fazla ileri gittin, bu yüzden belinde acı var.
Strese katlanmakta fazla ileri gittin, bu yüzden başında acı var.
Yorgunlukta fazla ileri gittin, bu yüzden uyumak istiyorsun ve bedeninde acı var.
Ne şahane bir iletişim aracıdır şu acılar değil mi? Bedeninizin sizinle yüksek sesle konuştuğu anlardır acı çektiğiniz anlar. Çünkü şimdiye kadar size nazik ve yumuşak bir sesle anlatmaya çalıştıklarını işitmemişsinizdir. Ona kulak vermemişsinizdir ve sonunda sesini yükseltmek zorunda kalmıştır. Neyse ki sesini yükseltmeyi bilen bir bedenimiz var, aksi halde insanın kendine yabancılığının dünya üzerinde ne felaketlere mal olabileceğini hayal dahi etmek istemem.
Acılar bir imdat çığlığıdır. Ağrının ve acının kaynağına ulaşılmadığı sürece, nüksetmeye devam edecektir. Ağrının ne söylediğini duymadığınız sürece, onu anlamayıp baskılamaya devam ettikçe, sorunun kaynağı giderek büyüyecek hatta belki çözümsüz kalacak noktaya varacaktır.
ACIYI ANLAMAK VE ONARMAK
Bu yüzden acıyı baskılamak yerine onu anlamaya yönelik çaba göstermek, çok değerli bir hamle sayılır. Kendinize yapabileceğiniz en büyük iyilik olacaktır. Duygusal ağrılarınızın ve acılarınızın da size ne söylediğini anlamanız ve buna göre bir iyileşme yolu seçmeniz, acılarınızı kısa süreli baskılarla susturmanızdan daha kalıcı ve daha sağlıklı sonuçlar doğuracaktır. Acılar ve ağrılar, bedeninizin hizmetkârlarıdır. Fiziksel ve ruhsal acılar, sizi mesaj vermek ve iyileşme yolunda eylem almanız için vardırlar. Bu yüzden kaçmak yerine anlamak ve onarmak yoluna gitmeyi tercih etmelisiniz.
SORUNLARI ÇÖZMEK
Sorunlar bizim gelişimimiz içindir, katlandıkça değil çözdükçe gelişiriz. Sorunları çözdükçe mutlu oluruz. Ancak seni zorlayan bir şeyin üstesinden geldiğinde, kendinden bir adım ileriye gidersin. Artık sen dünkü sen olmazsın.
Bir zorluğu aşarak, kendini de bir adım aşarsın ki bu sana büyük ve kutlu bir amaç verir. Sorunlarını çözdükçe yeni sorunlar gelir dizilir önüne.
Çünkü sen büyümenin ve mutlu olmanın yolunu bulmuşsundur. İçindeki bilgeye doğru yürümeye cesaret edebiliyorsundur. Sen bilgeliğe doğru yürümek istediğin sürece sorunlarla karşılaşırsın. Şunu unutma ki Yaradan çaresini vermediği hiçbir sorunla buluşturmaz kulunu.
Hazır olmadığın dertle karşılaşmazsın. Bu yüzden sorunlardan korkma. Yaradan'ın sana ne kadar güvendiğini gör. Başarabilecek olmasan karşılaşmazdın. Sorunlarının sana sunduğu imkânlara bak, fırsatları gör, sana güvenen sisteme şükret."
KABUĞU KIRMAK
Mevlana'nın dediği gibi, "Kabuğu kırılmış sedef üzüntü vermesin sana, içinde inci vardır." Gerçekten de, sorunların ve acıların ardında yatan fırsatları ve dersleri görmek, yaşamın içinde daha derin bir anlam bulmamıza yardımcı olur. Zorlukların ve acıların, aslında bizi daha güçlü ve bilge bir insan haline getirdiğini fark etmek, onlarla başa çıkmanın en etkili yoludur. Bir başka yazıda görüşmek üzere.