Çocukluk hayalim peşine düşerek Hindistan'a gittim. Altın üçgen olarak bilinen Yeni Delhi, Agra, Jaipur rotasında bir hafta dolaştım. İlk olarak Türkiye'den Hindistan'a direkt uçuş mümkün. İstanbul'dan ortalama altı saat süren uçak yolculuğu ile başkent Yeni Delhi'ye gidilebiliyor. Gitmek için en ideal zaman mart ve kasım arası. Ancak bu duruma rağmen mart ayında sıcaklık 38 dereceleri görüyor. Hava tozlu, kirli ve sağlık açısından 'çok sakıncalı' kategorisinde. Bacadan çıkan bir havayı solumak gibi. Ekşi ve baharatla karışık ilginç bir hava soluyorsunuz, döndüğünüzde 'Hindistan kokusu' olarak günlerce alacağınız bir koku bu.
İLGİNÇ RİTÜELLER
Gelelim sokaklara... Evet pis. Ama turistik noktalar oldukça temiz tutuluyor. Gittiğimiz tarihler renkli toz boyaların birbirine atılıp sürüldüğü, baharın gelişinin kutlandığı ve dünyadan da birçok turistin katıldığı Holi Festivali'ne denk geliyor. Bazı yerel halk çıplak ayaklarla yürüyüp baharın gelişini günler öncesinde kutluyor. Kimi aileler çocuklarının gözlerini nazar değmesin, kötülükleri kovsun diye karalara boyuyor.
AÇIK HAVA MÜZESİ
Sokaklarda maymun, inek, fareler geziyor. Yine aynı sokaklarda tıraş olan ve dişini çektirenler şaşkınlık yaratıyor. Rikşa olarak adlandırılan üç tekerlekli bisikletleri sürenler turistleri gezdirmek için adeta birbiriyle kavga ediyor. Satıcılar da hep peşimizde. Pazarlık kültürü önemli. Örneğin 2 bin Rupiye satışa sunulan bir bileklik için kıyasıya pazarlık var. (1 Hindistan Rupisi, 0.39 Türk Lirası) Çoğu satıcının elinde kağıt kalem. "Sen kaç para verirsin" diye sorup yeni fiyatı kağıda yazıp veriyorsunuz ve 2 bin rupilik bir bilekliği sıkı bir pazarlıkla 300 Rupiye almanız mümkün. Ülkenin önde gelen zenginlerinin İngiltere'de yaşadığı söylenirken yerel halk zorlukla yaşamını idame ettiriyor. Adım başı para isteyen çocukları görmek üzücü.
LÜTFEN KORNA ÇALIN
Trafik tam bir kaos, kural yok! Araçlar birbirine temas ederek ilerliyor, sürekli korna sesi var. Bazı araçların arkasında "Lütfen korna çalın" yazıyor. Korna, "Beni fark et" anlamına geliyor. Rikşa, motosikletten büyük otomobilden küçük bir taksi. Motosiklete 1-2 kişi binen çok az, 4 kişiyi 2 tekerlekli araç üstünde sık sık görebilirsiniz.
BAHARATSIZ OLMAZ
Sokak lezzetleri herkesin malumu ama sosyal medyada dolaşan videolar biraz abartı. Elleriyle hemen her baharatı hazırlayarak yaptıkları pratik yiyecekler bizlere garip gelse de o kültür için normal. Turistlerin damak tadına pek hitap etmiyor, hijyenik de görünmediği için pek tercih sebebi değil. Ancak oteller yabancı turisti de ağırladığı için illa ki yiyecek bir şey bulabiliyorsunuz. Baharat kullanımı nedeniyle iç hastalıklarıyla pek karşılaşmadıkları da söyleniyor. Zaten hastaneler de pek yaygın değil.
PEMBE ŞEHİR VE HOLİ FESTİVALİ
Holi Festivali tüm ülkede ama özellikle 'pembe şehir' olarak adlandırılan Jaipur'da kutlamaların adresi olarak yoğunlaşıyor. Festivalin bir gün öncesinde ülkede hazırlıklar başlıyor. Akşamında bir ateş yakılıyor, inanışa göre kötülükler o ateşte yanıyor ve sabahında kutlamalar müzikle, dansla ve rengarenk boyalarla devam ediyor. İnanışa ve temenniye göre iyiliğin kötülüğe karşı galibiyeti adeta skor tablosuna işleniyor.
AYNI ANDA 25 BİN MÜSLÜMAN İBADET EDEBİLİYOR
28 eyalet, 20 küsur dil, 600 lehçenin hakim olduğu coğrafyada başkentte bulunan Hindistan'ın en büyük ve en ihtişamlı ibadet yerlerinden Cuma Camisi ise dikkat çekici. Ayakkabılar çıkarılıp örtündükten sonra 25 bin Müslümanın aynı anda ibadet edebiliyor. 1650 yılında yapımına başlanıp 6 binden fazla kişinin 6 yılda tamamladığı cami, Hint-İslam mimarisinin en önemli özelliklerinden. 17. yüzyılda Babür İmparator'u Şah Cihan tarafından yaptırılan camii, yerli ve yabancı turistin ziyaret ettiği en önemli yerlerin başında geliyor. Yeni Delhi'de Hint-İslam mimari şaheseri Kutub Minar ve Mahatma Gandhi Müzesi de görülecek yerler arasında yerini alıyor.
KENDİNİZİ ÖZEL HİSSETTİREN BİR YER
Agra şehri deyince hatta Hindistan denilince akla ilk gelen ve dünyanın 7 harikası içinde yer alan Tac Mahal geliyor. Hatta bir İngiliz Lordu olan Edward Lear, "Dünyada insanlar ikiye ayrılır: Tac Mahal'i görenler ve görmeyenler" demiş. Hüzünlü hikayesine Tac Mahal büyük bir aşkı da sığdırıyor. Yamuna Nehri kısına inşa edilen anıt mezar, İslam türbe mimarisinin en önemli eserlerinden birisi. Şah Cihan tarafından genç yaşta, 14. çocuğuna hamileyken ölen eşi Mümtaz Mahal için yaptırıldı. Görkemli yapı iyi korunuyor. İçeri girerken yanınıza çoğu şeyi almak yasak. Sigara, çakmak, yiyecek ve mesela ruj bile. İçeride bir noktaya adınızı yazma, imza atma gibi ihtimalinizi bile elemek için. Anıt mezarın olduğu noktaya girişte ayakkabılar çıkarılıyor, fotoğraf çekmek ise yasak. Görenleri ayrıcalıklı hissettiren, hisleri tarifi zor bir yer.