Günümüzün önemli konser kemancılarından ve klasik müziğin yenilikçi müzisyenlerinden olan Gwendolyn Masin, Anima Musicæ Oda Orkestrası ile konser vermek üzere İstanbul'a geliyor. 2024 Macar- Türk Kültür Yılı kardeş etkinliği olarak İş Sanat'ın ev sahipliğinde İş Kuleleri Salonu'nda 17 Nisan'da gerçekleşecek konserde kendine has üslubuyla orkestrayla aynı sahneyi paylaşacak Masin ile konuştuk.
- Son derece değerli bir kemancı olduğunuzu belirterek söze başlamak istiyoruz. Peki, müzikle nasıl tanıştınız? Çocukluğunuzda sizi müzik açısından ne şekillendirdi?
- Müziğe dair hatırladığım en eski anlardan biri, Stravinsky'nin Firebird ve Sacre du Printemps eserlerini babamın pikabında dinleyişimdir. Müziği ve her müzik dinlediğimde hayal gücümde canlanan imgeleri çok severdim. Bu tür müziği sevmem sıradışı değildi, kimse de bunu yadırgamadı. Yıllar sonra fark ettim ki, üç yaşındaki bir çocuğun tekrar tekrar Stravinsky dinleyip dans etmesi pek de alışıldık bir durum değil.
-
Müzik eğitiminize çok erken başladığınızı biliyoruz. Bu konuda biraz ayrıntı alabilir miyiz?
- Üç yaşında piyanoya, beş yaşında da kemana başladım. Annem ve babam hem keman hem de viyola çalıyordu; anneannem ve büyük büyükannem de piyanistti. Müzik benim içinde büyüdüğüm, bana çok doğal gelen bir dildi. Piyano çalmaya başlamamın, çok sevdiğim büyükannemle bağlantılı olduğundan eminim. Çocukluğundan beri tek gözü görmüyordu ve yaşı ilerleyip "gören" gözünün de yetisi azaldığında, karanlıkta çalmaya başladı. Annemle ona, "Neden karanlıkta çalıyorsun?" diye sorduğumuzda şöyle cevap verirdi: "Işığın ne faydası var ki! Müziği ezbere biliyorum." Kemanların küçük boyutta olduğunu ve çalan kişinin istediği yere yanında götürebileceğini söyleyen de oydu.
-
Keman çalmaya başlamanız ve müzik alanında kariyer yapmanız için size kim ya da ne ilham verdi?
- Hiçbir zaman "Artık ben bir kemancıyım," düşüncesiyle uyanmadım. Sanırım kendimi her zaman müziğin içinde ve müzikle birlikte evimde hissettim. Okul derslerimi ciddiye almama rağmen, müzik veya başka bir şey aracılığıyla hikayeler anlatan göçebe bir yaşamı tercih etmek söz konusu olduğunda, açıkçası bunu seçmekte çok da zorlanmadım. Bu yolda ilerleyeceğim çok erken yaşlardan belliydi.
-
Müzik hayatınız ve kariyeriniz üzerindeki en çok kimin ya da neyin etkisi oldu?
- Soru çok güzel, ancak cevaplaması da bir o kadar zor. Canlı konser kayıtlarını durmadan izleyerek müziğin hareketle nasıl ifade edilebileceğini anlamama yardımcı olan dönemsel ikonlarım oldu. Ancak kendimi sese kaptırmak ve keman çalma sanatını özümsemek için ailemi, öğretmenlerimi ve yoluma çıkarak bilgeliklerden birer parçayı bugüne dek benimle paylaşan herkesi örnek gösterebilirim. Öğrenmeyi asla bırakmadığımıza inanıyorum.
-
Özellikle hangi eserleri iyi çaldığınızı düşünüyorsunuz?
- Bestecinin, icracının besteyi esas mesajından uzaklaştırmadan yorumlamasına izin verdiği herhangi bir eseri diyebiliriz.
-
Sezonluk repertuvar seçimlerinizi nasıl yapıyorsunuz?
- Her şeyden, sürekli ilham alıyorum: Sanatın diğer formları, doğa, insanlar, dünya... Müzik festivalleri için tematik olarak çalışıyorum ve bugün deneyimlediklerimize dair sorular yöneltiyorum. Solo performanslarım için genellikle beni davet eden kurumla birlikte çalışıyorum. Müzik topluluğum ve konser serileri için, birlikte çalıştığım kişilerin sesleri de dahil, birçok faktörden etkileniyorum.
- Siz aynı zamanda bir eğitimcisiniz ve ustalık dersleri (masterclass) veriyorsunuz. Eğitimcilik hakkında ne düşünüyorsunuz? Öğrencileriniz hakkında ne söyleyebilirsiniz?
- Öğretmeyi seviyorum. (Ailemdeki) dördüncü nesil müzik öğretmeni olarak, eğitimin bir parçası olmak için doğmuşum gibi hissediyorum. Dünyanın her yerinden, her yaştan ve farklı profesyonellik derecelerinden öğrencilerim var. Hepsiyle birlikte çalışmaktan büyük keyif alıyorum ve her derste ben de bir şeyler öğrendiğimi hissediyorum.
-
Gwendolyn Masin kendini ıssız bir adada bulsa, müzik onun için ne olurdu? Hâlâ ne olabilirdi?
- Müzik hayattır.
-
Anima Musicae Oda Orkestrası ve müzisyen meslektaşlarınız hakkında neler söylemek istersiniz?
- Bu muhteşem oda orkestrasıyla çalacağım için çok heyecanlıyım. Üyelerden biri geçenlerde bana, yaklaşık on yıl önce kendisine Budapeşte'de ustalık dersleri verdiğimi yazdı. O zamanki öğrencim şimdi genç bir müzisyen olarak bu orkestrada çalıyor, bu harika bir şey!
-
İstanbul'a ilk defa mı geliyorsunuz? Güzel şehrimiz hakkında neler biliyor, neler düşünüyorsunuz?
- İstanbul'a ilk kez geliyorum ve bu şehrin binbir yüzünü keşfetmek için sabırsızlanıyorum.
-
Tanıdığınız Türk müzisyenler kimler, bize birkaç isim verebilir misiniz?
- Hem Türk müzik sahnesinden hem de klasik müzik sahnesinden bazı olağanüstü müzisyenleri tanıyorum. Türk müziğini özellikle çok ilham verici buluyorum. Gençliğimin her yazı Macaristan'da geçtiği için, Béla Bartók'un Halk Evi'nin davetiyle yaptığı Türkiye seyahatleri, beni Güney Anadolu müziğinin harika ritimleriyle tanıştırdı. Türk müzisyenlere gelirsek, Fazıl Say'ın besteleriyle müziğin gelişimi için olağanüstü şeyler yaptığını söyleyebilirim.
SÜREKLİ MEYDAN OKUMAK GEREKİR
- Kariyerinizde şimdiye kadar karşılaştığınız en büyük zorluklar nelerdi?
- O kadar çok ki! Bir müzisyen olmak ve kendinden en iyisini talep etmek –bu "en iyi" her ne ise- tanımı gereği sürekli bir meydan okumadır. Pek çok maceraya atılıyorum ve o esnada bunlardan pek keyif almasam da sonrasında daha deneyimli, daha sakin, daha mantıklı ve daha dirençli olduğumu fark ediyorum. Üstelik daha yaratıcı ve müzikte bir yaşam kurmak konusunda daha kararlı oluyorum.