Voleybol antrenörü Giovanni Guidetti, 2008 yılından bu yana VakıfBank kulübünde görev yapıyor. Ulusal, uluslararası çok büyük başarılar kazandı. Bir dönem büyük başarılara imza attığı Türk Milli Takımı'nda da görev yaptı. 16 senedir yaşadığı Türkiye'de 2016'da Bahar Toksoy ile evlendi, Alison Yaz adında bir çocukları oldu. İtalyan koç, "Bu kadarını tahmin bile edemezdim" dediği kariyerini geliştirdiği ülkeye vefa borcu olarak bir projeye girişti: Yarının Sultanları...
Beş yıldır devam eden projenin Kırklareli ayağına davet ediliyorum. Orada yaşadıklarım; defalarca röportaj yaptığım, evinde elinden espresso içtiğim Guidetti'ye olan saygımı daha da artırıyor. Aralarında iki saat uzaktaki köyden gelenlerin de olduğu, sekiz okuldan yüze yakın kız sporcuyla tek tek ilgilendi. Hepsine katıldıkları için defalarca teşekkür etti, antrenman yaptırdı, smaç, servis, duruş her şeyleriyle ilgilendi. Onlarla takım oldu, antrenörleri ile sohbet etti. Gün bitimi, VakıfBank'ın getirdiği formaları tek tek imzaladı, tek tek fotoğraf çektirdi. Biz yaşadık bitti ama oradaki kızların ömür boyu unutmayacaklarından eminim. Teşekkürler Koç...
- Yarının Sultanları'nın fikir babası kimdir?
- Projenin sahibi, Türkiye'deki çocuklar. Hep
söylediğim gibi Türkiye benim evim. Birçok şeyimi
Türkiye'ye borçluyum. Bu güzel ülke bana,
hayallerimin ötesinde bir kariyer ve
mutlu bir aile verdi. Karşılığında ise
ben de ülke sporuna vermiş olduğum
profesyonel katkıdan farklı bir
katkı verme zorunluluğu hissediyordum.
Beş sene önce ekibim Possible
ile yaptığımız toplantılarda bunun
üzerinde durduk. Ülkenin farklı noktalarında,
özellikle sosyo-ekonomik açıdan dezavantajlı
bölgelerindeki kız çocuklarına "Sizi görüyoruz,
duyuyoruz, sizin yanınızdayız" demek için bir
proje üzerinde çalıştık. Bulduğumuz fikir beni çok
heyecanlandırdı. Projemizin ilk durağı Bitlis'ti.
Deplasman maçları için daha önce Türkiye'nin
farklı şehirlerine yolculuk yapmıştım ama ilk kez
iç hatlarda bir saatin üzerinde bir uçuş yaptım. Bu
bölgelere ekipman göndermek ya da tesis kurmak
önemli ama oradaki çocukların hayallerine dokunabilmemiz
ve çok daha önemliydi.
DEPREM YARALARINI SARMAK İÇİN ANTEP'E GİTTİK
-
Beşinci yılına giren bu proje kapsamında kaç şehir gördünüz, nelere şahit oldunuz?
- İlk yıl Bitlis ve Elazığ'ı ziyaret ettik. İlk şehre
gittiğimde ne kadar güzel bir projeye imza attığımızı
anlamıştık. İkinci sezonumuzda Bitlis'e
ikinci ziyaretimizi gerçekleştirdik. Bu sefer kızlarla
voleybol antrenmanı yapmanın yanında ikinci
hedefimiz oradaki antrenörlerin eğitimiydi. Yılın
çok büyük bir dönemi maçlarla, antrenmanlara
geçiyor, çok fazla sayıda turnuvada mücadele veriyoruz.
Bu nedenle bizlerin olmadığı zamanda kız
çocuklarıyla antrenmanları sürdürecek gönüllü
beş BESYO öğrencisi belirledik ve onlara eğitim
verdik. Ancak araya Covid-19 salgını girdi. Pandemiden
sonraki hedefimiz, projemizi Türkiye'nin
diğer illerine genişletmek oldu. Bu yolda Gençlik
ve Spor Bakanlığı'nın da kıymetli katkılarını yanımıza
aldık. Yaklaşık bir buçuk yılın ardından
ilk durağımız tüm yaz orman yangınlarından
etkilenen Muğla oldu. Sonrasında Gaziantep ve
Bursa'daki kız çocuklarıyla bir araya gelerek onlarla
voleybol antrenmanları yaptık. Türkiye'yi
derinden sarsan 6 Şubat depreminden ise çocuklarımızın
yaralarını bir nebze de olsa sarmak için
Gaziantep'i ziyaret ettik. Bu yıl ise ilk durağımız
Zonguldak oldu. Hemen ardından da şimdi Kırklareli'ndeyiz.
Burada Vakıf-
Bank'a da özel bir teşekkür
etmeliyim. Daha önceki
senelerde projemize çeşitli
destekler sağlayan VakıfBank,
bu yıl projemizin sponsoru oldu.
Tüm organizasyon ve süreç boyunca
bizlere çok büyük destek verdiler. Gelecekte
yapacağımız şehir ziyaretlerimizde de Yarının
Sultanları'nı desteklemeye devam edecekler.
-
Proje sizi hayata ve Türkiye'ye bağlıyor gibi...
- Ben bir İtalyanım evet ama 16 yıldır bu topraklarda
yaşıyorum. Sahadaki Giovanni'yi, Giovanni
yapan çoğu şeyi burada elde ettim. Şampiyonluklar,
kupalar, başarılar ve niceleri. Eşim Bahar'la bu
ülkede tanıştım; kızım Alison, Türkiye'de dünyaya
geldi. Tabii bahsettiğiniz durumlar etkili oldu.
Dünyada da voleybolun geniş kitlelere yayılması
adına elimden geleni yapmak istiyorum. Bu benim,
voleybola karşı olan sorumluluğum. FIVB
Teknik ve Antrenörlük Komitesi Başkanlığı'nı da
üstleniyorum. Voleybol aracılığı ile ne kadar kişiye
ulaşabilirsek o kadar çok mutlu olurum.
HAYDİ, BANA İSTEDİĞİNİZİ SORUN!
Guidetti antrenmanlar sonrası öğrencileri çevresinde toplayıp, "Antrenörler de dahil bana istediğinizi sorun, işte karşınızdayım" dedi. O ana kadar masum gözüken çocukların içerisinden birer acar muhabir çıktı. İşte onlardan birkaçı:
- Rüya takım kursanız kimleri alırdınız?
- Rüya takım önemli bir şey değil. İyi oyuncu çok var. Cansu Özbay çok iyi pasör... Pasör çaprazı olarak Boskoviç, Vargas çok iyiler. Naz Aydemir çok iyi... Bella (Isabelle Bella Haak), Jordan Thompson çok iyi... Zor soru, iyi oyuncu çok var. Ama rüya teknik kadro Vakıfbank'ta...
- Oyuncuların görev yapacağı pozisyon kaç yaşında belli olmalı?
- 12-13 yaşına kadar her şeyi yapmalı sahada. O yaştan sonra farklı pozisyonlarda denemeler başlamalı. 16-17'sinden bölgesi belli olmalı.
GABİ DÜNYANIN 1 NUMARASI, ÇÜNKÜ...
-
Voleybola başlama yaşı kaç olmalı?
- Çok erken değil. Erken yaşlarda mutlaka
jimnastik, atletizm ve yüzme olmalı. 8-9 yaşından
sonra voleybola başlanabilir.
- Maç içerisinde kendi psikolojimizi nasıl idare etmeliyiz?
- Kendi kendine konuşup -telkinde bulunmalısınız.
Bunlar pozitif olmalı. İkincisi kendinize
inanmalısınız. Koçun işini size inanmak
değil, o sizin yani oyuncunun işi. Antrenörler
kendine güvenen oyuncuyu gördüğü zaman onlara
daha çok inanır, hemen ona görev verir.
- En sevdiğiniz ders hangisi?
- Ben tembel bir öğrenciydim. Teneffüsleri
daha çok severdim, çünkü top oynardım.
- Guidetti: Şimdi ben soracağım, kim sizin favori oyuncunuz?
- Cansu, Zehra, Vargas, Eda, Boskoviç...
-
Guidetti: Tamam, şimdi dinleyin; hepsi
harika, çok iyi oyuncular ama ortak özellikleri
ne? Çok ama çok çok fazla çalışmak... Özel hayatlarından
vazgeçiyorlar. Antrenman bitimi maç
videoları izleyip hatalarını buluyorlar antrenörlerle...
Sonra tekrar antrenman. Fitness, terapi...
Haftanın sadece bir gün izin yapıyorlar. O gün de
ne yiyip içtiklerine dikkat ediyorlar. Tembeller
bu seviyeye gelemez! Geldikten sonra da tembellik
yapamazsınız. Tepetaklak olursunuz. Unutmayın
çok çalışmak, yeteneği her zaman yener.
Gabi'nin boyu 1.80 ama dünyada bir numara...
Neden? Çok değil, inanılmaz çok çalışıyor. Fazla
hatta. Kaç saat derseniz, 24 saat! Sabah erken
kalkar; yogasını yapar, fitnessı ihmal etmez. Yemesine
dikkat eder. Şeker onun hayatında yok.
Böyle olunca da dünyada bir numara oluyor.
VAKIFBANK'IN BAŞARISININ SIRRI ORTADA
- 2011'den beri dünya voleybolunda bir VakıfBank gerçeği var... Yöneticiler, oyuncular değişti ama başarı hiç eksilmedi. Siz bunu nasıl yorumluyorsunuz?
- Biz VakıfBank'ta yolculuğa başladığımızda Türkiye'de herhangi bir CEV Avrupa Şampiyonlar Ligi şampiyonu yoktu. Biz de dünyanın en iyi takımlarından biri değildik elbette. Ancak VakıfBank'ın kulübe verdiği destek sayesinde bizler dünyanın en iyi takımlarından biri olabileceğimizi gördük ve hissettik. Kurduğumuz sistem ve destek sayesinde büyük başarılar elde ettik. Geriye baktığımda aklıma gelen iki şey geliyor; mutluluk ve gurur. Buraya geldiğimde 36 yaşında, voleybolu çok seven, başarıya aç bir antrenördüm. Bu kadar güzel bir hikayemin olacağını asla tahmin edemezdim.
KONU ALİSON'A GELİNCE TÜRKÇE KONUŞTU
- Alison ilk doğduğunda sizinle röportaj yapmıştık. O gün "İstediği sporu yapabilir ama gönlüm voleyboldan yana" demiştiniz. Voleybola ilgisi nasıl?
- (Koç birden heyecanlanıp Türkçe yanıt veriyor) Cimnastiği, yüzmeyi, tenisi, tırmanmayı, futbolu seviyor ama voleybolu sevmiyor. Daha yedi yaşında. Sevmiyorsa, sevmiyor. Bitti. Eşim Bahar ve ben deniyoruz, biraz parmak, biraz manşet. İki dakika üç dakika sonra gidiyor. Maçlara geliyor, çok seviyor. VakıfBank formasıyla geliyor. Çok seviyor ama beş altı puan izliyor. Sonra konsantrasyonu gidiyor. (Gülüyor)
'BİR DAHA GELMEZSİNİZ' SÖZÜ BENİ ÇOK ETKİLEDİ
"Gittiğimiz her şehirde harika karşılandık, çocukların voleybola olan ilgisi gerçekten harika. Ama hep Bitlis'i diğer şehirlerden daha çok hatırlıyorum. Her il olursa olsun; aynı tutkuyu, aynı aklı ve aynı merakı buluyorum. Haftanın tek boş günü bile olsa onlarla geçirmeyi seviyorum. Ancak yaşadığımız bir olayın bende çok önemli bir yeri var. Bitlis'e ilk gittiğimizde çocuklardan biri yanıma gelip, 'Bir kere geliyorsunuz, bize umut veriyorsunuz, bir daha da ne arıyor ne soruyorsunuz. Kim gelse aynı şey oluyor!' dedi. Altı ay sonra eşimin voleybol akademisine katılmak üzere hayatında ilk defa İstanbul'a geldi. Ondan altı ay sonra da biz ikinci kez Bitlis'e gittik ve yeniden buluştuk. Üçüncü buluşmamızda o kızın gözlerinde gördüğüm umut, doğru yolda olduğumuzu gösteriyor."