İstanbul'dan hızlı trenle yola çıktığımda adeta tarihte bir yolculukta gibi hissediyorum kendimi. Çünkü istikamet Bilecik ve ilçesi Söğüt... Bu şehir, tarihte mertlerin ve yürekli insanların ocağı, ilmin ve adabın yer ettiği kent. Osmanlı Devleti'nin kurucusu Osman Bey'in babası Ertuğrul Gazi'nin ayak bastığı, Osmanlı'nın ayak izlerinin her adımda hissedildiği ve Osmanlı'nın kuruluşun yaşandığı topraklar... Ancak Bilecik'i 1921 işgal günlerinde yakıp yıkmış işgalci Yunanlar... Hâlâ izleri duruyor. Eski Bilecik'in olduğu alanda üç yıkık minare var.
Mustafa Kemal Atatürk, Milli Mücadele sonrasında düşmanın nasıl yakıp yıktığının tarih boyunca unutulmaması için minarelerin öylece kalmasını istemiş ve "Düşman gelince neler yapabileceklerini herkes görsün" demiş. Her Bilecik'e gelen de tepeden ovadaki yıkık minarelere uzun uzadıya bakıyor. İşgal zamanı neler olduğunu tahayyül etmeye çalışıyor. Benim zihnimde ise 1993'te Hırvatların Bosna Hersek'te Mostar Köprüsü'nü ve minareleri bombalaması canlandı. O görüntüleri izlediyseniz, Bilecik'te de aynı kıyım aynı düşmanlık yaşanmış hatta daha beteri...
TÜRBE NEDEN KURŞUNLANDI?
Söğüt ilçesinde bulunan Ertuğrul Gazi'nin türbesine vardığımda ise işgalci Yunanların türbeye saldırdığına şahit oluyorum. Türbenin pencere kepenklerinde kurşun izleri hâlâ duruyor. Kubbedeki Hz. Muhammed (s.a.v) ve dört büyük halife hattına da birer kurşun sıkılmış. Onlar da ibret olsun diye öylece bırakılmış. İslam coğrafyasından getirilen topraklar ise kutular içinde türbe etrafında bulunuyor. Jandarma ise türbede her gün saygı nöbeti tutuyor. Bir Fatiha okuduktan sonra Osmanlı'nın ilk mescidi olan Kuyulu Mescit denilen, Ertuğrul Gazi'nin 40 metrekarelik alana yaptırdığı Söğüt'teki camiye yol alıyorum.
Camiye gelmeden önce ufak bir köprü var. Ertuğrul Gazi'nin de bu köprüden yürüdüğünü öğreniyorum. Ben de onun adım attığı yoldan adım adım ilerliyorum. Restorasyonunun geçen yıl bittiğini öğrendiğim caminin girişinde Ertuğrul Gazi'nin kazdığı su kuyusu bulunuyor. 40 kişinin sığacağı kadar ufak bir cami. Ancak İslam aşığı Ertuğrul Gazi burayı Söğüt'teki Müslümanların olduğu bölgede değil, Gayrimüslimlerin bulunduğu alana İslam'ı yayabilmek için yaptırmış. O, hep namazını burada kılıyor sonra ise cami önünde oturuyormuş.
Uzun zaman bunu sürdüren Ertuğrul Gazi sonunda amacına ulaşmış. Gayrimüslim ahaliden kimse o güne dek hiçbir şey sormazken biri "Sen ne yaparsın burada?" diye soru vermiş. Ertuğrul Gazi "Gel otur da anlatayım!" demiş. O kişi Müslüman olduktan sonra bölgedeki Gayrimüslimler art arda Müslümanlığa geçmiş, Söğüt İslamlaşmış... Söğüt'e mutlaka gidilmeli. Tarihi yüreğinizde hissedeceğiniz topraklar çünkü. Son olarak bir teşekkürüm var. Bilecik ve Söğüt'ü tarihçi Ahmet Anapalı eşliğinde gezdim. Engin tarihi bilgileri için teşekkür ederim.
TARİHİ ÇEŞMEDEKİ DUYGULANDIRAN DETAY
İşgal yıllarında 1919'da Söğüt'e bir kaymakam atanıyor. Adı Sait Bey. Ancak bu atamayı Teşkilat-ı Mahsusa yapıyor. İşgal güçlerine karşı halkı örgütlemek için gönderilen Sait Bey, bir süre sonra Söğüt merkezde 450 yıllık ağacın hemen yanı başına bir çeşme de yaptırıyor. Çeşmenin adı Kaymakam Çeşmesi. Dört taraflı çeşmenin üç bölümü bulunuyor. Çünkü Sait Bey, çeşmenin Çelebi Mehmet Camisi'ne doğru bakan kısmında su alınırken camiye sırt dönülürse saygısızlık olacağı düşüncesiyle o kısma çeşme yaptırmıyor. Ağacın köklerinin çeşme altını tahrip etmesinden dolayı çeşmenin biraz ileriye taşınacağı söyleniyor.
BAŞKA NERELERE GİDİLİR?
Söğüt merkezde Çelebi Sultan Mehmet Camii, Çifte Minareli Hamidiye Camii, Hamidiye İdadisi görülebilir.
Bilecik Hisarlık mevkiinde Orhan Gazi Camii'nin tepelik bölümünde Ahi Teşkilatı'nın şeyhi, Osman Gazi'nin kayınbabası ve hocası Şeyh Edebali Türbesi mutlaka ziyaret edilmeli.
Osmanlı Devleti'nin ilk imam hatibi ve ilk kadısı olma şerefini elde eden Dursun Fakıh Türbesi ise Söğüt'ün Küre Köyü'nde bir tepede bulunuyor. Buraya ancak araçla gidilebiliyor.
Bilecik merkezde Sultan Abdülhamid'in yaptırdığı saat kulesi ziyaret edilebilir.