Görünmez inceliklerle evreni kuşatan, kendimize, ruhumuza, varoluşumuza dair sorulara cevap aradığımız, kendi iç alemimizde konakladığımız ramazanı karşıladık yine... Bu mübarek ayın gözbebeği oruç ise tüm ibadetler içinde öğrettikleriyle çok özel bir yerde duruyor. Türkiye'de tasavvuf denilince akla gelen ilk isimlerden, İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Tasavvuf Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ekrem Demirli'yle orucun anlamı, derin katmanları, ondan ne öğrenmemiz ve anlamamız gerektiği üzerine sohbet ettik.
ORUÇ, TEKİL BİR İBADETTİR
- İbadetler içinde, sizin kavramınızla "ibadet metafiziği" açısından orucu nasıl değerlendiriyorsunuz hocam? Oruç bize uygulanışı ve amacıyla neler anlatıyor?
- Oruç ibadetler arasında 'tekil' diye sınıflandırdığımız ibadetlerden birisidir. Biliyorsunuz ibadetleri birçok yönden tasnif edebiliriz, bu taksimlerden bir tanesi de ibadetin tekil veya çoğul olarak ortaya çıkmasıdır. Tekil ibadette insanın sadece bir iş yaptığı ibadettir. Çoğul ise birçok ibadetin bileştiği bir ibadet tarzıdır. İkinci ibadet tarzı namazdır. Namazda Kuran-ı Kerim okunur, secde edilir, rükû edilir, ayakta durulur vs. Bunların hepsi tek başına da ibadet kabul edilen eylemlerdir. Bu tek başına ibadet olan unsurlar bir araya gelir, bileşik bir ibadet olmak üzere namazı oluşturur. Kuran-ı Kerim'de secde edenler, rükû edenler, oturarak zikredenler tarzında ayet-i kerimeler vardır ki bunlar bağmışız ibadet tarzlarıdır. Oruç ise bileşik değil tekil bir ibadettir. Bu bakımdan namazdan en önemli farklarından birisi bu olmalıdır: birisi tekil öteki ise bileşik bir ibadet olarak birisi insanın yalnızlığını öteki ise onun toplumsallığını inşa eder. Oruçta sadece bir şey yaparız: bedenimizi yemek-içmekten alı koyarız. Oruç sadece budur, orucu tanımlarken 'bedeni aç bırakmak' demek gerekir. Oruç her durumda bedenin aç bırakılmasıdır. Susuzluk ve cinsellik ise bunun istilzam ettiği bir sonuçtur. İşin esası yemek yani buğdayın terk edilmesidir. Bu yönüyle oruç, en azından namazdan tekil ibadet olmasıyla ayırır. Bu durumda orucun anlamını idrak edebilmek için bu tekil eyleme odaklanmak gerekir: Aç kalmak veya bedeni aç bırakmak.
İHTİYAÇLARA MESAFE KOYMAK
- Üç aylarla birlikte, ramazanı ele alırsak bu ay, bu ruhani iklim bize ne söylüyor?
- Ramazan bir durma, yavaşlama ayıdır. Arzuların azaltılması, bedenin isteklerinin durdurulması en azından belirli bir zaman diliminde, olmazsa olmaz saldığımız 'buğday' ile araya bir mesafe koyma ayıdır. Hz. Peygamber 'Damarların daraltılmasından' söz eder açlıktan söz ederken. Gerçekten de her insan bunu tecrübe etmiştir, orucun içerisinde beden zayıflar, işin başında hırçınlaşsa da orucu talim ettiği sürece hırçınlık bir sükunete doğru gider. Bu bakımdan oruç yapmak/ fiili değil, bırakmak ve terk etmek özelliğiyle öteki ibadetlerden ayrışır. Oruç ameli bir şey yapmamak olarak tanımlamak demektir. Fakat bunun bir amacı vardır, o da gerçek gayemizi, bedenin faaliyetinin örtmüş olduğu gerçek faaliyetimizi düşünerek metafizik bir tasavvura ulaşmaktır. Oruç şöyle bir paradoks üzerine kuruludur: Bedenini ihtiyaçları zorunlu mu değil mi bilmeksizin bizi yoracak şekilde beden bizi kendisi için koşuşturur. Böyle olunca gerçekte bedenin ihtiyacını da bilmeyiz, zihnimizin ihtiyacını bilmeyiz, insan olarak ihtiyacımız nedir onu da tam olarak bilmeyiz. Oruç bir an için bedenin mecbur addedilen dayatmalarıyla-ihtiyaçlarıyla araya mesafe koyarak insanın gerçek ihtiyacı nedir sorusu üzerinde tefekkür boşluğu aramak demektir. Orucun amacı budur: İnsan hayatı bedenin koşuşturmalarının ötesinde bir anlam taşır mı ve taşırsa o anlam nedir? Esas soru budur ve oruçta biz bunun cevabını arayacağız: İnsanın hikayesinin maksadı nedir? Beden değil onu anladık, peki biz niçin buradayız? Oruçta bunu öğrenme imkanı bulacağız en azından o kapıyı aralayacağız.
İMSAKLA BEDEN MÜHÜRLENİR
- İftar ve sahur vakitlerinin yine ibadet metafiziği açısından derin, katmanlı anlamları nelerdir hocam tasavvufi bakışla?
- İmsak bırakmak, terk etmek, bedeni kapatmak, bir anlamda mühürlemektir. Bu süreç zarfında beden daralmaya ve küçülmeye başlar, med-cezir hareketi gibi nehir yatağında büzülür ve geri çekilir. Bunun akabinde ise iftar geriye dönüştür, ara verilen şeye tekrar dönmek. Bu bakımdan iftar bir daralma ve büzülme halinden sonra bedenimizin genişleyerek eski haline dönmesidir. Bu bakımdan metafiziksel olarak dünyanın yaratılışını temsil eder. Çünkü iftar kelimesinin sözlük anlamı ile fıtrat ve yaratmak arasında ilişki vardır, daha doğrusu aynı kelimelerdir bunlar. Bu bakımdan iftarla birlikte insan daralan bedenine yemek ve su vererek onu tekrar açmış olur. Bu sayede hayat bir genişleme ile daralma arasında düşünülür. Meselenin bu kısmı bir dünya görüşü haline gelir. Çünkü imsak yani kendimizi tutmak ile iftar yani bedeni açmak arasında bir dünya şekillenir.
RAMAZAN
- Ramazan'a hazır olmak, Ramazan'ı beklemek nedir sizce?
- Ramazan hazır olsak da olmasak da geliyor, aslında burada garip bir çelişki var: Bence biz ramazan ayına konuk oluyoruz, biz ona misafir geliyoruz, ramazan da bize 'bireyselliğimizi' talim etmekle ikramda bulunuyor. İnsan kendini evrenin merkezinde saydığı için ramazan geliyor, gidiyor gibi bir dil kullanmaya meyilli, gerçekte böyle değil. Biz kısa bir süre ramazana şahitlik edeceğiz, biz gideceğiz sonraki nesilleri eğitmeye devam edecek oruç ve ramazan. Belki merkezden çıkarak dünyayı daha büyük bir gerçeklik içinde düşünmenin yolunu öğreniriz ramazanda.
ORUÇLA DİYET OLMAZ
- Hocam özellikle son yıllarda bazı insanlar orucu bir diyet imkanı olarak görüp, zayıflama planları yapıyor. Bu konu hakkında neler söylemek istersiniz?
- Öteden beri olan bir şeydir bu, fakat çağımızda insanlar ilk kez bu kadar tok olabildiler, ilk kez insanların karnı doldu ve bu kez sağlık nedeniyle yani daha çok yiyebilmek için yemeye ara vermeye başladılar. Bunun oruçla bir ilgisi olduğunu söylememek gerekir. Oruç tutanların da bu nedenle oruç tuttuklarını düşünmüyorum doğrusu.
İNSANIN TERK ETMEYİ ÖĞRENMESİ MODERN DÜNYAYA BİR BAŞKALDIRI
- Sadece yeme-içmeyi kesmekle değil, orucun tam anlamıyla yaşamımıza geçmesi için başka hangi 'oruç'ları tutmamız, oruçlardan geçmemiz gerekiyor hocam ramazanda?
- Oruç 'bedenin aç bırakılmasıdır.' Orucun bunun dışında bir anlamı veya amacı yoktur, bundan başka da bir oruç yoktur. Günümüzde bedenin aç bırakılmasının anlamı anlaşılmayınca orucun başka tarzları üzerinde düşünmek istiyoruz, orucun hakikati nedir diye sormaya başlıyoruz. Bence bunun üzerinde odaklanmak, açlığın tefekkürünü yapmak gerekir. Oruç üzerinde düşünmeyi zorlaştıran ana unsur açlık üzerinde düşünmek yerine bir her zaman uymak gereken ahlak kurallarını üzerine düşünmeye intikaldir. İnsanların yemek içmeyi güç bela bulduğu bir dünyada Allah 'yemeyin içmeyin' diyor, bunu anlamak çok önemli bir merhaledir. Özellikle dünyanın geleceği için orucu anlamak kadar önemli bir mesele olmayabilir. Çünkü insan bir kere bırakmayı, terk etmeyi öğrenirse modern dünya dayatmalarına karşı soylu bir başkaldırmayı öğrenmiş demektir, en azından bunun için yol almış demektir.
İTİKAF BİR YALNIZLAŞMA HALİ
- Ramazanda hayatımızda ve ruhani iklimimizde neler değişiyor ya da değişmeli hocam?
- Ülkemizde ramazan daha çok sosyalleşmenin olduğu bir ay, iftarlar şölene dönüşüyor, bir koşuşturma hali alıyor gündüz ve gece, özellikle son yıllarda bu daha çok arttı, insanlar iftarlar vererek geniş bir zeminde sosyalleşme imkanı buluyorlar. Bence orucun esas amacı böyle bir şölen havası, böyle bir sosyalleşme değil. Orucun esas amacı yalnızlaşma, gerçek anlamıyla bir bireyselleşmedir. Bunun için oruçta ara vermek gerekir: bedenle birlikte bedenin dünyasından çıkmaya gayret etmek gerekir. İslam geleneğinde sosyalleşme namaz ibadetinin bir istilzamıdır, hatta namazın dolaylı amaçları arasında bu sosyalleşme de yer alır. Mesela İslam sosyalleşmenin merkezi olan camiler namazla ilgili yerlerdir. Orucun bir mekana ihtiyacı yoktur, ilana ihtiyacı yoktur, sosyalleşmeye ihtiyacı yoktur vs. Bir insan oruç tutarken kimse onun oruç tuttuğunu bilemez, kişi açıklamadığı sürece oruçlu olanın farkına varılmaz. Oruç olabildiğince yalnızlaşma, bireyselleşme ayıdır. Fakat bunu başarmak zor, bu nedenle oruç, namazı taklit edercesine ikinci bir sosyalleşme ayına dönüşüyor. Hz. Peygamber'in bu ayın önemli bir kısmını itikaf ile geçirmesinin nedeni insan hayatında belirli bir süre bireyselleşmenin yer almasıyla düşünmeye kapı açmaktır. İtikaf yoğun bir ibadet dönemi değil, derin bir tefekkür ve yalnızlaşma halidir. Orada insan bir birey olarak büyük yolculuktaki yerini ve anlamını kavramaya çalışıyor. Bu bakımdan ramazan kültürü diyebileceğimiz şey, orucun ana fikriyle bağdaşmıyor.