Dünyanın farklı tuz yataklarına, tuz mağaralarına gidip örnekler topluyor... Tuzun hem tıbbi yönünü hem tarihi ve kültürünü araştırıyor yıllardır. Çankırı Karatekin Üniversitesi Gıda Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Hüdayi Ercoşkun'dan bahsediyoruz... Kendisinin aynı zamanda Her Yönüyle Tuz ile Tuz ve Gıda adlı iki kitabı bulunuyor.
Tuzun başkenti, olarak bilinen Türkiye'nin en büyük tuz madenlerine ve sayısı onu bulmayan tuz rafinasyon tesislerinden ikisine ev sahipliği yapan Çankırı'da bu konuda ciddi çalışmalar ve araştırmalar yürütüyor yıllardır. Ona çevresi bu yüzden "Mr. Tuz" diyor!
Hatta Ercoşkun'un yazdığı ve uluslararası alanda kabul gören bir makaleyle Çankırı tuzu dünyanın en sağlıklı tuzlarından biri seçildi. O süreci şöyle anlatıyor kendini Ercoşkun:
"Çankırı son yıllarda 'Tuzun Başkenti' olarak nitelendirilmektedir. Bu nedenle bu tartışmalara açıklık getirmeyi kendime görev edindim. Her Yönüyle Tuz ile Tuz ve Gıda kitaplarının editörlüğünü ve yazarlığını yaparak öncelikle üniversitemde tuzla ilgili bilimsel altyapıyı oluşturdum. Bir yandan da Türkiye'den ve dünyadan doğal tuz örnekleri kendi imkanlarımla toplamaktayım. Henüz koleksiyonumu tamamlayamadım ve temin etmek istediğim çok tuz örneği var. Bununla birlikte Türkiye'nin ve dünyanın en namlı tuzlarını koleksiyonuma yerleştirdim. Koleksiyonumdaki tuz örneklerinin sayısı yüze yaklaştı ve artık koleksiyonumdaki tuzların özellikleri ile ilgili bilimsel makale yazacak sayıya ulaştım diyerek 'Dünyanın doğal tuzlarındaki kalıntılar' isimli bilimsel makaleyi yazarak Gıda Katkı Maddeleri ve Bulaşanlar Food Additives &Contaminants/İngiltere dergisine gönderdim. Makale editör ve hakemlerin görüşüyle 20 gün gibi çok kısa sürede yayına uygun görüldü. Çalışmamda tuz örneklerinin mineral, ağır metal ve mikroplastik içeriklerini analiz ettim. Bu makalede kullandığım tuz örnekleri; Himalaya Beyazı, Himalaya Siyahı, Himalaya Pembesi, Klodava, Wieliczka, Nahçıvan, Çankırı, Delice, Guérande yaprak, Guérande Kelt, Maldon, Havai Siyahı, Hawaii Yeşili, Havai Kırmızısı, Algarve Maras, Margherita di Savoia ve İzmir tuzlarıdır" diyor.
BEN DEĞİL ARAŞTIRMALAR SÖYLÜYOR
Çalışma sonuçlarını özetleyen Ercoşkun, "Öncelikle hiçbir tuz, mineral kaynağı değildir derim. İnsanlar için mineral sayısı 16'dır. Tuzun hepsi mineral olsa, günlük önerilen 5 gram tuzla mineral ihtiyacını karşılanamaz. 86 mineral içerdiği iddia edilen Havai ve Himalaya tuzları gibi tuzlarda insanlar için toksik, karsinojen ağır metaller ve radyoaktif elementlerin de mineral olarak sayıldığını belirtmekte yarar görüyorum. Bu makalemle Çankırı tuzunun en sağlıklı tuzlardan biri olduğu kabul gördü. Çankırı tuzu Türkiye'nin ve dünyanın en temiz tuzlarından birisidir. Çankırı tuzu ağır metal ve radyoaktivite içermemektedir" yorumunu yaptı.
BEYAZ ALTIN DERLERDİ, PARA BİRİMİYDİ
"Antik çağda yaşamış olan İyonyalı ozan Homeros'un 'kutsal bir madde' şeklinde tanımladığı tuz, geçmişte ve günümüzde insanlar için oldukça önem taşıyan yegâne madenlerden biridir. Tuz eski çağlarda birçok savaşın çıkış noktası olarak uygarlıkları şekillendirmiş ve insanlık tarihinin gidişatını değiştirmiştir. İnsan vücudunun bir kısmını oluşturan ve insanoğlunun tükettiği 'tek kaya türü' olan tuz, önemli bir mineral kaynağı olarak insan hayatında büyük bir yer kaplasa da sadece gıda kullanımıyla sınırlı kalmamış aynı zamanda birçok uygarlıkta ve krallıkta verimliliğin, zenginliğin ve zarifliğin bir simgesi olmuştur. Sofralarda misafirperverliğin bir göstergesi olarak sunulan tuz aynı zamanda ticareti yapılan ilk uluslararası ürünlerin başında gelerek takas yolu ile yapılan alışverişlerde para yerine kullanılmıştır.
Eski çağlarda tuz elde etmek günümüzdeki kadar kolay olmadığından ve bazı toplumlarda tuz değerli bir ticaret aracı ve para birimi olarak kullanıldığından dolayı 'beyaz altın' olarak da adlandırılmıştır. Etiyopya halkının 20. yüzyıla kadar kullandıkları temel para birimleri olan 'amoleh' aslında yarım kilogram ağırlığına sahip tuz çubuklarıdır. 1450 senesinde ise Mali'de bulunan tuzlar, aynı ağırlığa sahip olduğu altın ile değer bakımından eşdeğerdir. Günümüze kadar gelişmiş birçok uygarlık tuzu para birimi olarak kullanmayı bırakmış gıda olarak kullanımına devam etmiştir. Fakat Afrika'da, Sahra'nın güney sınırları ile tropik ormanların kuzey sınırları arasında bulunan Sudan bölgesi ve güney ormanlarında hayatlarını idame ettiren yerli halklar tuzu para birimi olarak kullanmaya devam etmektedirler."
SUMO GÜREŞÇİLERİ NEDEN RİNGE TUZ ATAR?
"İnsanoğlunun yaklaşık olarak 11 bin yıldır hayatında olan ve önemli bir yer kaplayan tuz, her dönem farklı anlamlar kazanarak günümüze kadar ulaşmıştır. Değişmeyen gerçek ise birçok farklı alanda kullanılmasına ve günümüze gelene kadar büyük değişiklikler göstermesine rağmen önemini hiçbir zaman kaybetmemesidir. Bir zamanlar Romalıların 'tuz maaşı' adı altında askerlerine maaşlarını tuz ile ödemeleri, Mısırlıların, M.Ö. 2800'de ölen insanların yanına tuz koymaları ve balıkları tuzlayarak ihraç etmeleri; Çin, Venedik, Fransa, Habsburg ve Roma gibi birçok ülke yönetiminin savaşmak için maddi kazanç sağlamak amacıyla tuz vergisi koymaları, Etiyopya ve Anadolu halkı gibi birçok uygarlığın tuzu takas yolu ile yapılan alışverişlerde kullanmaları, Yahudilerin kutsal kitabı olan Tevrat'ta yazılan bilgilere göre, yakarak kurban edilen hayvanların etlerinin tuzlanması gerekliliği, Hristiyanların kutsal kitabı olan İncil'de ise otuz farklı yerde tuzun geçmesi ve bu yerlerden birinde 'İsa, sen dünyanın tuzusun' sözünün geçmesi tuzun kullanım alanlarına ve medeniyetler üzerindeki etkilerine verilebilecek örneklerden bazılarıdır. Bunlara ek olarak bazı medeniyetlerce kutsal bir madde olarak görülen tuzun yere dökülmemesine oldukça dikkat edilir eğer dökülürse ya da bir kişi cenaze evinden dönerse sol omuzlarının arkasına tuz atmalarının kötü ruhları uzaklaştırdığına inanılırdı. İtalya gibi bazı medeniyetlerin kültürlerinde ise sofraya konulan büyük tuz adı verilen tuzlukların sadece ev sahibinin veya şeref konuğunun yanında yer almasına ve parmakla dokunulmamasına özen gösterilirdi. Günümüzde dünya üzerinde yaklaşık 500 milyonu aşkın kişinin inandığı Budizm dinine göre ise tuzun kötü ruhlardan koruduğu inancı hakim olduğundan dolayı, Japonya'da çok eski tarihe dayanan Sumo güreşine başlanmadan önce güreşçiler ringe tuz serpmektediler. Tüm bu örnekler kültürel farklılıkların mevcut olduğu medeniyetlerde bile tuzun öneminin ne kadar büyük olduğunu göstermektedir."