Filistin için düzenlenen bir etkinlikte Belçim Bilgin ile yan yana oturuyorum. Sohbete başladıktan sonra sözü yakında vizyona girecek Hatıran Yeter filmine getirip röportaj isteyecekken niyetimi anlayıp "Gamze Elibol" diyor, "Benimle değil onunla röportaj yapmalısın!" Telefonunu veriyor hemen. Araştırınca Belçim Bilgin'in nasıl kocaman yürekli bir insan olduğunu anlıyorum.
Gamze Elibol tepeden tırnağa mücadele etmek için doğmuş. Sanki Allah onu, yeryüzüne herkese umut aşılasın diye göndermiş. Hayatımın en zor röportajlarından biri oldu, zaman zaman gözyaşlarımı tutmakta zorlandım. Gamze Elibol'un engelliler daha çok kendini sağlam sanan insanlara örnek olmasını dilerim.
- Gamze Elibol kimdir, diye bize onu nasıl anlatırsınız?
- Önce sağlığım sonra özgürlüğüm için yapamayacağım hiçbir şey yok. İnançlı ve mücadeleci ruhum, beni hayal ettiğim yerden çok daha iyi yerlere getirdi. Bu yüzden kalbimdeki umudu, ruhumdaki savaşçı kadını seviyorum. Üretmeyi seven bir kadınım. Gamze en çok Gamze olduğunu 40'lı yaşlarının başında anladı aslında. Kadın olmak, hem de özel gereksinimli bir kadın olmak, herkes gibi beni de zaman zaman yormuştu. Hayat bana önce, hayallerimi gerçekleştirme şansı verdi, sonra kendim için bir şey yapmayı öğretti.
- Belki sıkıldınız bu sorudan rahatsızlığınızla ilgili bize bilgi verebilir misiniz?
- İnanır mısınız sıkılmadım, dünyada farklı insanların da olduğunu anlatmak bana denk geldi sanırım. 1.5 yaşından beri çocuk felçlisiyim. Yani 'özel gereksinimli', durumum Polio Seke'dir. Bir çocuk hastalığı, artık ülkemizde görünmüyor ama Afrika ülkelerinde hâlâ var. Benim sağ ve sol bacağım birbirinden farklı, biri kısa ve zayıf, diğeri tam tersi gelişmiş bir bacak. Uzun yıllar, sol ayağımın üzerine eğilerek yürüdüm, topallama diyebiliriz. Yürümem öyle kolay olmadı, en azından annem ve babam için. Diğer anne babaların 1 veya 2 yaşındaki çocukları koşarken, benim düşmeden yürümem 10 yaşımı buldu. Bunu uzun ameliyatlar ve bitmek bilmez fizik tedavilere borçluyum. Engelimin ilerleme ya da gerileme olasılığı yüksek, o yüzden şimdi tekerlekli sandalye kullanıcısıyım.
- Bize bir engelli olarak ailenizle ilişkilerinizle bahseder misiniz?
- Ben 1982 doğumluyum ve ailemin değil sülalemin tek özel gereksinimli bireyiyim. 80'ler 90'lar benim öğrenirken eğlendiğim ama ailemin öğrenirken zorluklar yaşadığı yıllar. O yıllarda özel çocuğa sahip olmak, hastanede yatmak, ağrısı olan bir çocuğu susturmak oyalamak ve siz bu kadar zor durumdayken sizi yönlendirecek bir mecranın olmaması... Off... Şimdi düşünüyorum tam bir felaket. Özel çocuğunuz var, okula yazdırmak istiyorsunuz, okul müdürü size "Her gün siz mi getireceksiniz? Sınıfa her gün çıkarsanız diğer çocuklar da annelerini yanında ister. Aaa olmaz canım, hem bakalım bu çocuk okumak istiyor mu?" diyor.
Bu gibi saçma sapan sözlere göğüs germek ve bunlarla mücadele etmek en çok benim annem ve babama yakışmıştı. Annem kuralcıydı ama babamla istediğiniz kadar hayal kurabilirdiniz. Zamanımızın az olduğunu bilircesine el üstünde tuttu beni ve 18 yaşımdayken bu dünyaya gözlerini yumdu. Annem ile uzun yıllar sonra arkadaş olmuş, her türlü maddi ve manevi sıkıntıya göğüs germiştim ki, kötü bir hastalığa yakalandı. Bu sefer işler tersine dönmüştü. Anneme bir bebek gibi hastane odasında ben baktım. Onlar benim hep iyikilerim olarak kalacaklar. Şu an ki tüm özgüvenimi onlara borçluyum.
- Kimi zaman bilerek kimi zaman farkında olmadan sizi kırabiliyoruz. En büyük hatamız nedir?
- Biz dünyaca empati yoksunuyuz. Önce eğitim hayatında ilk darbeyi alıyoruz, sonra iş, sonra aşk. İnsanlar soru sormayı çok seviyor ve bakmayı, uzun uzun bakıp o kişinin üzerindeki merakını gidermek için usulca yaklaşıp "Neden böyle yürüyorsun?" diye sorabiliyor. Şimdi siz bu sabah işe gitmek için yola çıktığınızda hiç tanımadığınız insanlar "Neden gözünüz kahverengi?" diye soruyorlar mı? Tabii ki hayır. Ama çocuklarımızın önünü kesip, hatta yanında ailesi yokken "Evladım seni ameliyat ettirmediler mi?" diye sorup insana kendini kötü hissettiriyorlar. O kişinin umurunda değil ki! O soruyu soran kişi hayatına hiçbir şey olmamış gibi devam edebiliyor. İnsanların yerine kendimizi koysak bence hatalarımızdan kurtulabiliriz.
ELLERİM KANADI, İŞİ BIRAKTIM
- Her şeye rağmen profesyonel dansçı, tiyatro yazarı ve oyunculuk yapıyorsunuz. Bir insan bunların birini ancak yapabilirken sizin nasıl böyle farklı meziyetleriniz oldu?
- Her insanın dünyaya gelme sebebi var, ben o sebebin farkında olanlardanım. Biri vardır tiyatro oyuncusu olmak ister ama sadece ister, bunun için hiçbir şey yapmaz, önüne bahaneler koyar ve bir kurumsal şirkette çalışma kararı alır. Ben kararlı bir insanım ve yapamayacağım hiçbir şey yok, yeter ki ben isteyeyim. Altı tiyatro oyunu yazdım. 2000'li yılların başında cebimdeki son 200 TL'yi yazdığım oyunlara sponsor bulmak için proje yazma kurslarına verdim! Hayalime adım attım. Evimizin en yakınındaki eğitim kursuna gitmek için üç otobüse bindim, hiç üşenmeden. Yani zorluklar bahanem olmadı.
- Engelli çocuklar için İstanbul'da başarılı çalışmalarınız olmasına karşın neden burdan taşındınız?
- Kadıköy'de atölyem vardı ve o sırada dünyaca ünlü bir telefon mağazasında çalışıyordum, hayatım renkli ve koşuşturmalıydı. Çalıştığım mağazanın AVM'sinde çocuk kitabım Mavi'nin Maceraları'nın satıldığı bir kitapçıya girdim. Yeni hayallerim için not defteri alacaktım. Raf aralıkları tekerlekli sandalyeye uygun değildi, geçmek için ellerimi kanattım. Yaptığınız onca şeye rağmen bir şeylerin değişmediğini görmek bana iyi gelmemişti. İstifa edip atölyemi daha ihtiyaç sahibi olan bir köye taşıdım. Şimdi daha çok çocuğa yardım ediyorum. Engelsiz Amazonlar Sanat Evi adında bir merkezim var. Kitabım ve yaptığım seramiklerin geliri ile özel gereksinimli çocukların eğitim hayatlarına destek oluyorum. Çünkü sıra onlarda.
- Çocuk birçok insanın hayali ama engelli bir bebeğin dünyaya gelmesiyle, çetin bir mücadele başlıyor. Onlara ne tavsiye edersiniz?
- Anne olduktan sonra öğrendim ki, özel gereksinimli olmak değil, özel çocuğa sahip olmak çok daha zor. Şu yıllarda biraz daha kolay. Teknolojiyle özel çocuğa sahip derneklere ulaşmak destek almak mümkün. Ama lütfen, önce çocuğun özel durumu nedir lütfen bunu araştırın.
HAYATI ZORLAŞTIRMAYIN
- Sizi yakınlarda üzen bir durum olmuş sanırım, bahseder misiniz?
- Mardin'e giderken uçakta oldu. Öylesine kötü bir deneğimdi ki çok üzüldüm. Yıllarca uçaklarda üç ön koltuk özel gereksinimli ve yürüyemeyen yaşlı insanlara ayrılmıştı. Son yıllarda havaalanı şirketleri bu kararı değiştirmiş ve ön koltukları satma kararı almış. Uçak arasına giren tekerlekli sandalye herkese uygun değil, yedi koltuk geriye yürümek zorunda kaldım. Dünya bizim için yeterince zor bir de lütfen dünyamızı siz zorlaştırmayın.
17 BEDENİN EKSİK DEDİLER, YIL SAHNEDEN İNMEDİ
- Mimar Sinan Üniversitesi'nde yaşadığınız çirkin bir olay var sanırım...
- Güzel Sanatlar Fakültesi'nin mülakatına katılma hakkı kazanıyorum ama alınmıyorum. 2000'li yılların başındaki kanuna göre bir bacağınız kısaysa, bir kolunuz yoksa, boyunuz kısaysa, az görüyor veya duyuyorsanız sizin tiyatro bölümü okuma hakkınız yoktu. Kanun adı 'Beden Eksikliği'ydi. Bu kanun 2016 yılında değişti. Evet ben tiyatro bölümünü okuyamadım ama tiyatro yolunu tüm özel insanlara açtım. Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü'nden ve Bakanlıklardan seyircilerim beni sahnede izledi. 50'den fazla üniversitenin tiyatro salonunda oyunlar oynadım ve neler başardığımı anlatmak için konuşmacı oldum. O yıllarda Kültür Bakanı Atilla Koç'un dikkatini çektik. Devlet Tiyatroları'nda istediğimiz şehirde oyunumuzu sergileme fırsatı verdiler. İçeri girmem 10 yılımı almıştı. Sonrası bir rüyaydı ve ben hiç uyanmak istemedim. Bu hayalimi 17 yılda tamamladıktan sonra perdelerimi kapattım. İyi ki yaptım, iyi ki.
GAMZE ELİBOL'UN LUGATI
GEÇMİŞ OLSUN: Tekerlekli sandalyesinde veya görme engelli biri beyaz bastonu ile o gün alışverişe çıkmış ve sen o kişiye markette geçmiş olsun diyorsun! Geçmeyecek amca sağ ol diyorum bazen. Neden geçmiş olsun?
KÖKÜ SENDE: Annem kötü bir hastalığa yakalanınca önce iştahını sonra saçlarını kaybetti ve ben saçını kaybeden insanlara "Kökü sende uzar" dememeyi öğrendim.
İYİLEŞECEKSİN: Bu söz ile büyüyen çocukların çoğu, ergenlik zamanına gelince yürüyemediğinde ya da engeli ne ise o değişmediğinde evinden dışarıya çıkmıyor, hayata küsüyor. Bunun hastalık olmadığını ve bunun normal bir durum olduğunu çocuğumuza anlatmak zorundayız.
ÖZEL GEREKSİNİMLİ ÇOCUKLAR: Hepsi çok zeki ve çalışkan, hayalleri kocaman. Onlar benim dünyam. İyi ki farkları ile varlar.