Garbis Zakaryan, sadece başarılı bir sporcu değildi. Boksör yetiştiren, çevresinde sevilen, her anlamda örnek bir isimdi. Öyle ki, yumruklarıyla ringde dövdüğü rakipleri için maç bitimi üzülen bir insandı. Türk olmakla gurur duyan bir isimdi. Zakaryan'ı, oğlu gibi gördüğü Aram Kuran'dan dinledik.
-25 Ocak, ilk milli boksörümüzün vefat tarihi. Bu sebeple onun belgeselini çeken sizin kapınızı çaldık. Bizi Garbis Zakaryan'ı anlatır mısınız?
- Türkiye'nin ilk milli boksörü olması, Ermeni toplumunda böyle bir beyefendinin olması bizim için gurur kaynağı. Babamın matbaacı olmasından dolayı zamanında onun boks afişlerini asmasından gelen eski bir tanışıklık var. Ama Garbis Bey ile bizim dostluğumuz Kınalıada'da başladı. Boksörler bilirsiniz, başlarına aldıkları darbelerden dolayı belli bir yaştan sonra yanlarında birilerinin olması gerekiyor. Biz de Garbis Bey ile baba oğul gibiydik. İstanbul'a gelir, maaşını çekerdik. Bana mutlaka bir öğle yemeği ısmarlardı.
- Zakaryan hakkında kitap ve bir belgesel projeleriniz vardı...
- Ömrü boyunca ay yıldız taşıma hakkı elde etmiş. Babası işsiz kalıyor, kendi birtakım zorluklarla büyüyor, ilk dört maçını kaybediyor. Ama pes etmiyor. Ve başarılı bir sporcu oluyor. Bize en güzel hediyesi de Cemal Kamacı gibi bir efsane boksör yetiştirip Türk sporuna kazandırmasıdır. Böyle bir sporcunun neden kitabını yapmayalım diye düşündüm. Gereken bütçe için Ermeni cemaatinin Beyoğlu Üç Horan Vakfı'na müracaat ettim. Hiç tereddüt etmeden hallettiler. Kitap Altın Kalpli Eldiven adıyla çıktı. Altın kalpli çünkü dünyanın en zor sporunu yapıyor. Yumruk atıyor karşısındakine ve o yumruktan sonra üzülüyor. Normal yaşantısında tanısanız onun bir edebiyatçı ya da ressam olduğuna inanırsınız, öyle bir beyefendiydi. Bu kitabı yaptıktan hemen sonra Beyoğlu Belediye Başkanlığımız bir fotoğraf sergisi istedi. Başkan Haydar Ali Yıldız Bey büyük ilgi gösterdi. İstiklal Caddesi'nde Garbis Bey'in hayatını anlatan fotoğraflar sergilendi. İstanbul halkının büyük beğenisiyle üç günlük sergi yedi gün açık kaldı. Bu bizi biraz heyecanlandırdı. Öyle olunca da Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığımıza bir teklif götürdük. Tarihe not düşelim, bu kitabı bir belgesel yapalım diye düşündük. Devletimizin desteğiyle belgeseli çektik. Atatürk Kültür Merkezi'nde yapılan gala sayesinde izleyiciyle buluşturduk.
CUMHURBAŞKANIMIZIN DESTEĞİ ÖNEMLİ
-Spora ilginiz Garbis Zakaryan Bey'le mi başladı?
- Biraz farklı bir İstanbul Karagümrük doğumluyum. Babıali'de Artin Usta'nın oğluyum. Babam matbaa makineleri konusunda aranan bir ustaydı. Ben de matbaa makinelerinin arasında büyüdüm. Ama babam erken vefat edince basın alanında bayrağı biz devraldık. Türkiye Futbol Federasyonu'nda Yayınlar Kurumu'na 16 yıl hizmet ettim. Üç çocuğum da büyüyünce baba mesleğini seçtiler. Federasyondaki görevim bitince biz çocuklarımızla beraber ailecek bir karar aldık. 10 yıl önce Ermenicede ışık anlamına gelen Luys isimli gazeteyi kurduk. Gazetemizin ilk farkına varanlardan biri sayın Cumhurbaşkanımız Erdoğan oldu. Bizim de davet edildiğimiz seyahatte gazetemizi inceledi. Gazetemizin yurtdışına gönderilmesini önerdi, gereken desteği sağladı. Medya teknolojik ortama kayınca da Türkiye'nin ilk Ermeni televizyon kanalını kurmak için yine Cumhurbaşkanımızdan izin istedim, "Buradaki dostluğu kardeşliği anlatmak istiyorum. Yani bizi, biz anlatalım" dedim. Kendisi de "Ben size güveniyorum" dedi. Bu cümle benim için bir şeref madalyasıdır. Bugün Ermenistan'da bile en çok izlenen kanal olduysak, bu Sayın Cumhurbaşkanımızın sayesindedir.
- Yayınlarda kullanılan dilden bahseder misiniz biraz?
- Luys TV'yi 35 ülke seyrediyor. Her akşam ana haber bültenimizi Batı Ermenicesiyle yayınlıyoruz. Batı Ermenicesi Türkiye'de kullanılan bir lisandır. Ne yazık ki Batı Ermenicesi, UNESCO ve Birleşik Milletler tarafından koruma altına alınan diller arasına girdi. Bizde var gücümüzde bu kaybolan lisanı ayakta tutabilmek için devam ettirebilmek için yayınımızı Batı Ermenicesi üzerinden yapıyoruz. Burada devletimize büyük bir teşekkür borcumuz var. Başta Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlğımız olmak üzere, RTÜK Başkanımıza ve Türksat yetkililerine gerçekten çok büyük teşekkür ediyoruz, böyle bir imkanı bize verdikleri için.
SABAH'IN HABERİ SAYESİNDE AY-YILDIZLI BAYRAKLA DEFNEDİLDİ
"Dönemin Türkiye Futbol Federasyonu Asbaşkanı merhum Hadi Türkmen Bey bir gün beni aradı ve 'Boksör Garbis abi o kadar güzel bir söz söylemiş ki, Sabah Gazetesi manşet yapmış. Şu an Ankara GATA'dayım, Mehmetçikler gazeteyi duvarlara yapıştırıyorlar' dedi. O söz nasıl söylenmişti, onu da anlatmak isterim. Garbis Bey, milli boksör bir arkadaşının cenazesine gitmiş. Tabutta Türk bayrağı görünce 'Ya ben Ermeni asıllıyım. Acaba benim cenazem de Türk bayrağı sarılır mı, buna layık görülür müyüm?' der. Bunu Sabah Gazetesi manşete taşıyınca gündem oldu. Vasiyeti üzerine ay-yıldızlı bayrakla vedasının anlamı çok büyük."