Son günlerde hepimiz, Ponzi Sistemi'nin neden olduğu mağdurların yaşadıklarını okuyoruz. Yüksek kar getirisiyle yahut da zahmetsiz bir şekilde zengin olma beklentisiyle, hiçbir hukuki ve ekonomik dayanağı olmayan sistemlere para yatıran insanlar, günün sonunda büyük bir şok yaşıyorlar. Para kazanamadıkları gibi mevcut birikimleri de ellerinden gidiyor.
Peki bu tarz bir dolandırıcılık sisteminin kurbanı olmamak için neler yapmalıyız? Bunun için sistemin nasıl işlediğini ve benzer yöntemlerin neler olduğunu bilmemiz gerekiyor. Bu yazımızda, vatandaşların emeğini sömüren dolandırıcılık sistemlerinin neler olduğuna dikkat çekiyoruz. Ekonomi, dijital medya ve psikoloji alanında uzman isimlere sorduk ve oldukça bilgilendirici cevaplar aldık.
Ekonomist (Chief Financial Officer) MUSTAFA ÖZBAY
HAYALİ YATIRIMLAR SATIYORLAR
Mustafa Özbay: Tam 103 yıl önce Charles Ponzi'nin keşfettiği dolandırıcılık sistemi hâlâ uygulanabilirliğini koruyor. 103 yılda birçok insanın ekonomik felaketine yol açmış bu sistemin daha çok kurbanları olacağına hiç şüphemiz yok
Ekonomist (Chief Financial Officer) Mustafa Özbay, "Bu sistemin ilk kurucusu Charles Ponzi adında İtalyan asıllı bir Amerikalı" diyerek sistemi ve Türkiye'deki seyrini anlatıyor: "Ülkemizde neredeyse 50 yıllık bir serüven. Bunun için ülkemizde 'saadet zinciri' diye adlandırılan bu dolandırıcılık yöntemi uluslararası alanda 'Ponzi Sistemi', 'Ponzi Oyunu', 'Ponzi Şeması' gibi isimlerle anılır. Sistemin temelinde hayali bir yatırım vardır ve yatırımcıların bu hayali yatırıma yatırım yapmaları sağlanır. Yüksek kâr getiren bu hayali yatırıma girmek tabii ki belli bir bedel karşılığı oluyor. Hiçbir yatırım olmadan bu sisteme girenlere yapılan bu sözde kâr ödemeleri ise aslında sisteme daha sonra giren kişilerin ödedikleri giriş aidatlarından karşılanmaktadır. Sisteme girişler artarak devam ettiği süre içerisinde sistem sorunsuz olarak çalışıyor. Ancak sisteme yeni üye girişleri azaldığında veya bittiğinde sistem tıkanıyor ve çöküyor.
13. HALKADA SİSTEM TIKANIYOR
Aslında sistemin işleyişinin üç önemli sacayağı bulunmaktadır. Birincisi ikna kabiliyeti yüksek, güven veren sözde girişimci. İkincisi hayali bir ürün ya da yatırım aracı. Üçüncüsü ise marka değeri olan sözde bir enstrüman yahut kurum. Saadet zinciri aslında sisteme ilk girenler için son derece yüksek bir kazanç, her sonradan giren için ise gittikçe azalan ve sonunda anaparayı bile kaybetmeye neden olan bir durum ortaya çıkıyor. Yaklaşık 10. kademede ise yatırılan paraların faizleri bile ödemeye yetmediği görülecektir. Sisteme her giren kişi, sistemin borç yükünü artırmaktadır. Bu tarz sistemlerde, 13. halkadan sonra işleyiş çöker. Kısır döngü başlar. Anaparanızı bile kurtaramazsınız. Matematiksel olarak böyle bir sistemin işlemesi mümkün değildir. Gerçekte var olmayan büyüklükteki kazançların faiz adı altında yatırımcılarına ödenmesi için doğal olarak devamlı yeni yatırımcıların sisteme girmesi veya eski yatırımcıların sisteme daha çok paralar yatırması gerekiyor. Sisteme taze para girişi kesildiği an işleyiş de çöküyor.
EV HANIMLARI, AMAN DİKKAT!
Ev hanımları da bu tarz dolandırıcıların hedefinde. Örneğin size deniliyor ki, temizlik ürünü satın ve para kazanın. Yani sisteme, insan temin etmeniz isteniyor. Normalde fiyatı 500 lira bile etmeyecek olan göstermelik temizlik ürünleri size 5 bin liradan satılıyor. Size ürün veriliyor ve para peşin olarak alınıyor. Sizden sisteme 10 üye kaydetmeniz isteniyor. Onların satışının da yüzde 10'unu size vereceğini söylüyor. Bakın sizin paranız, sisteme başkasının dahil olmasıyla ancak ödenebiliyor. O da bir süre. Halka ilk başta bu şekilde gidiyor. Bir noktadan sonra kısır döngü başlıyor. Sisteme giriş olmadığı için bırakın kar etmeyi anaparanızı bile alamıyorsunuz.
ALTINLARINIZI KAPTIRMAYIN
Bazı kötü niyetli kuyumcuların, vatandaşın altınlarını toplaması da buna örnektir. Bu sistemde de birikimlerinizi dolandırıcılara kaptırırsınız. Yukarda da söylediğim gibi sisteme yeni giriş olmadığı anda, eskinin parası ödenemez. Aslında her giren bir önceki girenin mağduru konumundadır. Bu nedenle altın toplayan kuyumculara da birikimlerinizi teslim etmeyiniz.
SÜPER EMEKLİLİKLE KANDIRIYORLAR
Bir diğer yöntem de, 'Süper Emeklilik' fonu. Bu yöntemde de size gelecek hayali satıyorlar. Sisteme para yatırmanız isteniyor. Emekliliğinizi rahat geçireceğiniz vaad ediliyor. Bunlar daha uyanık. İlk başta kar payı da vermiyorlar. 10 sene sonra vereceğiz diyorlar. Oysa o para hiç verilmiyor. Reklam tıklama gelirleri de buna örnektir. Sisteme ilk girerken sizden bin lira vermeniz isteniyor. Bakın mantık hep aynı. Sizden peşin olarak para alıyorlar. Sizden aldıklarının bir kısmı sisteme ilk girenlere veriliyor. Size verilecek para da başkasından alınıyor. Bir noktada sistem işlemez hale geliyor. Anapara da gidiyor.
KÖTÜ NİYETLİ KİŞİLER HER YERDE
Fon alıp satanlar var. Hiçbir resmi kurumun denetiminde değil. Sistemin dışında bir fon oluşturuluyor. Piyasanın içinde olan birileri buna zaten inanmaz. Fark ederseniz bu fon işlerinde, para hiçbir zaman resmi bir işleyişin içinde değil. Hep dışında. Paranın kaydı yok. Fon satıyoruz diye, sistemin dışında dolanan insanlar var. Vatandaşlardan, küçük çaplı işletmelerden para topluyorlar. Normalde, lisanslı sitelerden bunu yaparsınız. Ruhsatlı kurumlardan almalısınız. Oysa burada sistemin dışında dolanan insanlar var. Para topluyorlar. Fon topluyorlar. Üç ayda yüzde 50 garanti vereceklerini iddia ediyorlar. Bu mümkün değil. Bu konuya da çok dikkat edilmesi lazım.
EKONOMİK FELAKETE YOL AÇTI
Sonuç olarak şunu söyleyebilirim ki tam 103 yıl önce Charles Ponzi'nin keşfettiği dolandırıcılık sistemi hala uygulanabilirliğini koruyor. 103 yılda birçok insanın ekonomik felaketine yol açmış bu sistemin daha çok kurbanları olacağına hiç şüphemiz yok.
KISA SÜRE İÇİNDE ÇÖKÜYOR
Saadet zinciri aslında sisteme ilk girenler için son derece yüksek bir kazanç, her sonradan giren için ise gittikçe azalan ve sonunda ana parayı bile kaybetmeye neden olan bir durum ortaya çıkıyor. Çöküş daha uzun sürede gerçekleşir. Nitekim dünyada ve ülkemizde de yüzlerce örneğinde olduğu gibi sistemler kısa süre içerisinde çökmüştür."
KİMDİR BU PONZİ?
Mustafa Özbay: Bu sistemi ilk kuran ve ona ismi verilen Charles Ponzi'nin 1920'lerdeki macerasından kısaca bahsedelim. Ponzi, hitabeti ve sosyal ilişkilerinde son derece başarılı bir sözde girişimciydi. Yatırım aracı ise sözde posta pullarıydı, marka değeri olan kurum ise bundan kendisinin bile haberi olmayan posta pulu kurumuydu. Ponzi, bu posta pullarında (hâlâ icra takiplerinde ödeme emri gönderildiğinde cevabi yazı için bu pullar gönderilebilmektedir) bazı ülkelerde oluşan fiyat farklarından dolayı arbitraj imkânı bulduğunu iddia ederek bu büyük kâra yatırımcı almaya başladı. Aslında ortalıkta ne posta pulu ne arbitraj ne de bir kâr vardı. Sistem sadece kendinden sonra gelen yatırımcıların sisteme yatırdıkları paranın faiz adı altında ödenmesinden ibaretti. Matematiksel olarak bu durumu incelediğinizde sistemin sonsuza kadar devam etmesinin imkânsız olduğunu rahatlıkla görebiliriz.
Bilişim Uzmanı DOÇ. DR. ALİ MURAT KIRIK
SAHTE HESAPLARA DİKKAT
Bilişim Uzmanı Doç. Dr. Ali Murat Kırık: Size sunulan fırsatlar çok iyi görünüyorsa, bir şeylerin ters gittiğini düşünün. Gerçekçi olmayan kazanç vaatleriyle insanları cezbetmeye çalışanlardan uzak durmak ve riskli yatırımlardan kaçınmak her zaman önemlidir
Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi Görsel İletişim Tasarımı Anabilim Dalı Başkanı ve Bilişim Uzmanı Doç. Dr. Ali Murat Kırık, sosyal medya üzerindeki dolandırıcılık sürecinin genellikle sahte hesaplar veya dikkat çekici reklamlar aracılığıyla potansiyel kurbanlara ulaştığını anlattı: "Bu reklamlar, yatırım fırsatlarının kazançlı olduğunu ve düşük risk taşıdığını iddia eden mesajlar içerebilir, bu da insanları çekmeye yönelik bir stratejidir. Dolandırıcılar, sosyal medya profillerini ve web sitelerini profesyonelce tasarlayarak güven oluşturmaya çalışırlar. Sahte referanslar, memnun müşteri yorumları ve başarı hikayeleri ekleyerek inandırıcılık kazanmaya çalışırlar. Potansiyel kurbanlara, kısa sürede yüksek getiriler elde etmeleri söz konusu olduğunu belirten çekici ve gerçek dışı vaatlerde bulunarak insanları hızlı zengin olma umuduyla cezbetmeye çalışırlar.
YÖNLENDİRME YAPILIYOR
Dolandırıcılar, daha fazla insanı sisteme çekmek ve mevcut üyeleri motive etmek için yönlendirme programları kullanabilir. Bu programlar, yeni katılımcıları çekene ödüller ve bonuslar içerebilir. Sosyal medya üzerinden iletişim kurulan kurbanlar, genellikle belirli bir minimum miktarı yatırmaları için teşvik edilirler. Ödemeler, dijital para birimleri veya banka transferi gibi çeşitli yöntemlerle kabul edilebilir. Dolandırıcılar, sistemi başlatmak ve güven oluşturmak amacıyla erken dönemde bazı katılımcılara küçük ödemeler yapabilirler. Bu, diğer insanları daha fazla yatırım yapmaya teşvik etmeye yönelik bir stratejidir. Ancak, sistem sürdürülemez doğası nedeniyle, yeni katılımcıların getirileri artık eski katılımcılara ödeme yapmaya yetmez ve sistem bir süre sonra çöker, birçok kişi maddi kayıplarla karşılaşır.
FIRSATLAR ÇOK İYİYSE TERSLİK VARDIR
Ponzi sistemleri genellikle yasa dışı faaliyetleri içerir ve sosyal medyada yatırım yapmadan önce dikkatli olunması önemlidir. Size sunulan fırsatlar çok iyi görünüyorsa, bir şeylerin ters gittiğini düşünün. Gerçekçi olmayan kazanç vaatleriyle insanları cezbetmeye çalışanlardan uzak durmak ve riskli yatırımlardan kaçınmak her zaman önemlidir. Ponzi sistemleriyle ilgili olarak şüpheli durumları yetkililere bildirmek, bu tür dolandırıcılık şemalarının önlenmesine katkıda bulunabilir."
Uzman Klinik Psikolog AYHAN ALTAŞ
YETERLİ PARA BİRİKİNCE SİSTEMİ İMHA EDİYORLAR
"Bu sistemlerde genelde daha fazla para kazanmak için paranın sistemin içinde kalması gerekiyor. Çalışarak kazanamayacağımız parayı kazanacağız düşüncesinin gözünü kör ettiği kişiler, çok daha fazlasını kazanmak için paralarını sistemde tutuyorlar. Sistemi kuran kişilerde sistemin içinde kendilerine yetecek kadar para birikince sistemi imha ediyorlar ve ponzi sistemi çöküyor. Çökmeyen ponzi sistemi yoktur çünkü sistemin mantığı bunun üzerine kurulmuştur. Dolandırıldıklarını anladıktan sonra ilk başlarda bir şok yaşanıyor ve sonrasında bunu inkar ediyorlar. Sistemin güvenilir olduğunu ve bu hatanın düzeltileceğini bekliyorlar. Bu bekleme süresi uzadıkça ve değişiklik olmadıkça dolandırıldıklarını yavaş yavaş kabul etmeye başlıyorlar. Kabul sonrası ise bir saldırganlık ve hak arama içine giriyorlar. Bu süre içinde ciddi duygusal karmaşa yaşanıyor. Öfke, üzüntü, utanç, hayal kırıklığı, kandırılmanın verdiği kendini suçlama gibi bir çok duygu bir arada yaşanır. Kişiler bu konuyla alakalı herhangi bir şey yapamayacaklarını anladıklarında depresyon süreci devreye girer."