İlişkilerde çoğu zaman değişmeyen, kendini tekrar edip duran birtakım hatalar yapılıyor. Giderek kronikleşen bu hatalar bir ilişkinin sona ermesine neden oluyor ve yeni bir ilişkide sanki daha önce hiç deneyimlenmemiş gibi yeniden kendini tekrar ediyor. Dört başlık altında bu temel hatalara bakalım.
HATA 1
ERKEĞİN DEĞİŞECEĞİNİ DÜŞÜNMEK
"Bir insanı değiştireceğim" beklentisiyle değil, "Onun tüm huylarına rağmen onu kabul edebilir miyim?" düşüncesiyle ilişkiye başla, zira insanların değişimi çok zor gerçekleşir.
Kadınlar, ilişkinin ilk dönemlerinde aslında erkeğin pek çok olumsuz özelliklerini görür ve saptar.
Ancak öyle bir hata yapar ki, doğuştan getirdiği sezgileriyle yaptığı şahane tespitlerini rafa kaldırır ve erkeğin olumsuz özelliklerinin zaman içinde düzelebileceğine inanmayı tercih eder. Hatta bizzat kendisinin bu değişimi başarabileceği fikrine kapılır.
İlişkinin kahramanı olmaya talip olur.
Elbette toplum da erkeklerin değişebileceği konusunda birtakım kalıplaşmış inanç tohumları ekmiştir zihinlerimize. "Askere gitsin gelsin değişir," "Evlenince değişir, adam olur," "Çocuğu olsun, babalık onu değiştirir." Ayrıca arama motorunda erkeklerle ilgili en çok arama yapılan başlıklar hangileri biliyor musun?
Hemen yazayım: "Çapkın erkek değişir mi?", "Erkek evlenince değişir mi?", "Erkek nişanlanınca değişir mi?", "Erkek askere gidince değişir mi?" Bu soruların cevaplarına hakimim... Hazırsan açıklamak isterim.
İşin doğrusu erkek kendisi istemediği sürece sen ne yaparsan yap katiyen değişmez. Değişen erkek, zaten olduğu halinden memnun olmayıp başka bir hali gönüllü yaşamayı seçmiştir.
Üzgünüm ama gerçek bu... Kadın, erkeği değiştiremez.
Ancak gelişmesine yardımcı olur.
Bu yüzden birini değiştirebileceğin inancıyla yola çıkma. Kötü huylarına rağmen onunla bu yolda devam edip edemeyeceğini kendine sor ve verdiğin cevaba göre rotanı belirle. Onu değiştiremeyeceğini bildiğin huylarıyla yaşamaya var mısın yok musun?
HATA 2
ZİHİN OKUMA ÇABASI
"İnsanlar da kitaplar gibidir. Kapağına bakıp aldanmayın, gerçek değerini okudukça anlarsınız"
Karşındakinin seni bütünüyle anlamasını bekleme... Kimse medyum değil, özellikle de erkekler. Bir erkeğin bir kadının iç sesini işitmesi olağan dışı bir beklentidir.
Herkesin başka ailelerin içinde, başka kültürlerde yetişmiş olduğunu hatırlarsak daha toleranslı, daha anlayışlı ve hoşgörülü oluruz.
Sana "güzel" diye öğretilen, ona "yanlış" diye öğretilmiş olabilir. Sana "fedakârlık" diye öğretilen, ona "anlamsız" diye öğretilmiş olabilir.
Çiçek vermeyi nezaket olarak gören erkekler kadar, kılıbıklık olarak görenler de olabilir. Kadına kapı açması gerektiğini bilmeyen de olabilir, beceremeyeceğini düşünen de... Kadının sözünü kesmemesi gerektiğini düşünenler de olabilir, zaten az konuştuğunu düşünenler de, nazik olmaya çalışırken komikleşenler de olabilir, konuşacak konu bulamadığı için futboldan söz etmek isteyenler de...
Ne yapacağını bilemeyen, bildiğini uygulayamayan, uygularken şaşıran da olabilir... Kadının, istediklerini söylemeden erkeğin anlamasını beklemesi, ilişkinin gidişatını ne yazık ki zorlar. Kadının erkekten nezaket, zarafet, incelik, hediye, sürpriz, iltifat, kompliman, jest beklentisi içinde olması, erkeğin bu beklentilerin hiçbirinin farkına bile varamaması iki kişi arasındaki görünmez gerilimi tırmandırabilir. Kadın beklentisini söylemedikçe, erkek de beklentilerin farkına varmadıkça işler zamanla karmaşıklaşır.
Bakış açıları, fikirler ve görüşler sonsuzdur, üstelik çok açılıdır. Herkesin bir potada, ortak paydada buluşması mümkün değil.
Hem yaşamı anlamlı kılan şey de kimsenin diğerine hiç benzemiyor olması değil mi? Başkalıklar cenneti içinde sonsuz bir serüven yaşamıyor muyuz?
Kendimize bile fazlasıyla yabancıyken, bir yabancının yakınlığını ummak sence ne kadar akıllıca sayılabilir ki?
HATA 3
İHTİYAÇLAR DOĞRULTUSUNDA BİR İLİŞKİYE BAŞLAMAK
İhtiyaçlarımız tercihlerimizi belirler. İhtiyaçlarımız değiştiğinde, tercihlerimiz de değişir. Bu yüzden bir ilişkinin temeli, ihtiyaçlara dayanmamalı. Çünkü ihtiyaçlar değişkendir.
Örneğin bir erkeğin, kız arkadaşını seçme nedenlerinden biri de derli toplu olması ve onu organize etmesi diyelim. Düzenli bir hayatın içinde kendini daha güvende hissediyor. Fakat zamanla maddi durumu iyileştikçe bunu organize edecek profesyonel birini buluyor ve ona ihtiyacı kalmadığını hissederek ondan uzaklaşıyor. Böylece ilişki de yıpranıyor ve kopma noktasına geliyor.
İnsanlar çoğu zaman ihtiyaçlarını karşılamak için ilişki kurmayı tercih ederler.
İhtiyaçlarını karşılayabilecekleri başka alanlar bulduklarındaysa, ilişkiye olan muhtaçlıkları azalır. Dolayısıyla ilişkiye duydukları ilgi ve güven de eksilir.
Aslında hiç kimse bunu bilerek ve tasarlayarak yapmaz. Çoğu zaman kendiliğinden gelişir. İhtiyaçlar, karşılık bulduğu kanala kişiyi yöneltir.
İhtiyaç ihtimalini göz ardı etmemek önemli bir karardır.
Karşındaki kişiye "Beni neden seviyorsun?
Hangi davranışlarım hoşuna gidiyor?
Hangi davranışımı değiştirseydim üzülürdün?" sorularını yöneltmek ve cevaplarını doğru değerlendirmek ilişkinin kaderini etkiler.
Aynı soruları kendine de sor. "Onu neden seviyorum? Hangi davranışı beni mutlu ediyor? Ne yaparsa ondan ayrılırdım?" Cevaplar, her şeyin bir pamuk ipliğine bağlı olduğunu söylüyorsa, o ilişkiye çok da adanmamak, yol yakınken temkinli kararlar almak daha sağlıklı olabilir.
Küçücük bahaneler bile birbirinizden vazgeçme sebebi olacaksa, uzun ve meşakkatli bir yolculuğa çıkmak için doğru bir çift olmayabilirsiniz.
İlişkiyi sorguluyor olmak, zaman kazandırabilir.
Unutma, zaman değerli... Onu kime hediye ettiğine dikkat et.
HATA 4
GEMİYİ KÜÇÜK SIZINTILAR BATIRIR
İlişkinin içinde maruz kaldığın ya da gözlemlediğin küçük hataları küçümseme. Sevgilinin ani ve öfkeli çıkışları, başkalarına karşı küçümseyici konuşmaları, sözüne sadık olmaması, sözlerini tutmaması, çabuk küsmeleri, yalana yatkınlığı, saygısızlığı... Bunların hiçbiri görmezden gelinecek detaylar değil. Küçük ipuçları, yaklaşmakta olan fırtınanın habercileridir. Uyanık olmakta fayda var.
Affedilebilir hatalar var tabii ki. Ancak affedilebilir bile olsa sürekli tekrarlanan hatalar hoş görülemez. Kaldı ki bu saydıklarım gibi hassas konularda şiddete ve tepkiye yönelik bir potansiyel hissettiren kişilere karşı çok daha tedbirli yaklaşmak gerekir. Eskiler "Büyük gemileri, küçük çatlaklardan sızan sular batırır" derler. Küçük gibi görünen sorunları ertelemek yerine, çatlağın büyümeye ne kadar elverişli olduğuna bakmak ve gerekiyorsa ilişkiyi yeniden sorgulamak güvenli bir gelecek için atılabilecek en akıllıca adım olacaktır. Bir şairin de dediği gibi:
Bir insanı nasıl tanıyacağınızı biliyor musunuz?
Ne okuduğuna bakın.
Ne seyrettiğine bakın.
Duvarlarına ne astığına,
raflarına ne koyduğuna,
nasıl konuştuğuna,
nasıl dinlediğine bakın.
Yapmanız gereken tek şey bakmaktır.
Bunlar size onun ruhunun nerede olduğu ve neyle beslendiği konusunda her şeyi bildirir...