Tiyatro oyunu yazarı ve romancı Pınar Çekirge mesleğindeki başarısının yanı sıra bi koleksiyoner. ancak o bildiğimiz ve alışık olduğumuz koleksiyonerlerden de değil... Çekirge, oyuncu filiz Akın'ın sıkı bir hayranı... Akın üzerine de bir kitap kaleme alan yazarın evi de adeta bir Filiz Akın müzesi... Ünlü oyuncuyla ilgili 5 binden fazla fotoğraf, film afişi ve gazete küpürü biriktiren Çekirge ile koleksiyonunu konuştuk.
- Filiz Akın tutkunuz nasıl başladı?
- Altı yaşındaydım. Şan Sineması'nın hemen girişindeki afişlere takılmıştı bir an gözüm. Sarı uçuşan saçlar... Meğer izleyeceğimiz filmin afişiymiş. Her şey böyle başladı aslında. Sonrasında Filiz Akın fotoğrafları, bütün o filmler hep hayatımın merkezinde oldu, diyebilirim.Tam 57 yıldır... İlk karşılaşmamız da 1974 yılında oldu. Filiz Akın'ın böyle bir hayranlıktan haberdar oluşu 1992'de gerçekleşti.
- Ne dersiniz 1974 yılına dönelim mi?
- 19 Nisan 1974 İstanbul Hilton Oteli Balo Salonu'nda çekilmiş siyah beyaz fotoğraf, hiç kuşkusuz, tüm zamanlarımın en güzel anılarından biridir.
- O ilk izlediğiniz, filmi hatırlıyor musunuz?
- Ülkü Erakalın'ın yönettiği 'Günahkar Kadın' filmi... Bu arada siz sormadan söyleyeyim, izlemediğim sadece beş filmi var.
- Sizi en çok etkileyen filmi sorsam, o halde...
- Aslında 'Karlı Dağdaki Ateş', 'Umutsuzlar', 'Utanç', 'Yaralı Kalp', 'Ankara Ekspresi', 'Veda' derim.
- Koleksiyonunuzdan bahseder misiniz?
- 2016 yılında açılan bir sergi için bana başvurulduğunda 4 bin 800 adet fotoğraf, film lobisi, afiş olduğu ortaya çıkmıştı. Bu sayı biraz daha arttı geçen zaman içinde. 5 bine ulaşmış olmalı. Daha önce de, İstanbul Modern'de Seyirci Fanatiktir adlı sergi kapsamında arşivindeki bazı fotoğraf ve eşyalar üç ay boyunca izleyici ile buluşmuştu. Birkaç kostümü, birkaç plaket ve ödüllerinden bazıları bulunuyor koleksiyonumda. Hepsi bana emanet çok değerli objeler.
- Koleksiyon nasıl başladı?
- Bu koleksiyon; bir dönemin kültür ve toplumsal yaşamının da, değerlerinin de belgesi... Bilinçli olarak, sanırım on yaşında filan, bu koleksiyona başladım.
- Filiz Akın sizin için ne ifade ediyor?
- Filiz Akın'ın toplumbilimsel ve ikonografik önemini, onun imajını oluşturan psiko-dinamikleri araştırdım aslında... Şimdi düşünüyorum da, duygularımın, hayatımın sözcüsü olmuş bir oyuncuydu Filiz Akın...
- Bir de kitap yaptınız kendisiyle ilgili? Kitap ne anlatıyor?
- Kitap; Filiz Akın imajına ve onun star ve oyuncu kimliğine yönelikti... 2007'de yayınlandı. Akın, eğer Türk Sineması'nda olmasaydı, kimbilir kaç film o sahici, o çok güzel, duyarlı, kırılgan, zarif, mağrur kadın kimliklerinden sonsuza dek yoksun kalacaktı. İkonografik ve toplumbilimsel değeriyle başlı başına bir olgu olmuştur Filiz Akın. Sahici bir mit ve efsane boyutunda bir şöhretin sahibi de.
O, ZARİF BİR BİBLO GİBİ...
- Filiz Akın'la yıllar sonra tanıştıktan sonra dost da oldunuz bildiğim kadarıyla... Tanıyınca hayalllerinizdeki Filiz Akın'dan farklı birini mi gördünüz? Anlatır mısınız?
- Çok güzel, çok zarif, sezgileri son derece güçlü, alçakgönüllü son derece şahsiyetli bir insanla karşılaştım. Hayatlarımızı duyarlık ve güzelliklerle bilemiş, perdede yaşar kıldığı her karakterde, neredeyse sil baştan yeni anlamlar yaratmış, çizgisini hep korumuş bir Filiz Akın vardı karşımda. Sadece Filiz Akın. Çok sevdiğim, hayranlık duyduğum.
İtiraf etmeliyim ki, sonsuza yazgılı güzelliğin ne demek olduğunu, Filiz Akın'ın başrolünde olduğu o filmleri izlerken, anlamıştım. O'nun üslubunda zarafet, şıklık vardı. Batılı, çağdaş, güzel, kültürlü kadın imgesi ya da.Ve o an, yıllar önce Orhan Boran'ın Filiz Akın için söylediklerini hatırlatmıştım: "Filiz Akın, Victoria çağının porselen üstüne işlenmiş ince bir minyatür; ya da Ming devrinden bugüne kalmış dikkatsiz bir hareketin kolayca kırabileceği zarif bir bibloyu akla getiriyor. Filiz Akın ile konuşurken, bir klavsen konçertosunun hüzünlü kadansını dinlermiş gibi duygulara kapılır insan." Orhan Boran haklıydı.
- Bir Filiz Akın müzesi düşünür müsünüz sizdeki materyallerle?
- Aslında bir Tutku Müzesi
hayalini hep koruyorum. Kimbilir,
belki de çok geç kalmadan... 63
yaşındayım, geride kalan yılların
sayısı artmakta. Bütün o fotoğrafı,
afişleri derleyip, paylaşma zamanı.
- 60'ların, 70'lerin naifliğinin de simgesi bir yandan Filiz Akın. Ne dersiniz? Bugünün dünyasıyla o dönem arasında ne gibi farklılıklar var sizce?
- Masumiyeti, çocuk kalpli
olabilmeyi, zarafeti, koşulsuz sevgileri,
güzel duyguları, sevgiliye
'siz' diye hitap eden şarkıları yitirdik
sanırım. O saf romantizmle
vedalaştık. Kerime Nadir, Muazzez
Tahsin, Güzide Sabri duyarlılıkları
bizi terk etti. Şiirler bile sarardı
giderek. Biliyor musunuz,
biz o filmlerde yaşananları
gerçek sanırdık...
Güzel yıllardı.