- Yavuz Karakaş kimdir, bize anlatır mısınız?
- Aslen sülale olarak Elaziz diye bilinen Elazığ-Harput'luyuz. Osmanlı, zamanında babamın babası Halep'e gönderiliyor. Dedem oraya Halep valisi olarak gidiyor. Özetle ifade etmek gerekirse, ben Osmanlı valisinin torunuyum. Halep valisi dedeme neredeyse ikizi kadar benziyorum. Dedem çok zenginmiş ve Halep'ten 23 tane köy satın almış.
- Köy alma olayı da Kemal Sunal'ın filmini andırıyor...
- Evet, haklısın. Ardından Gaziantep'e göç ediyor ve babam orada dünyaya geliyor. Babam Antep'in zengin eşraflarındandı.
Valiler, kaymakamlar, milletvekilleri, yüksek eşraf hep bizim evde ağırlanırdı. Bize Hasan-Fuatlar derlerdi ve bize özel Hasan Fuat Çıkmazı diye çıkmaz sokak vardı ve bizim sülaleye aitti.
- İstanbul macerası nasıl başladı?
- 2. Dünya Savaşı sırasında geldik. İyi hatırlıyorum, sokaklarda karartma vardı. Ben o zaman 5 yaşındaydım. Uncular Caddesi'ne geldik. Uncular Caddesi'nden sonra şu anda 81 yıldır Üsküdarlıyım. Babam maddi olarak zengin olduğu için Sirkeci'de iki tane otel aldı. Ama ben maddi durumumuz iyi olmasına ve iki otelimiz bulunmasına rağmen o anda çok meşhur olan bir gazoz fabrikasında okul çıkışı şişe yıkardım.10 yaşında bir çocuk olmama rağmen çalışmayı seviyordum ve hiç bir işi yapmaktan utanmıyordum. Bu yüzden babam beni anneme söyler ve "Hanım, iki tane otelimiz var, birçok kimsede yok ama bir arabamız var, zenginiz. Bu çocuk gitmiş gazoz fabrikasında şişe yıkıyor. Yarın ne olacağı belli olmaz. Çalışsın, hayat adamı olsun. Gururlu olmasın, onurlu olsun" derdi.
- Sinemaya geçişiniz nasıl oldu, İlk nasıl başladınız?
-14 yaşında Üsküdar Musiki Cemiyeti'ne girdim. Emin Ongan'ın talebesiydim. Oradan 18 yaşında radyoya geçiş yaptım. Koristtim (koro içinde, sırayla şarkı söyleyen) bu süre zarfı sonunda askere gidip geldikten sonra, o sıralar eniştemin gazinosunda organizatör bir delikanlı vardı. O beni konserlere gönderirdi.
- Sinemaya geçişiniz müzik sahnesinden mi oldu?
- Evet. O dönemde fotoroman furyası vardı. Ben de Kinova Ak Kartal ismiyle fotoromanda oynadım. Sonra Ceylan yayınlarında Kolsuz Bebek isimli fotoromanda yer aldım.
- Bu fotoroman sinemaya uyarlanmıştı...
- Evet, sinemaya uyarlanınca bu sinema filminde doktor rolünde oynadım.
- O zaman sinemaya geçişiniz bu filmle mi oldu?
- Bu filmle birlikte sinema maceram başlamış oldu.
- Yavuz Karakaş'ın farklı bir ambiyansı ve bakış açısı var. Yeri geldiğinde doktor, kötü adam, rahmetli Hulusi Kentmen gibi farklı roller seçiliyor. Yeri geldiğinde Cüneyt Arkın'dan dayak yerken rol alırken bir başkasında patronu olabiliyor. Bu kadar çelişkili rollerin, farklı karakterlerin içinden çıkabildiniz. Bunu nasıl başardınız?
- Cüneyt Arkın'ın 15 tane adamı vardı ve dayak atardı. Ben bunu bildiğim için Cüneyt Arkın'ın kavga sahnesi olduğunu söylediklerinde, "Aman abicim" der gitmezdim.
- Rahmetlinin bazen kendini rolüne kaptırdığı oluyordu değil mi?
- Onu anlatayım; O zamanlar çağrı cihazı vardı. Dır dır ötünce açtım. Prodüksiyon amiri, "Abi gel bir film var" dedi.
Ben, "Küçük rollerde oynamam nedir?" diye sorunca, "Gelince anlatırım" dedi ve ben de sete gittim. Bana, "Onun rollerde oynamıyorsun ama tanışır ahbap olursun" dedi. Gittiğimde rahmetli arkadaşım can dostum güzel insan bana kaç yaşında olduğumu sordu.
Söyleyince benden bir ay küçük olduğunu söyledi. "Beni niye çağırdın?" dediğimde, "Abi İranlılarla çekilen büyük bir prodüksiyon.
O ajan oluyor sen de kötü adam oluyorsun. Seni öldürecek" dedi. "Oğlum ben böyle roller oynar mıyım? Cüneyt'im de gördü beni, ayıp olacak" dedim. "Ne yapalım?" dedi. Ben de 15 yıl karate çalıştığımı söyledim. Cüneyt'in hocasını da benim hocam yetiştirdi. Birlikte karate yaptık. Ben o gün haşat oldum. Doktora gittim. Doktor bana araba kazası geçirip geçirmediğimi sordu.
- Peki kaç film, kaç dizi oldu?
-1959 yılında başladım,120-130 dizide, 450-500 filmde oynadım.
- Çok yönlü bir sanatçısınız. Oyunculuk haricinde neler yaptınız?
- Eniştemin gazinosuna gittim.18 yaşımda orada bodyguardlık yaptım.
Kavga, dövüş oluyordu. Karate bildiğim için ben havalarda uçuyordum falan. Orkestrada marakas denen müzik aletini çalmaya başladım. Ardından bateri çaldım. Hatta askerde İzmir Orduevi'nde orkestra kurdum.
Musiki cemiyetinde şarkı söyledim.
Lokanta işlettim.
- Kemal Sunal ile kaç filminiz oldu?
- Beş film, iki dizide oynadım. İnek Şaban, Şark Bülbülü, İyi Aile Çocuğu, Bekçiler Kralı, Saygılar Bizden.
İki tane de dizim var.
- 86 yaşında bir çınar olarak sağlığınızı neye borçlusunuz?
- Beyoğlu'nda restoran işletip, gazinoda çalışmama rağmen bana şaşırıyorlar. Çünkü hayatım boyunca alkol ve sigara içmedim. Spor da yaptığım için 86 yaşımda sağlıklıyım.
- Yavuz Karakaş olarak bir pişmanlığınız var mı?
- Pişmanlığım var. 45 sene evvel iki tane plak doldurdum. Bana, "Ahmet Sezgin'i taklit ediyorsun" dediler. Ben de dolmuşa geldim ve müziği bıraktım.
En büyük pişmanlığım müziği bırakmak oldu.
- Siz Sibel Can ile "Berivan" dizisinde de oynamıştınız...
- Berivan dizisinde Mardin ve İstanbul'da Sibel Can'ın kayınpederini oynadım. Kendisi çok sevdiğim, değer verdiğim bir insandır. O çekimler esnasında iki şarkı da söylemişliğim oldu.
36 YILDIR SABAH OKUYORUM
- Siz SABAH gazetesini, o kadar yoğun çalışma trafiğinde çıktığı tarihten beri aralıksız alıyormuşsunuz... - 36. sene olacak. SABAH gazetesini şu an 7 lira oldu,70 lira da olsa almaya devam edeceğim. Her satırını okuyup bitirmeden uyumam. İki defa bulmacaya da benim resmimi soru olarak koymuşlar. SABAH gazetesinde Üsküdarlı Ercan var. Bizi öldü zannediyor, unuttu bizi. Ercan'ım, ölmedim, yaşıyorum kardeşim, lütfen benim de bir resmimi koy artık Ercan'cığım! Benim çok röportajım oldu ama 35 yıllık sevdam SABAH gazetesinde röportajımın yayınlanması benim için bir onurdur. Sizlere çok teşekkür ederim.
SİBEL CAN'A ÖZEL KONSER VERDİM
- Sizin Sibel Can ile ilginç bir maceranız da olmuş. Türkiye'nin idolü olmuş bir sanatçıya Yavuz Karakaş konser veriyor... - Film biteli 25 yıl olmuş. Ünal telefon açıyor. "Yavuz abi Sibel Hanım senden Derdimi Kimlere Desem ve Hiç mi Gülmeyecek Benim de Yüzüm şarkılarını söylemeni istiyor" diyor. Sibel Can konserden çıkmış, saat 1 buçuk-2. Benden bu iki parçayı söylememi rica ediyor. Ben söylersem millet duyup bu saatte çıldırdı demesin diye yorganın altına girip onlara konser veriyordum. Bunu hiç bir yerde söylemedim, ilk defa SABAH'a söylüyorum.