Annesi camdan seslenir, "Samet bir koşu ekmek al gel, yemek yiyeceğiz." Haylaz çocuktan yanıt gecikmez: "Anne ya, bisiklete biniyorum." Anne pes etmez, "Tamam işte, bisikletinle alıp gel." Çocukken yaşadığı bu olay, Samet Aksuoğlu'nun büyüyünce hayata geçireceği çılgın değil ama çevreci projesinin bir nüvesi olur. Yıllar sonra Kadıköy'de bir pastanedeki poğaçaları sabahları bisikletin römorkuna koyarak, vapurla Eminönü'ne bahşiş karşılığı bırakılması sırasında bisikletli kurye fikri Samet Aksuoğlu için ete kemiğe bürünür. Pandemi sırasında "Patronsuz Kurye" olarak hayata geçirilir. Neden patronsuz sorusuyla başlıyoruz. Aksuoğlu, "Biz basit kolektif bir oluşumuz. Çok fazla kuralımız yok, birbirimize saygı ve dayanışma tek kuralımız. Kendi kendini yönetebilen, sorumlu ve sürdürülebilir olmayı hedefleyen bir kolektifiz. Ekibimizde herkes yeteneğine ve kapasitesine göre görevler üstlenir" diyor.
KARBON SALINIMIMIZ SIFIR
Sayıları sabit değil. İşsiz kalanlar, mülteciler, hatta görme engelliler bile aralarına katılabiliyor. Nasıl yani görme engelli? "Bizim mottomuz dezavantajlı insanlara hem maddi hem manevi destek sağlamak. Tandem bisikleti bilirsiniz. Önde gören biri oluyor, arkada da görme engelli arkadaşımız. Gidecekleri yere ulaşınca siparişi o teslim ediyor. Maksadımız toplumun engelli insanları her alanda görmeye alışması" değerlendirmesini yapıyor. Peki kazanç? "Anlaşmalı olduğumuz işyerlerinin siparişleri hazır olunca bizim grubumuza uyarı düşüyor. O an aramızda en yakın kimse o gidiyor. Ya da o gün en az paket atan (siparişi götürmek için bu tabiri kullanıyorlar) kimse onu yönlendiriyoruz. Bizde kimse günü siftahsız kapatmaz. Ücretlerimizi siparişin tutarı üzerinden işyerleri ödüyor. Gideceğimiz mesafenin yakın ya da uzak olmasına göre değişiyor artı bahşiş var. Çok kazanmıyoruz ama maksat hem boşta kalmamak hem de esnafın kurye ihtiyacını gidermek." Peki neden işyerleri sizi tercih ediyor diye soruyorum: "Biz tüm Türkiye'ye örnek olacak bir sistem kurduk. Dar bir bölgede hizmet veriyoruz. Kimseyle, birbirimizle yarış halinde değiliz. Moto kuryelere göre daha avantajlıyız. Daha az riskli taşımacılık yapabiliyoruz. Bir ürün teslim ederken veya beklediği sipariş için kapıyı açtığında karşısında çevreci birini görüyor. Şu an müşteriler sipariş verirken 'Bisikletle gelsin' diye bir seçenek yok. İleride bunu işyerleriyle anlaşıp hayata geçirmeyi düşünüyoruz. Daha az hava ve gürültü kirliliğine sahip bir kent için; sosyal sorumluluk üstleniyoruz. Şehrin ulaşım konusundaki anlayışını çevreci hale dönüştürmek istiyoruz. Moto kuryeler gibi korbon salınımı yapmıyoruz."
Kullanmadığınız ekipmanları paylaşın
Bir kısmı siparişlere gittiği için çekime katılamayanlar oluyor. Yanımızdaki en genç isim Ömer Faruk'a veriyoruz sözü: "İnönü Meslek Lisesi'nde dördüncü sınıftayım. Makine üzerine eğitim görüyorum. Üniversitede bu alanda eğitimi hedefliyorum. Bisikletimi yeni aldım. Sosyal medyadan buldum bu işi. Geçen bir siparişimi götürürken kaza yaptım. Siparişimi teslim ederken bunu fark eden teyze hemen yarama ilaç sürüp bahşiş verdi. (Gülüyor) Bu arada sizin aracılığınızla haberi okuyanlara bir çağrım yapmak isterim. Kullanmadıkları kask, bisiklet eldiveni, pompa gibi bisiklet ekipmanlarını bize gönderirlerse çok kral hareket olur. Atıl kalan şeyler çürür. Tüketmek yerine paylaşalım."
Spor yaparken harçlık kazanıyorlar
Ekipteki Umut da Eskişehir'de eğitim görüyor. Yazları boş geçirmemek için bu işi bulmuş: "Bisiklete binmeyi herkesin aksine geç öğrendim. Ama şu an çok keyif alıyorum. Eskişehir'de raylı sistemler üzerine eğitim görüyorum. Orada da bu işi yapıyorum. Pandemi zamanı tanımıştım Patronsuz Kurye'yi... Okul tatile girince İstanbul'a gelip başladım. İki aydır ekipteyim. Günlük kazanç için bir rakam veremem. Gününe göre değişiyor. Keyifli bir iş sonuçta. Uzaktan sipariş gelince seviniyorum. Hem sürüş yapıyorum da hem günlük harçlık çıkarıyorum."
Abi, senin ayağın bana uğurlu geldi
Patronsuz Kurye'lerden röportaj için yanımıza gelen Devrim, iş bulamadığı için sosyal medya üzerinden başvuru yapıp ekibe dahil olmuş. Hemen ekibe bağışlanan bir bisikletle bisikletli kurye ekibine katılmış. Lakin sipariş için gelip gittiği kafede mutfak personeli arandığını duyunca röportajı bırakıp görüşmeye girdi. Bir süre sonra Samet Aksuoğlu ile yanımıza gelip bana, "Abi ayağın uğurlu geldi. Yarın burada işe başlıyorum" diyerek hepimizi mutlu etti. Samet Aksuoğlu'na hemen "Üzüldünüz mü?" diye sordum: "O istediği işi yapsın. Herkes mutlu olduğu işte çalışsın. Mühim olan kazanç değil, çalışırken tatmin olmak. Bize yeni arkadaşlar katılır."