Her toplumun olduğu gibi Osmanlı toplumunun da kendine has bir zaman algısı ve ölçüsü vardı. Bu zamanı ölçmek için ise el işçiliğiyle titizlikle üretilen saatler kullanılıyordu. Bu üreticilerden biri vardı ki kendisini Sultan II. Abdülhamid'in sarayında saatçibaşı olarak buldu. Sultanın davetiyle Topkapı Sarayı'na gelen Johann Meyer, saray saatlerinin sorumlusu olarak hizmet etti. Sonrasında ise saraydan ayrılıp Tünel'de kendi dükkânını açtı ve İstanbul'da yepyeni bir dönem başladı.
Meyer Ailesi'nin hikayesini ardına Osmanlı'nın son yüzyılını da alarak, Sultanın Saatçisi kitabında anlatan tarihçi-yazar Prof. Dr. Serkan Yazıcı, aynı zamanda Doğu ve Batı kültürlerinde zamana olan bakışı, algıyı da anlatıyor...
Sultanın Saatçisi, tarihine şimdiye dek pek çok farklı pencereden bakılan İstanbul ve Türkiye'ye bu kez Karaköy'deki bir saatçinin vitrininden bakmanızı sağlıyor. Okurlara bir ailenin hayatı etrafında tarihi İstanbul'u ve Türkiye'yi adım adım takip etme imkânı sunan Sultanın Saatçisi'nde, hem Meyer ailesine hem de ülkemiz saatçiliğinin gelişimine birinci elden tanık oluyorsunuz. Kitabın yazarı Serkan Yazıcı, Meyer Ailesi'ni SABAH Pazar'a anlattı...
- Meyer Ailesi'nin saatçilik geçmişi nereden geliyor?
- Meyer ailesinde saatçilik bildiğimiz kadarıyla üç kuşakla sınırlı. Bunlardan ilki Johann Meyer. Babası kayıtlara göre Alman ordusunda bir asker ancak mesleği marangoz olarak kaydedilmiş. Dolayısıyla zanaatkarlık ailede büyük dede ile başlıyor diyebiliriz lakin saatçilik Johann ile başlıyor, oğlu Emil ve Wolfgang ile de yüz yılı aşkın bir süre devam ediyor.
- Osmanlı'yla buluşmaları nasıl oluyor, nasıl seyrediyor bu süreç, ne zaman noktalanıyor? Hangi dönemlerde neler yapıyorlar?
Ailenin Türkiye'deki saatçilik serüveni, Johann Meyer'in Berlin'de çalışan bir saat ustası olduğu dönemde 1876 yılında karşılaştığı bir ilan ile başlıyor. Alanında kabiliyetli ve deneyim bir saatçi aranıyor olmalı bu ilanda zira kabul edilen kişi Osmanlı Sarayı'na gönderilecek. Başvuranlar arasından Johann seçiliyor ve Yıldız Sarayı'nın yolunu tutuyor. Bu yıl Sultan II. Abdülhamid'in tahta çıktığı ve takip eden iki yıl boyunca birçok saray komplosu ile karşılaştığı bir dönem. Bu sürede sultanı tahttan indirmek için birçok girişim var. Yaklaşık iki yıllık bir mesainin ardından saray ve çevrisindeki politik koas içinde Johann Meyer kendisini güvende hissetmiyor. Saraydan ayrılarak Karaköy'de Tünel karşısındaki dükkânı tutuyor. Fakat sarayla bağının koptuğunu söylemek doğru olmaz. Sultanın, ailesinin ve sarayın saatlerini tamir etmeyi sürdürüyor. Alaturka ve alafranga zamanın bir arada takip edilmesini sağlayan saatler üretiyor, Dolmabahçe Saat Kulesinin deniz tarafındaki saatini monte ediyor ve İstanbul'un başlıca saatçilerinden biri oluyor. Bu dönemin Galata'sı saatçilikte uzmanlaşılmış bir bölge. En üst düzey saatçiler burada, ticari anlamda da bu sektörün şampiyonlar ligi sayılabilecek bölge ayakta kalmak kolay değil.
- Sonra oğul Emil Meyer devralıyor işleri değil mi?
- Oğlu Emil Meyer işleri 1920'lerden sonra ele alıyor. Kendisinin I. Dünya Savaşı yıllarında Avrupa'da çalışma deneyimi var. İşçi kontrol saatlerleri, Bekçi Saatleri, Sinyal Saatleri, fabrika, istasyon ve okullarda kullanılan büyük asma ve duvar saatleri onunla birlikte ülkemize gelmeye ve üretilme başlıyor. Elbette sektöre böyle bir boyut katması kendi işyeri için de önemli zira o saatlerin başlıca tamircisi de Meyer Saat Ticarethanesi bu yıllarda, bir anlamıyla kendi pazarını büyütmüş oluyor. Bu nedenle onun döneminde işletme Anadolu'nun her yanından saatlerin geldiği bir kuruma dönüşüyor. Son olarak Wolfgang Meyer'in ise bu ivmeyi büyüterek sürdürdüğünü söyleyebiliriz. Onun döneminde bu alandaki ilk fabrikalarımızdan birinin aile tarafından açılması gibi gelişmeler var. 1981 yılındaki ölümüne kadar sürüyor tüm bu gayretler.
- Doğu ve Batı saat kültürünü ve tarzını bir araya getirmeleri nasıl ve ne zaman oluyor?
- Batı dünyası ile uyumlu modern saat uygulaması Cumhuriyet döneminde bütünüyle hayatımızın bir parçası oluyor. Ancak 1910'dan itibaren resmi daireler Alafranga zamana tabi oldular. Ama Osmanlıların 19. yüzyılda Avrupa ile olan ticari ilişkiler sebebiyle o dönemde Zevalî saat denilen batı saatini takip ettiklerini söylememiz gerekir. Johann Meyer de bu iki zamanlı hayın getirdiği ihtiyacı görenlerden. 1896 yılında namaz vakitlerini kolay takip etmeyi sağlayan ve sık ayar gerektirmeyen Ezanî Saati üreterek saraydan İftihar Madalyası alıyor. 1896 yılında ortaya çıkardığı Hamidiye Saati için ise Mecidi Nişanı ve Beratı takdim ediliyor kendisine.
MARKA DEVAM EDİYOR
- Marka şu an devam ediyor mu?
- 1981 yılında Wolfgang Meyer babası ve dedesi gibi 71 yaşında vefat edince erkek çocuğu olmadığından işyerini yıllarca yanında yetişen ustalarına bırakıyor. Bunlar içinde Nahsen Bayındır zaman içinde diğer ustalardaki hisselerine sahip olarak şirketin tek sahibi haline gelmiş. Uzun yıllar Nahsen Bey Meyer'in geleneksek saatçilik yönünü hem de endüstriyel saatçilik yönünü geliştiriyor. Günümüzde ise oğlu Nazım Onur Bayır iki farklı patikadan yürüyorlar. Meyer Group adıyla Nahsen Bayındır'ın başında olduğu bir firma var. Bir de ailenin saatçilik mirasını devralan Onur Bayındır'ın yürüttüğü Meyer Objects adlı Alman Tasarım Ödüllü gibi birçok uluslararası ödüle layık görülen saat markası var.
SAATÇİBAŞI NE İŞ YAPAR?
- Saatçibaşılık diye bir kurum var Osmanlı'da. Nasıl bir kurumdur bu, ne zamana kadar devam etmiş? Ne yaparmış?
- Fatih Sultan Mehmet'ten itibaren padişahların saatlere çok ilgi duyduğunu biliyoruz. Devrin en teknolojik aracı elbette dikkat çekiyor. Bu dönemden itibaren de saraydaki saatlerle ilgilenen ustalar ve onlarında en kıdemlisi ve kabiliyetlisi sıfatıyla da Saatçibaşılar var. Padişahların saat sevgisi Kanuni döneminde zirveye ulaşır. Sultan'ın aynı anda birden çok cep ve koyun saati taşıdığından söz eden kaynaklar var. Sultanın tüm ailesi ve sarayın görkemi içinde kullanılan saatler göz önünde bulundurulduğunda bu işle uğraşacak kişinin görevi önemli. Wolfgang Meyer tarafından hazırlanan Topkapı Sarayı Saatlerinin Katoloğu'nda da görüldüğü üzere sarayın saat varlığı çok zengin ve değerli. Diğer taraftan saatler diplomatik işlerde kullanılan bir hediye aynı zamanda. Tamir, bakım ve satın alam açısından düşünüldüğünde Saatçibaşıya düşen iş çok. Bu nedenle imparatorluk yıkılana kadar saatçibaşı saradaki görevinin sürdürüyor.