Türkiye'nin önde gelen bestecilerinden ve dahi fikir adamlarından biri Yücel Arzen. Ayağını bastığı, içinde doğduğu coğrafyanın köklerine bağlı, kültürünü bilen, tanıyan ve dünyaya anlatan insanlardan. Gerçek entelektüelliğin öne kendi kültürünü, geçmişini tanımaktan geçtiğini bilenlerden...
AK Parti'nin yeni seçim şarkısı 'Söyle'yi besleyene ve aynı zamanda partiden milletvekili adayı olan Arzen'le hem şarkıyı hem de yaklaşan büyük seçimi konuştuk...
- Yücel Bey öncelikle tebrik ederiz. Çok güzel, anlam ve çağrışımlarla dolu bir seçim şarkısı hazırladınız. 'Söyle'yi besteleme sürecinizden, ilhamlarınızdan, esin kaynaklarınızdan bahseder misiniz? Söyle aslında Türkiye'ye ne anlatıyor?
- Öncelikle şunu hemen söylemem gerek. "Yarın değil, hemen şimdi" söylemem gerek. (Gülüyor) Bildiğiniz üzere 14 Mayıs'ta gerçekleştireceğimiz seçim sıradan bir seçim değil! Dönüm noktasında yapılan bir seçim. Türkiye sıçrayacak, şahlanacak inşallah. Ama unutmamak gerek gerçekten olağanüstü şartlarda geldik bugüne. Hatırlayın; bütün dünyayı perişan eden pandemi sürecinden henüz çıkmıştık; evde tutulmalar, sokağa çıkamamalar... Az sonra hemen yeni başımızda Rusya-Ukrayna savaşı patlayıverdi. Kendini pandemi sonrasına adapte etmeye çalışan ekonomi, piyasalar, fiyatlar, insanlar ve onların ruh halleri derken... Kaydı ayaklarımızın altındaki toprak! Asrın felaketi olarak adlandıracağımız iki farklı deprem görülmemiş bir tahribat yarattı. Binlerce can ve mal kaybı yaşandı. Soğuk 6 şubat sabahı yüzbinlerce insan için başka ve yeni bir hayat başlayacaktı artık. Aslında hepimiz için!
Derken bir başka mucizevi şey daha oldu ve Türkler bütün insanlığa "düşülen yerden nasıl kalkıldığını" gösterdi. Olağanüstü bir yardımlaşma ve metanet gösterisiydi bu. İşte böyle geldik bu seçim sürecine. İşte 'Söyle' bu politik tavrın poetik karşılığıdır! O karıncanın Hz. İbrahim dostluğu için taşıdığı o bir damla suyun ve benim her şeye rağmen bu incecik titrek bacaklarla yollara düştüğüm İstiklal ve hürriyet yürüyüşümün şarkısıdır. Bir kampanyakumpanya şarkısı da değildir! Zira İsmet Özel'in dediği gibi "Bu bir akşam gezintisi değil, bir istiklal yürüyüşüdür!" Söyle (oku) o gün Hira Mağarası'nda Efendimizin (SAV) ilk duyduğu ilahi ses'tir: Ikra!
- Sezai Karakoç, Mehmet Akif, Necip Fazıl, Nazım Hikmet, İsmet Özel, Ahmed Arif, Karacaoğlan, Pir Sultan Abdal'ın ve M. Kemal Atatürk gibi hayatlarını bu toplumun, bu ülkenin birliğine adamış isimlerin sözlerinden alıntılarla oluşturmuşsunuz şarkının sözlerini... Bu ne ifade ediyor sizin için? Nasıl bir tercihti bu?
- Şarkımız küçük bir kız çocuğunun (Nurten) bizi dirilişe ve yeniden ayağa kalkış çağrısıyla başlar. Şarkının sözlerinde Mehmet Akif'ten Necip Fazıl'a, Nazım Hikmet'ten Ahmed Arif'e Attila İlhan'dan İsmet Özel', Sezai Karakoç'a, Karacaoğlan'dan Pir Sultan Abdal'ın fikir ve mısralarının tını ve çağrışımını hissetmek mümkün. Ve yetişkin korosu başlar. Oldukça buyurucu ve serttir hem sözler hem tavır. Klasik korolar gibi sahnede statik-durağan değildir. Şiddetli, önlenemez bir yürüyüş halindedir. Adımlar sert ve kararlıdır. Korodaki her bir vokalist aynı zamanda şarkının solistidir sahnede. "Şarkımız bir Kuvayımilliye Marşı'dır!" dersem yeri. En azından arzusu budur!
- Türk demokrasisi çok seçim gördü... Ama bu seçim sanki hepsinden farklı. Bir tarafta dünyanın Türkiye'ye düşmanı ülkeleri (Ki ABD Başkanı iktidara gelir gelmez, Türk Hükümeti'ni yıkmak için bütün muhalif güçlere destek vereceğiz demişti) ve ülke içindeki pek çok unsur, bugüne kadar eşi görülmemiş bir şekilde, bir nefret üzerine birleşiyor. Sonrasına planları yok gibi. Tek hedef hükümet düşsün sanki... Bu seçimin önemini, diğerlerinden farkını nasıl anlatırsınız?
- Bildiğiniz üzere Zalim Nemrud, tarihin görüp göreceği en büyük ve en harlı, yakıcı ateşi hazırlatmıştır Hz. İbrahim için. Hz. İbrahim ateşin ortasındayken o dehşetli yalımlara bir küçük saman çöpü taşıyan bir karınca görür ve karıncaya; "Bu ateşi daha da harlamak için ağzındaki o küçücük samanı, odun parçasını atsan ne, atmasan ne?" diye sorar. Ama "Olsun" der karınca; "Düşmanlığımız belli olsun". Bir süre sonra Hz. İbrahim ateşin ortasında ağzında bir damlacık su taşıyan başka bir karınca görür: O karıncaya da; "Bu bir damla su ile mi söndüreceksin sen; bu dev alevleri?" diye sorar. "Olsun!" der karınca; "Dostluğumuz belli olsun İbrahim!" Tam bu noktada bir karar vermem gerekiyordu benim! Bu olağanüstü süreçte Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan tarafından başlatılan ve benim bir İstiklâl ve Hürriyet Yürüyüşü olarak adlandırdığım "diriliş ve ayağa kalkış"ımıza karınca misali destek vermek ve yanan ateşi söndürmek için su taşımaktan başka seçeneğim yoktu!
SORUNUMUZ BAĞLANTISIZLIK VE BAĞSIZLIK!
Ne tür hayalleriniz var milletvekilliğiyle ilgili? Not defterinizde seçilirseniz neler var? Milletvekili seçilirseniz müzisyenliğiniz, sanatçılığınızı da birlikte yürütmeyi düşünüyor musunuz? Ne tür planlarınız var gelecekle ilgili?
Türkiye'deki "sanatçılar" toplumun, halkın zihinsel, sezgisel olarak çok gerisindeler. Sadece haz üretiyorlar. Zira bir gelecek tahayyülleri yok. "İlericilik-devrimcilik-çağdaşlık- modernlik..." bu tür kavramlar sadece bir imaj, bir söz dillerinde... Oysa bildiğiniz üzere Marx'ın söylediği gibi; "kelimeler havada durmazlar!" Bana yeni bir görme biçimi sunan plastik sanatçılar nerede? Nerede yeni bir işitme, ses üreten müzisyenler, farklı anlatım biçimlerini zorlayan romancılar nerede!
Sorun şurada; kendi ilahiyatımızla kopukluk! Kendi inanış biçimimizi bilmiyoruz. Sesleri birbirine ne ile bağlayacağız! Best, eşittir besteci. Yani bağlayan... Çizgileri ve sözcükleri...
Modern Batı Müziği, genelde sanatında bu söz konusu bile edilemez! James Joyce, 'Homeros'u bilir o yüzden Ulysses var! Marcel Duchamp, Joseph Beuys Yahudi Mitos'unu bilir. Arnold Schönberg, Alban Berg... Bütün bu modernizm mimarları kendi yaptıklarını Yahudi-Hristiyan-Grek mitosuna yaslarlar... Bizim "çağdaş" sanatçılarımızın(!) hiçbiri "hikâyemizi" bilmiyor maalesef! Bu bağsızlık, bağlantısızlık... Asıl sorun bu!
"BEN DÜNYAMIM" SÖZÜ ÇOK ÖNEMLİ!
- Tam da bu konuyla ilgili geçenlerde Fazıl Say'a sosyal medyadan bir şeyler yazmıştınız? Sizi o tweet'i yazmaya iten fikir neydi?
- Geçen gün bir vesile ile Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası Şefi Cem'i Can Deliorman ile sohbet ettik. Ona Ludwig Van Beethoven'ın Atina Harabeleri adlı eserinden söz ettim. Çok bilinmeyen bu eserini çok sevdiğini söyledi Cem'i Bey. Gerçekten de daha modal yapısıyla aslında çok ilgi çekicidir eser. Ama eserin aslı ilgi çekici yanı bazı pasajlarında koronun okuduğu sözler! Bu sözler ünlü Alman Şair Johann Wolfgang von Goethe'ye ait. Goethe'nin Doğu Divanı'na... Peki ne diyor bu sözler, ne anlatıyor? Peygamber Efendimiz (SAV)'in Miraç hadisesini... Cumhurbaşkanlığı Senfoni orkestrası'nın repertuarına girmesinde ne gibi bir sakınca olur bu eserin değil mi? Kendi birikimimizle karşılaştırmalı bir konser muhteşem olurdu... Bunun gibi hem Batı'da hem Doğu'da o kadar çok eser var ki izleyicimizle buluşması gereken... Türkiye artık Türkiye'den ibaret değil. Biz artık dünyaya talibiz! Hem Doğu'ya hem Batı'ya... Zira ayırmaya, ayrılmaya gerek yok; ünlü Filozof Wittgeintein'ın söylediği gibi; "Ben dünyamım!"