Hepimizin bildiği bazı gerçekler vardır o da şudur: Para sahibi olan, parayı uzun zamandır elinde tutan kişi ne kadar para harcayabileceğini ispat etme ihtiyacı hissetmez... Yani bunu moda üzerinden değerlendirecek olursak eğer gerçekten uzun zamandır para sahibiyseniz üzerinizde 'pahalıya satıldığı bilinen' bir markaya ait olan logoların olmasını istemezsiniz. İhtiyaç duymazsınız... Çünkü parayı harcayarak, paranız olduğunu ispat etme dönemini çoktan geride bırakmış olursunuz. "Evet İdil biliyoruz tüm bunları.
Bill Gates, Steve Jobs, Zack Zuckerberg gibi dünyanın sayılı milyarderlerinin kıyafetleri gözlerimizin önünde... Hiçbiri her gün iddialı kombinlerle giyinip ofislerine gitmiyordu. Son derece basic, logosuz hatta neredeyse her gün birbirinin aynı giysiler giyiyordu hepsi. Ama biz bunu biliyoruz zaten" diyenler olduğunu duyar gibiyim. Evet bunları hepimiz biliyoruz çok doğru. Ancak geçtiğimiz günlerce İngiliz BBC televizyonunda yayınlanan bir program bu konuyu yeniden masaya yatırdı. Tasarımlarda logoların arttığı ve özellikle Uzakdoğulu ve Ortadoğulu zenginlerin baştan ayağa logolara battığı ve tabii ki bu zevke sahip müşterileri kendilerine çekmek için en zarif Avrupalı modaevlerinin bile şekilden şekle girdiği bu süreci analiz etti. Televizyon kanalına konuşan ve bildiğimiz pekçok televizyon dizisinin kostüm tasarımlarından sorumlu olan Colleen Morris-Glennon, "Bir insan ne kadar zenginse onu kalabalık içinde fark etmek o kadar zor oluyor.
Büyük ihtimalle bulunduğunuz bir ortamda en sade görüntülü insan en zengin insandır" diyerek sözlerini şöyle sürdürdü: "Sade lüks en büyük güç. En iyi kaşmiri alacağınız, en iyi ipeği alacağınız, en iyi deriyi alacağınız markalara gidin. Satın aldığınız kıyafetlerin çoğunda logo yoktur. Büyük lüks markaları da en zengin müşterilerinin en görünmeyen logoyu tercih edeceğini bilir. Çünkü o müşteriler için o dev markaların, köşedeki terziden bir farkı yoktur. Kendilerine hizmet eden, hatta isterlerse satın alabilecekleri markaların logolarını üzerlerinde taşıyacak değiller ya?"
SEMBOLİK TEPKİ
Bu durumda son dönemde çokça konuşulan stealth wealth yani gizli varlık kavramının popülerleşmesi de etkili. Dünya genelinde gittikçe yayılan ekonomik kriz parası olanın parasını gizlemesine neden oluyor. Bu hafta Fransa'da emeklilik yaşı üzerinde yapılan değişikliğin ardından protestocuların ilk olarak lüks grubu LVMH'nin Paris'teki ana binasına saldırması sembolik ancak çok çarpıcı bir hareket... Protestocuların, "Cumhurbaşkanı emeklilik sistemini dengelemek istiyorsa bunun için kaynağı nerede bulacağını göstermek istedik. Çalışan kesimin bu kadar hırpalanması yerine bizlerin üzerinden para kazananlara gidip, gerekli olan parayı onlardan alın" diye bağırması ve bunu lüks markaların çatı grubu LVMH ana merkezinde yapması da neden gizli varlık kavramına daha çok zenginin yakınlaştığının bir ispatı. Kimse üzerindeki logolar ve bu logolara verilen oldukça iddialı rakamlar nedeniyle de hedef olmak istemiyor diyebiliriz kısaca... GQ dergisine göre gerçek zenginler yani parayı kendileri kazanan ya da aile servetine koruyup çoğaltmayı başarmış olanlar kesinlikle boşa harcanacak bir kuruşlarının bile olmadığını söylüyor. Bu kesim paranın sonsuza kadar ellerinde kalmayacağının bilincinde. Ayrıca kıyafet için düşünmeye, günlük düşünme ve hafıza kapasitelerini buna harcamaya da hiç niyetleri yok. Bunun yerine iyi kumaş ve iyi terzilikle hazırlanmış kıyafet kombinlerini aynı birer üniforma gibi giymeyi tercih ediyorlar. Haber sitesi Business Insider da, "Belirli bir miktarın üzerinde zengin olanlar birbirlerini tanıyor. Kendilerini kıyafet ya da markalar aracılığıyla göstermeye, ispat etmeye ihtiyaçları yok. Onlar için üzerinde Louis Vuitton logosu taşıyan bir çantanın bir kıymeti yok. Ya Bottega Veneta'yı ya da Goyard gibi markaları tercih etme eğilimindeler" yorumunda bulunuyor.